Makaleler

Published on Ekim 26th, 2024

0

Anıları ışık yapmalı… | Hilmi Toy


Sevgili Halil Hocam, güle güle demek zor sana…

Ekim’in hasat zamanında ekilir ekin olmak varken vedanın zamanı hiç değil. Ömrünce devrim ve sosyalizm mücadelesinin inançlı bir öğretmeniydin. Öğreten ve öğreneniydin hayat kavgasının orta yerinde ortak düşlerimizin. Hayatın ellerinde sımsıcaktı ellerin, yüreğin yoldaşlık sevgisi saygısıyla bir sevda yoluydu. Ak saçlı yoldaşıydın ol sebepten her zaman yoluna yoldaş olduklarının. Hüznünü paylaşırdın hasretlikle, duygularını paylaşırdın görmenin görüşmenin sevinciyle. Apaydınlık Aklın, o güzel yüreğinle sarıp sarmalardın. Gözlerin buğulanırdı gidenlerin ardından, usul usul usulca fısıldardın içinden kopup gelen fırtınalı duygu ve düşünce dünyanı.

Sadelikti her şeyde seni tanımlayan. Engin gönlünü güzel ufuklara, umutlu yarınlara armağan edensin. İşçi sınıfı ve emekçilerin davasına güçlü bir inancın vardı. Dünyayı sosyalizmle kurtaracak tek güç ve tek sınıfın İşçi sınıfı olduğuna inançla yaşadın bu inançla düşündün, bu inançla mücadele ettin. Kamu emekçilerinin, eğitim emekçilerinin örgütlü mücadelesinin bu inançla yürekli, örgütlü bir neferiydin. 12 Eylül 80’li darbeli yıllarda işkenceli sorgulardan geçtin Kayseri gibi bir yerde, hapislerinde yattın gözlerini tavana dikmeden, umutlarını yitirmeden, yüreğini karartmadan, her daim mücadelenin bir yerinden tutunduğun ellerini soğutmadan. Sokaklar kuşatılmışken, köşe başları tutulmuşken, ahlar vahlar çoğalmışken sen bildiğin yolda geceleri yıldızları, gündüzleri güneşi toplayarak yürüdün. Gerici Rüzgarlar savurup giderken çokça şeyleri, kırıp dökerken sen yürüdün Ekim’in ışığında.

Bense bugün “Dünyaya Lenin gibi, Lenin’le Bakmak!” Yazısını yazmanın hali hazırdaki telaşlı düşünceleri kafamda aklın süzgecinden geçirirken veda haberinle sarsıldım. Dünyaya Stalin’siz Lenin’le nasıl bakılır? Sorunsalı seni de meşgul ediyordu. Son telefon konuşmamamızda serzenişte bulunduk hep birlikte. Bir de 80’li yıllarda aynı davadan yargılandığınız sevgili Sultan Mengi’nin 3 yıl önce okuduğum, bir 12 Eylül yazısında da adını andığım “Günler hep geceydi” kitabı üzerine yazanların paylaşımına bir iki sözde ben yazacaktım bu gün. Çin’de bilişim teknolojisinin insanı robotlaştıran, hemen her anını kontrol altına alan ve insanın yaşamını kayıt altına veri olarak toplayan gelişmesini anlatan yazıyı gönderen ankadaşıma beklediği yanıtı yazmayı düşünüyordum. İşte tamda bunun için, bunlar için oturmadan mesajlara baktım. Tam da o anda bana çokça ağır gelen, acı veren haberini öğrendim bir arkadaşın paylaşımından.

Yüreği acıyan arkadaşım aramış beni. Ne aksilik, çok geç vakitte gördüm. “Yarın ararım” derken güzelim anılarla ördüğün hayatın ellerinin senden ayrıldığını, ellerini bıraktığını öğrendim. Anladım ki Hocam acıyı pay etmek, acımızı paylaşmak için aramış. Seni severdi en az benim seni sevdiğim kadar. Hatta sözümüz vardı birlikte senin yanına gelmeye, yine bir masada, bir sofraya oturup paylaşmak için onca güzellikleri. Oldu mu şimdi Hocam, böyle apansız çekip gitmek oldu mu? Bak yine biz sözümüzü tutamayan olduk. Gel de kızma şimdi bu hayatın haksızlığına, adaletsizliğine. Şu kahrolası kapitalizmin zihinlerini kirlettiği, yaşamayı hak etmeyenler varken senin gitmenin sırası mı? Baki’si, Veli’si, Hasan’ı ne desin şimdi? Hilmi ne yapsın verilen sözün karşısında? Hayatın acemileri değiliz, acılara tutunarak yaşamayı öğretiyor hayat. Hiç bir şey ertelemeye, ötelemeye gelmiyor maalesef.

Ekim’dir aylardan. Ortasındayız Sonbaharın. Yazla kış arası günlerdeyiz. Sarı sabahlarla sararan yaprak döküyor bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe eylediğimize öykünürken ölümle pençeleşiyor acımız. Eksilenlerimize senin adına göndereceğim yazımı. Ekim’in ışığıyla yolcu etmeli seni Hocam. Sen ki ömrünce bir avuç umut ektin hep davamız uğruna yeryüzü güzelliğinde, bir avuç mavi düş ektin. Hüzün toplayıp sevinç ektin renklerin en güzelinden kıpkızıl. Mutlu kavuşmalara sabır eyleyip o büyük günleri yaşamak için direnç ektin. İyi ki kesişti hayat yollarımız seninle. Tanımaktan mutlu bir sevinç duydum her zaman. Her şeyi güzellikle yaşayıp paylaştık, paylaştıkça çoğaldık birbirimizde. “Anıları ışık yapmalı” deyişini duyar gibiyim.

Yaşadığın her yerde izin var Halil İbrahim Duman Hocam. Özü sözü bir olan Maraş Göksunlu Hocam, en çok Kayseri bilir seni, Kayserililer tanır. Bir de İstanbul… Önümde resmin, haberi yok gözlerimdeki buğudan, yüreğimdeki acıdan, anıların izini sürdüğümden. Üşüyorum deme yattığın yerden. Anıların bize yadigar. Ekim’in ışığı ısıtsın seni.


Hilmi Toy – 26.10.2024

Tags: ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑