Makaleler

Published on Temmuz 19th, 2024

0

Demokratik modernite ve kadın devrimi | Gül Güzel


MOR ADALETLİ EŞİTLİK TERAZİSİ TANRIÇA KADIN

Yazdığım Şiirimi gönderdiğim şair bir arkadaşım, “Şiir aslında sensin” demişti. Bunun üzerine düşündüğümde, kendimi denizdeki balık gibi hissederek, kimsenin vereceği suya mihnet etmeyeceğimi kendime bu vesileyle yineledim. Kadınım ve en büyük özgürlükleri ben doğuruyorum ibaresini de ekleyerek. Devrim benim; ben devrimim, çünkü kadınım, can verenim… Ardından mavi kadın rengimle, kırmızı erkek rengini buluşturarak, MOR Kadın Devrimi rengimi benimsedim. Yaşam, cinslerin karşılıklı eşitlik prensibine bağlı olup, MOR ADALETLİ EŞİTLİK TERAZİSİ’ni de biz kadınlar dengede tutacağız. Erkeği de kadını da biz kadınlar doğuruyoruz gerçekliğiyle…

Kadın cinsi olarak tohum eken de, fide diken de biziz. Kim ve hangi inkarcı sistem bizi durdurabilir ki? Güneşin doğuşunu durdururanların olamadığı misali… Neden mi bu satırları yazıyorum? Çünkü kadına dair en iyi düşününen, değerlendirip, yazan yine biz kadınlar olmalıyız. Teorilere gerek duymadan, gerçek yaşam ve gözlemler en doğru teorileri dahi  aşar. Onun için yazmak lazım. Çünkü yazmak, aynı zamanda olaylara ve tarihe ışık tutmak demektir. Kadın olarak, eril zihniyetin, egemen sistemlerin yazı diliyle değil, kendi gerçekliğimizle yüzleşerek, geçmişimizi, geleceğimizi yani tarihimizi biz kadınlar  yazmaya devam edeceğiz.

Kadın ve dahası…

Konunun özüne inerek Kadın ve dahasını işlemek istiyorum. Son yıllarda, Özellikle de ROJAVA’da gelişen Kadın özgürlüğü-iradesi büyük bir toplu mücadele verilmeden gerçekleşmedi. Büyük ve güçlü bir mücadele için kadının birlikte Demokratik Modernite çerçevesinde örgütlenmesi, birlik sağlaması olmazsa olmazlardandır. Çünkü ulusal ve feodal acımasızlıkların en büyük mağduru yine her yerde hep kadın cinsidir.

Rojava’da Kadın Devrimini izlediğimizde, diğer yanda kadına bazı çetevari güçlerin din maskesi altında, farklı inançlardaki kadına nasıl davrandığını izlemek cehennemin diğer bir adıydı(!) O yüzden, beş bin yıllık devlet ve hiyerarşik geleneğin tutsağı olarak, günümüzde de kadının, kadın olmaktan dolayı dayatılan, daha zor bir yaşam şekli düşünülemez. Kadına dayatılarak yaşatılan zorluklar sadece bilinen feodal geleneklerderle de sınırlı kalmıyor. Günümüz dünyasında, kadını onursuzlaştırmayı hedef alan sistemler, Pornoya özendirerek, köle pazarlarında satışa çıkararak, dini inançları da araç ederek, kadını modern kültür arasında dehşete/vahşete düşürüyor. Böylelikle, kadına gerçekten en büyük mağduriyet ve inkar edilme durumu yaşatılıyor…

Kadın, erkeğin en değerli mülkü(!)

Varlık tarihimize baktığımızda kadın, devlet denilen sömürge sistemden çok daha eski ve insan alemini doğuran olmasına rağmen, hep yapay bir figür olarak değerlendirilmiştir. Kadın olmanın tüm erdemlikleri kendisinde tersine çevrilerek, kendi kendisiyle gurur duyulabileceği neyi varsa hepsi ahlaki yasanın yasağın/tahakkümü altına alınmıştır. Dinsel geleneğin kendisi olmaktan çıkardığı kadın, erkeğin en değerli mülkü haline getirildiği için tek etkinliği erkeğin isteklerine mutlak boyun eğip, uygulamasıdır. Aksi takdirde yaşamı her an farklı yöntemlerle son bulabilir…Onun için eril ve ulus zihniyetin korkulu rüyası Demokratik Modernite çerçevesinde kadının, hakkı olan eşit konumda her alanda yeralması, kadın devrimini pekiştirmesi elzemdir. Çünkü kadın, her alanda özgür yaşamın mimarıdır…

ANA TANRIÇA KADIN’ın inkarı

Kadın cinsinin de doğal temel hakkı olan özgürlük, eşitlik, adalet gibi temel haklara kavuşması için işbölümünde, günlük diğer yaşam alanlarında yer almasıyla mümkün. Ama yaşadığımız aktuel güne kadar ANA TANRIÇA KADIN’ın emeğine el konulmaya, baskı, şiddet, çirkinlikler ve zorluklar hep ön planda yeralmaya ve böylelikle diğer şekliyle hakikate karşı da baskı ve imha da gelişmeye devam ediyor. Kadın cinsine dayatılan bu durum giderek sistemleştirilerek baskı, şiddet, katletme ve zorluklarla ön plana , güncel yaşama dönüştürülüyor!.

2012’de Rojava kadın devrimi

Eril ve ulus sistemler, eşitsizlik ve şiddeti örgütleyip, toplumsallığın ahengini bozmaya devam ederken, insan, insanın kurdu durumuna getirilmeye devam ediliyor. Bunun yanısıra  2012’de Rojava kadın devrimi ile kimlikleşen, kültürleşen, tarihe imza atan Kadın devrimi, irade kazanan ve özgürleşen bir kadın özgürlük destanını yazmaya devam ediyor.  Böylelikle zulmün, eşitsizliğin, umutsuzluğun yarattığı adaletsizlik ortamların köle haline getirdiği kadın, verdiği toplumsal mücadelesiyle özgürlük ideallerini yeniden canlandırıyor. Kadın biliyor ki, eşitlik ve mutluluğu metal bir çevre ile bağlantılı değil; ruh ve yüreklerindeki kökleri üzerinde yeşertebilmektir…

Kadın cinsi olarak, tarih boyunca bireysel mücadele gösteren birçok kadını kendimize örnek aldık. Ancak bireysel özgürlüğün toplumlara yansımaması veya toplumsal özgürlük konumuna gelinmemesi ne yazık ki, beklentileri hep yarım veya kısıtlı kıldı. Ancak, 19 Temmuz 2012 tarihinde Kuzey-Batı Suriye/Rojava KADIN DEVRİMİ bütün dünya kadınına örnek olarak, cesaret ve toplumsal birliktelikle, özgürlüğün sağlanabileceğini gösterdi. Jin Jiyan Azadi sadece bir slogan değil, kadın cinsinin birlikte mücadele sınırlarını aşarak, emek sömürüsü ve ulusal eril zihniyetine meydan okuması oluyor.

Kadın cinsinin toplumsallaştırdığı Rojava Kadın Devrimi, 4 iklim 7 Kıtada hayat bulmaya devam ediyor. İsa, Musa, Davut, İbrahim, Muhammed vb de, gelişen bu kadın devriminin en heyecanlı izleyicileri…aynı zamanda onlar gibilerin de korkulu rüyası olmaya devam ediyor. Sözüm, yalnız yaşanılan sürece değil, en az 2024 yıldan beri insanlık alemini kendi menfaatlerini ön planda tutarak, köleleştirdikleri kadının, kendi cins, kimlik, emek eşitlği, hak ve adaleti ortaklaştırma mücadelesini evrenselleştirme mücadelesinin korkusunu bugün de yaşayanlara…

Kapitalist moderniteye karşı Demokratik modernite

Kadın cinsi çok iyi biliyor ki, birlikte güçlü bir savaşım verilmeden özgür ve eşit bir yaşam kazanılamaz. Ulusal eril zihniyetin kadın cinsini köleleştirip, sömürmek için yarattığı kapitalist modernite ancak kadının oluşturduğu demokratik modernite ile değiştirilebilir. Rojava kadın devriminin 12. Yılında gelinen aşamada bunu izleyip, görmek mümkün. 2012 yılında Kobané’de başlayıp gerçekleşen Kadın devrimi, tüm dış saldırılara rağmen bütün kadınlar için yeni bir yaşamın mümkün olduğunu gösterdi/yor. Rojava Kadın devrimi ile aynı zamanda bütün dünya kamuoyu bu tarihten sonra Kürt kadınını, Kürt halkını tanıdı ve kendileri için de ilham kaynağı olarak görmeye başladı.

Bu devrimi birçok defa gittiğimiz Rojava’nın her kantonunda kurulan kadın özsavunma ve iş yerleriyle görmemiz mümkündü. Savaş ve feodalitenin mağduru olan kadınların kendi özgür çevre ve yaşam alanlarını oluşturmak için kurdukları JİNWAR Kadın Köyü de bu mücadelenin önemli ürünlerinden sadece bir tanesi. Zoraki, çocuk yaşta ve çok evliliğe karşı oluşturulan güvenlik, danışma ve dayanışma ile yine kadın, kadın cinsinin imhasına karşı kendi özsavunmasını yapacak konum ve bilince de imza atıyor. İnsanlık tarihinde bir ilki teşkil eden Rojava kadın devrimi alanlarında bulunmak, izlemek, muhataplarla konuşup, sohbet etmek, bence benim gibi her kadına kendi gücünün kanıtı olacak nitelikte ve bu devrime maddi, manevi katkı sunmak da yine kadın olma gereğidir…


Kadının Kaleminden: Gül Güzel – 19.07.2024

Tags: ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑