Published on Haziran 25th, 2024
0“Bir Çay da Senden Olsun” | Enver Enli
İlginç bir kitap ismi , “Bir Çay da Senden Olsun” sözcüğü ilk okurken bir şiir dizesi gibi geliyor bana ve epey uzaklara götürüyor, çocukluğuma , gençliğime, hapishane yaşamına ve memlekete eşe dosta bir sürü güzel tanıdıklara yoldaşlara hatta. Bu duyguları yaşamam epeydir doğduğum topraklardan uzakta olmamdan kaynaklı sanırım, 30 yıl oldu ailemden sevdiklerimden çocuklarımdan ayrılalı, bunun bir Türkiye’deki kaçaklık ve hapishane dönemleridir. Aynı şehre yolum düşmesine rağmen ailem ve çocuklarıma hasret bir yaşamdı kaçaklık dönemlerimde. Daha sonra ülke dışına çıkmamız gerekince , bir anda ülkesinden uzakta bir mülteci-göçmen yaşamının içerisinde buldum kendimi.
Mültecilik yaşamını çok fazla anlatmaya gerek yok bilen bilir, ama ilerde belki başka bir yazı konusu olunca anlatırım detaylı. Benim burada gelmek istediğim yer Türkiye’deki F-Tipi Hapishaneleri, her gün ölüm haberleri alıyoruz artık F-Tipi Hapishanelerden ağırlaştırılmış müebbet yani ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası demek bu, yani zulüm içerisinde zulüm.
F-Tipi Hapishaneler hayata geçirilmek istendiğinde, o dönem bütün politik tutsaklar buna başkaldırmış kabul etmemişleri, o dönem ki direnişçilerin içerisinde ben yer almıştım 1996 açlık grevleri ve ölüm oruçları dönemini bizzat yaşamış ve o dönem 12 arkadaşımızı ölüm oruçlarında kaybetmiş, bir çok arkadaşım sakat kalmıştı, sanırım en son 56.Günde bitirmiştim ölüm orucu eylemini, o dönemden bir sonra tahliye edilince THİV(Türkiye İnsan Hakları Vakfı)’na başvurmuş tedavilerime başlanmıştı, Fakat kısa bir süre sonra tekrar tutuklanma kararım çıkınca tedavilerim yarım kalmış ve firara çıkmak zorunda kalmıştım ve uzun kaçaklık yıllarımın ardından Almanya’ya gelince tedavi olmak istesem de yaşam koşulları içerisinde tedavi olamamıştım ve son yıllardaki vücudumdaki dayanılmaz ağrıları o günlere bağlarım.
Sevgili Osman Uludağ , hapishaneler, politik tutsaklar ve yaşadıkları üzerinde duyarlılık gösteren onları sesi olmaya çalışan arkadaşlarımızdan emek emek birçok çalışma yapmış ve çalışmalarını belgelemiş kitaplaştırmış. Çalışmalarını yakından takip ettiğimiz Osman Uludağ’ı bölgemize getirmeye karar verdiğimizde sevgili yazar dostum Mesut Ethem Kavallı’da desteğini esirgemedi ve bulunduğumuz bölgede 3 Merkezde Osman Uludağ ile “Bir Çay da Senden Olsun ” kitabı başta olmak üzere, “Koğuşlardan Hücrelerden” kitabı ve Kürtçe yayına hazırladığı ” Ji-Dema-Çaya Qacax” kitapları üzerine söyleşiler yaptık.
İlk Söyleşiyi 21 Haziran 2024 Günü Mannheim’da Demokratik Kürt Toplum Merkezi’nde gerçekleştirdik, “Bir Çay da Senden Olsun” kitabı bir belgesel niteliğinde , Hapishanelerdeki mektuplaşmalar ve daha sonraki süreç , yaşanılan zorluklar bir bir söyleşinin gündemindeydi, Politik tutsaklarla başlatılan dayanışma sürecine değinen Osman Uludağ, ilk önce sınırlı sayıda tutsakla bağlantıya geçtik , ama ilk önce burada duyarlı kesimlerle bir araya geldik amacımız tutsaklar için bir şeylaer yapabilmekti, grubun adını “Bizden Bize ” kurduk daha sonra aynı adla sosyal medyada da Facebook grubu kurduk, grubumuz örgüt değildi ve tamamen eski arkadaşlardan oluşuyordu, herkesin gruba kolaca girebileceği, kolayca geri çıkabileceği hatta tekrar geri dönebileceği bir esneklikteydi grubun yapısı. Ve grupta hapishanelerdeki mektuplaşmalarımızın yayınlanmayacak olanlar hariç diğerlerini yayınlamaya başladık,daha sonra ilerleyen süreçte tutsaklar için ekonomik destek kampanyaları başlatmaya karar verdik ve kampanyanın adını “Bir Çay da Senden Olsun” diye kurduk.Burada ki amaç her tutsağa cüzi bir rakam örneğin her ay 50 Euro olarak düşündük ve tanıdığımız kişilere kampanyanın çalışmaları doğrultusunda aylık küçük bir yardım gönderilmesini istedik. Kitabın adı o kampanyadan gelir, o yüzden Kitaba “Bir Çay da Senden Olsun”adını verdik.Kitapta F-Tipi Hapishanelerindeki 2014-2018 yılları arasındaki yazışmalarımızı yazdık yazışmalarda hapishanede yaşanan ne varsa acı tatlı öyküler hikayeler ya da resimler diyebileceğimiz neler varsa yayınladık. Mektuplaşma süreci , buradan yani Almanya’dan mektuplaşmaların uzun süreceğini düşünerek , Türkiye’den Dönüşüm Yayınları ‘nın da destekleriyle süreci daha hızlı işletir hale getirdik, tutsaklar mektupları Dönüşüm Yayınları Adresine yolluyor , oradaki arkadaşlar mektupların fotoğraflarını çekerek bize yolluyorlardı , biz de aynı şekilde cevap verdik bu epey sürdü.
Daha sonraki gelişmeler sürecinde Dönüşüm Yayınları’nın baskına uğradığını ve terör örgütlerine yardım ve yataklık yaptığı gerekçesiyle soruşturma açıldığını söylüyor Osman Uludağ. Sonraki süreçlerde yapılan yasaların nasıl kılıfına uydurulduğunu , yasalarla birlikte kitapta anlatmış.Ve tutsaklara gönderilen her yardımın suç olarak değerlendirildiğini ve bütün bunların suç unsuru olduğunu ve bunlar için özel yasalar çıkarıldığını anlatıyor Osman Oludağ “Bir Çay da Senden Olsun” adlı çalışmasında. Ve F-Tipi Hapishanelerde yaşanan tecriti ve baskıları gittikçe artan zulmü anlatmakla bitiremiyor.
“Bir Çay da Senden Olsun” F-Tipi Hapishanelerde yaşanan tecrit işkence ve zulmü bütün çıplaklığıyla anlatan önemli bir belgesel çalışma, ve Türkiye’deki faşist rejim yetmezmiş gibi halen bir çok tipte hapishaneler icat ederek politik tutsaklar üzerindeki zulmünü daha da artırmakta.
Bu mektuplaşma süreci “Bir Çay da Senden Olsun”la bitmemiş, arkasından Tutsaklardan içerdeki yaşadıklarını hikaye diliyle anlatmalarını istemişler, birbirinden ilginç hikayeler var diyor Osman Uludağ “Hapishaneler Hücreler” kitabında .En komigiden en hüzünlüsüne ne ararsan var, Frankfurt Haziran Kültür Evi’ndeki söyleşide kitaptan bir bölüm okudu arkadaşın biri , küçük bir çocuğun dayısını ziyarete gelişi ve çocuğun masumca ve safça istekleri üzerinden gelişen hikaye , dinleyenleri hüzünlendirirken güldürdü de, bu da tutsakları çalışması olarak değerlendiriliyor ve uzun erimli bir emek mücadelesinin sonucu.Sadece yutkunmak kalıyor burada, söz bitiyor çünkü…
Ve bir de kürtçe hazırladıkları bir kitap ap var Sevgili Osman Uludağ’ın , biz diyor, yazışmalar devam ederken diğer tutsaklara nasıl ulaşırız diye düşünürken , bir gün bir kürtçe mektup geldiğini söylüyor, hoşumuza gitti gitti diyor kürtçe bilmesekte çevirisini yaptırıp yayınlarız diye düşündük önce diyor. Epey mektup gelmiş kürtçe ve bunları türkçe kürtçe yayınlamak istemişler danıştıkları kurumlar ve kişiler sadec kürtçe yayınlansa daha iyi olur diye söyleyince, “Jİ DEM-ÇAYA QACQX” adli kitabın kürtçe başımı yapılmış ve daha sonraki incelemelerinde, kitapta bir çok basım ve dil hatası bulmuşlar ve kürtçe kitabı tekrar yayınlanmak üzere yayından kaldırmışlar. “Hapishaneler Hücreler ” ve “Jİ DEM-ÇAYA QACAX” kitaplarının çalışmasını ise sevgili Recep Maraşlı yapmış.
Bir de , zulmün en çarpıcı örneklerinden birini sorduk Sevgili Osman Uludağ‘a Rojava‘lı Hışman Ali‘nin ibretlik öyküsünü, 17 Yaşında yaşı büyütülerek ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası almış Rojava‘lı Ali Hışman. Rojava‘lı Ali’nin doğum tarihi dava dosyasında gün, ay, yıl şeklinde yazılmamış .
Zaim Hışman Ali, 13 Ekim 2019 tarihin Türkiye’nin Til Ebyad’a yönelik operasyonunda gözaltına alınıp 8 Kasım 2019’da Türkiye’ye getiriliyor ve 13 Kasım 2019’da tutuklanıyor. Bundan 7 ay sonra, 26 Haziran 2020’de ise tek celsede ‘ağırlaştırılmış müebbet’ veriliyor ve bu ceza üç ay sonra, 23 Eylül 2020’de İstinaf Mahkemesi’nde onaylanıyor. Yargıtay ise cezayı 16 Şubat 2022 tarihinde onaylıyor.
Hışman Ali, Til Ebyad’a bağlı Sülük Köyü’nden Arap bir ailenin çocuğu… Biraz Kürtçe biliyor, Türkçe’yi de çok az biliyor. Ailesi Kobanê’de yaşıyor. Ağırlaştırılmış müebbet ile cezalandırıldığı için tekli hücrede tutuluyor. Yine aynı sebeple birinci dereceden ailesi dışında kimse ziyaretine gidemiyor. Belki de ailesinin Türkiye’de cezaevinde olduğundan dahi haberi yok.
Köyleri YPG kontrolüne geçtikten sonra YPG’ye katılıyor ancak yaşı küçük olduğu için geri hizmette kalıyor. Yakalandığında üstüne YPG üniforması olması, aslında aldığı cezanın tek nedeni… Çünkü dosyasında herhangi silahlı eylem yok, hatta “Adam öldürme veya adam öldürmeye teşebbüs” ile suçlanmış ama beraat etmiş.
Ali, gözaltından sonra Urfa Cezaevi’ne gönderilmiş. Bir süre sonra siyasi koğuş değiştirerek siyasi tutsakların bulunduğu koğuşa geçmiş. Cezası onandıktan sonra da Antalya S Tıpı Cezaevi’ne sürgün edilmiş. Şu an aynı cezaevinde, tekli hücrede tutulduğunu söylüyor.
Olay Hişman Ali‘nin , yan hücresindeki Burhan Güneş’in Osman Uludağ’a yazdığı mektuptan. Bu zalimce örnek 23 Mayıs 2024‘de „Yeni Yaşam Gazetesi“nde manşetten yayınlanıyor.Umarım önümüzdeki günlerde hukukçular bir girişimde bulunur.
Önümüzdeki günlerde , “Jİ DEM-ÇAYA QACAX” kitabının tekrar basımından sonra , yine kitap tanıtımı ve tutsakların yaşanmışlıkları hüznü ve selamlarıyla buluşmak üzere ayrılıyoruz …
Teşekkürler, emeklerine, sabır umut ve inatlarına…
Enver Enli – 25.06..2024 – Mannheim