Published on Eylül 11th, 2024
0DEM Partili Akça: Narin’in köyündeki elektrik kesintisi tesadüf değildi
DEM Milletvekili Ceylan Akça, “Devletin koruduğu, ‘kendi ailemiz’ dediği desteklediği, o cenaze töreninin önünde o gelinliği örtenler kimse, o gece o karanlığı koyanlar da onlardı” dedi.
Evrim Kepenek – bianet
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Diyarbakır Milletvekili Ceylan Akça, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 6284 No’lu Yasa’nın uygulanması talebiyle başlattığı seferberlik toplantısında konuştu.
Diyarbakır Bağlar’da 21 Ağustos’ta kaybolduktan sonra cansız bedeni 19 gün sonra dere yatağında bulunan 8 yaşındaki Narin Güran’a dair konuşan Akça, olayın duyulmasının hemen ertesi akşamı günü köye gittiklerini ve köyde elektriklerin kesik olduğunu hatırlattı. Bu elektrik kesintisinin tesadüf olmadığını söyledi.
“O karanlık, tabuta gelinliği koyanlardı”
Akça şunları söyledi:
“Narin, kaybolduktan sonra ben köyüne gittim. Gece gittim. Bütün köyde elektrikler kesildi. Bütün kalabalık, çoluk çocuk, herkes karanlığın içinde oturuyordu. Ve herkes birbirine soruyordu. ‘Eve gideceğim ama biri benimle gelebilir mi?’ Çocuklar korkuyordu. Ailelerine hiçbir şey söyleyemiyorlardı. ‘Nasıl gideceğiz? Nasıl edeceğiz?’ diyorlardı. Ve o karanlığın içinde deliller vardı, zanlılar vardı. O karanlık tesadüf bir karanlık değildi. Devletin koruduğu, ‘kendi ailemiz’ dediği desteklediği, o cenaze töreninin önünde o gelinliği örtenler kimse, o gece o karanlığı koyanlar da onlardı. İşte Kürt Kadın Özgürlük Hareketi de tam o karanlığı paramparça eden bir mücadeleden geliyor.”
“Doğru aile onların ailesi”
Akça, muhafazakar kesimlerin Diyarbakır’da son dönemlerdeki cafe ve dans okuluna yönelik saldırısına da değindi, şunları söyledi:
“Diyarbakır’da, Kürt kentlerinde sıkça rastlıyorsunuz, sokağa çıkıp kadınlar bu havuza giremez, kadınlar bu kafeye gidemez diyen, 90’larda asit atan komşularımızın bizim çocuk olarak şahit olduğumuz, şimdi yetişkin siyasetçiler olarak karşısında durduğumuz asit atanların siyasete, sokağa, sivil toplumlara, her alana sızdırır bir yapıyla mücadele ediyoruz. O yapı az önce de dediğim gibi Narin cenaze töreninin en ön saflarındaydı ve bu yapı bu cinayetin üstünü örtmeye çalışacak. Diyecekler ki ‘aile bizim ailemiz’ doğru söylüyorlar. Bahsettikleri katliamcı kutsal aile onların ailesidir. Yine Narin’in ailesini birkaç defa ziyaret etmiştim. Bütün herkeste gereksiz, aşırı bir metanet, bir sessizlik, henüz bulunamamış bir çocuktan geçmiş zaman ekiyle bahsetme hali içindeydiler. Biz bu sessizliği, bu geçmiş zaman ekini kullanmayı kendi çocukluğumuzdan biliyoruz. Köy evlerinde, üzerine döşekler devrildi, döşeğin altında kalıp öldü denilen şüpheli ölümler de, çok eşitlikler de, kız kaçtı gitti kayboldu bulamadık deyip aslında nehre attıklarını yapıp yok ettikleri kadınların nasıl öldüklerini, nasıl aile içinde bu baskıcı toplum sözleşmesinin içinde nasıl yok edildiklerini biliyoruz, buna karşı mücadele ediyoruz.”
“Kadınları yeniden eve hapsetmek istiyorlar”
“Biz feodal bir düzene karşı mücadele yürütüyoruz” diyen Akça, kadını ve çocuğu “kıyma makinesine dönmüş kutsal aile yapısı” olarak tanımladığı düzenin karşısında olduklarını belirtti. Ulus devletin bu mücadeleden korktuğunu ve kadınları sokaklarda şiddetle bastırmaya, sürekli dava açarak yıldırmaya çalıştığını ifade etti. Sokaklarda “Cenk, Cihat, Şehadet” sloganları atan yapıları eleştiren Akça, bu yapılanmaların kadınları yeniden eve hapsetme çabaları içerisinde olduğunu söyledi.
“Kürt kadınları KADES için mücadele etti”
Akça, Kürt kadınlarının iki cephede birden mücadele ettiklerini vurguladı: Hem feodal toplumsal yapı hem de devletin baskı mekanizmalarına karşı. Kürt kadınlarının, KADES gibi uygulamalara kendi dillerinin entegre edilmesi için bile dava açmak zorunda kaldığını hatırlatan Akça, kadın dayanışmasının önemine işaret etti.
Cezaevlerindeki baskılara da değinen Akça, kadınların tahliyelerinin keyfi gerekçelerle ertelendiğini, erkek teknisyenlere yeterince “gülümsemedikleri” gibi bahanelerle tahliyelerinin geciktirildiğini söyledi. Akça, bu baskılara rağmen kadın mücadelesinin devam edeceğini ve toksik aile yapısına karşı savaşın süreceğini vurguladı.
Son olarak, kadınların mücadelesinin abartıldığı eleştirilerine yanıt veren Akça, “Abartmıyoruz, kadını ezen bu düzen değişene kadar mücadeleye devam edeceğiz. Özgürlüğümüzden başka kaybedecek bir şeyimiz yok” dedi.