Söyleşiler

Published on Haziran 13th, 2024

0

Kadir Akın: Kendimi bilinmeyen bir tarihin içinde buldum


Dün yayımladığımız yazıda belirttiğimiz gibi, SYKP kurucularından 78’li yoldaşımız Kadir Akın’ın, Türkiye sosyalist hareketinin başlangıç tarihini, Osmanlı dönemi sosyalist partilerini dışında tutarak, 1920 Bakü Kongresi’nin yapıldığı tarihte başlatılmasına itirazı var. 

Söyleşi: Celalettin Can – Independent Türkçe

Bu itirazın gerekçeleri ve tespitlerini, söz konusu “Sosyalist hareket 1920 Bakü Kongresi ile mi başladı: İtiraz var! (1)” başlıklı yazımızda ayrıntıları ile inceledik.

Bugün, araştırmacı-yazar Kadir Akın ile söyleşimizi okurlarımızın ilgisine sunuyoruz:


“Kendimi bilinmeyen bir tarihin içinde buldum”

Uzunca bir süredir yürüttüğün bu çalışma son derece önemli ve tarihsel yükü olan bir çalışma. “Bu çalışma bana kalmamalıydı” diyebiliyor musun? Farz edelim dediğin oluyor, neden sana kaldı, eksik ve yanlış olan ne vardı ki sana kaldı? Peki, ama sende eksik ya da fazla olan ne vardı ki üzerine aldın, diye sorsam ne söylemek istersin? 

1915 yılında Hınçaklı 20 devrimcinin İstanbul Beyazıt Meydanı’nda İttihatçı hükümet tarafından asılırken idam sehpasında son sözleri olarak “Yaşasın Sosyalizm” diye haykırmaları, benim için ilmiğin ucunun kavrandığı an oldu. Kimdi bu devrimciler, ne türden insanlardı.

Partileri ve programları neydi, ne türden eylemliliklere sahiptiler? Bu soruların peşine düşünce de kendimi bilinmeyen bir tarihin içinde buldum. 

Türkiye’de yayımlanmış ayrıntılı bir bilgi yoktu. Sadece üç beş paragrafla anlatılan Beyazıt meydanındaki idam anı ve son sözlerini bulabildim.

Enteresan olan tanıdığım Ermeni arkadaşların da bu konuda derinlikli bir bilgisi yoktu.

“Gezi günlerine” denk gelen zaman dilimi içinde İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz bir panel ve 20’lerin asıldıkları yerde Beyazıt Meydanı’nda 98 yıl sonra yaptığımız anma, benim merakımı daha da arttırdı. Sonuçta yakaladığım ilmiğin ucu beni Beyrut’a kadar götürdü.

Bu zaman diliminde tanıştığım Alex Köşgeryan ve onun vasıtasıyla bütün bilgilere sahip Yeğiğ Cerecyan’la kurduğum ilişki bütün bu çalışmaların başlamasına vesile oldu. Dolayısıyla sosyalist harekette kopan zincirin halkalarını birleştirmek, bu topraklarda süren sosyalizm mücadelesinin arasındaki kesintiyi ortadan kaldırma görevi bana kalmıştı.

Esasen siyasi görevlerim vardı. HDP kurucusuydum, SYKP yeni kurulmuştu. Bu görevleri bırakıp bu çalışmanın içine girdim.

Günlük koşuşturma ve böylesi bir araştırma birlikte yürüyemezdi. Edindiğim belgeler, ki çoğu Ermeniceydi, onların tercümesi, kimi İngilizce belgelerin çevirisi, siyasal dönemi anlatan kitapların okunması falan derken bir buçuk yıl hemen her gün çalışarak Paramaz1 kitabımı 2015 yılına, soykırımın 100. yılına yetiştirebildim.
 

kadir akın ki.jpg

“Beni Ermeni sandılar”…

Farkında olmalısın… Yüzyıllık kanlı tarihi başlangıç bağlamından doğru açığa çıkarman duygu ve düşünce dünyanda derin etkiler yaratmış olmalı… 

Hiç kuşkusuz bu süreç beni değiştirdi. Gerçekten bilinmeyen bir tarihin içine girmiştim. Bir dolambaç gibiydi önceleri.

Ama giderek neyin ne olduğunu, sebep sonuç ilişkisini anladım. 

“Gavur düşmanlığı” üzerine kurulmuş Türk tarih bilincinden sosyalistler de etkilenmişler, kendilerine anlatılan yalanlarla dolu tarihe rıza göstererek buna teslim olmuşlardı. 

Elbette bir tür buz kıran rolü üstlenen Kürt siyasal hareketinin enternasyonal bakışın gelişmesinde rolü büyüktü.

Ben zaten enternasyonalist bir gelenekten geliyordum ve bu durum belki de konuyu hızla kavramamı sağladı.

Ama hala Kürt meselesinde, Türkiye sosyalist hareketinin kimi öbekleri bir zihin açıklığı içinde değiller.

Ermeniler, diasporada varlıklarını sürdüren tarihsel partililer, Türk halkından birinin çıkıp bu çalışmayı yapmasını önce anlayamadılar. Beni Ermeni sandılar.

Hâlbuki ben bir sosyalist olarak bu topraklardaki sosyalistlerin tarihi üzerine çalışmıştım.

Mücadelenin nasıl ve kimler tarafından başlatıldığı benim için önemliydi.

İdam sehpasında Paramaz ve arkadaşlarının son sözlerinin hikâyesinin peşine düştüm. 

Mesele benim için bizim hikâyemizdi ama iş orada kalmıyor tabii.
 

Palamaz ve arkadaşlarının idamı, Beyazıt Meydanı, 15 Haziran 1915.jpg

Paramaz ve arkadaşlarının idamı, Beyazıt Meydanı, 15 Haziran 1915

“Paramaz’larınki bizim de hikâyemiz…”

Merak etmemek mümkün değil, 11 yıl önce yola çıkışınla 11 yıl sonra geldiğin noktayı kıyaslamanı istesem ne söyleyebilirsin?

Doğru, bu konudaki çalışmalarım 11 yılı aşkındır sürüyor.

Hiç kuşkusuz ilk başladığım yerde değilim.

Özellikle “Saklı Tarihin İzinde” 2 kitabımla sosyalist hareketin bu topraklardaki gelişimine ışık tuttuğum kanaatindeyim. 

Gerçekten saklanmış, yok sayılmış bir tarihi derli toplu kronolojik olarak açığa çıkmasını sağladım. 

RED belgeseli ile de bütün bu çalışmayı görsel hale getirdim.


Yalnız başına değildin herhalde?..

Evet, yalnız değildim. Türkiyeli dost ve yoldaş sosyalistlerin çabalarıyla Avrupa’da 25 merkezde; Amerika, Kanada ve benim için önemli olan Beyrut’ta gösterimler yaptık. 

Türkiye’de de 30’dan fazla gösterim oldu. İstanbul’da Beyoğlu ve Kadıköy sinemalarında, Ankara, İstanbul ve Denizli’de 78’liler Hareketi’nin girişimiyle gösterildi. 

Bu gösterimlerde eski HDP Milletvekili Garo Paylan’da bulundu. Kanada Ottova’da Pomegranate Film Festivali’nde gösterildi.

Bu çalışmayı sosyalistler, akademisyenler ve tarihçileri gözeterek yapmıştım. Tümüne değil ama sosyalistlere ulaştı.

Kimi akademisyenlerin kibirli tutumunu da görüyorum. Halen ulaştırma çabasını da sürdürüyorum.


Tarihçi değilsin ama derinliği olan bir tarihsel durumun, umarım abartmıyorum ama, derinlerine doğru da gidiyor gibisin, nasıl oldu bu, biraz yürüdüğün yoldan bahsetsen…

Evet, ben tarihçi ya da akademisyen değilim, siyasetçiyim ve sokaktan geliyorum.

Yok sayılan bir tarihi açığa çıkarmak gerekiyordu. Devrimci Hınçak Partisi’nin onurlu devrimcilerinin, ortak tarihimizin ve enternasyonalist mirasımızın bir damarı ve entelektüel ve politik müktesebatımızın bir bileşeni olduğunun hakkı teslim edilmeliydi. 


Kirli yöntemlerle “şeytanlaştırma” üzerinden “lekelenen” bir halkı aslıyla   astarıyla Günyüzü’ne çıkarma gibi zorlu bir görev edinmişsin, “silahlarını” öğrenmek isterim…  

Paramaz’ın Van Mahkemesi’nde yaptığı ve bir tür Anadolu Federasyonu Deklarasyon Çağrısı’nın bilinmesi gerekiyor.  

Bu deklarasyonda Paramaz, “Bizim talebimiz Ermeni, Türk, Kürt, Alevi, Laz, Yezidi, Süryani, Arap ve Kıptilerle birlikte eşit koşullarda birlikte yaşamaktır. Bir devrimci olarak bu hedefe ulaşacağıma inanıyorum… Bizler milliyetçi değiliz, bizler şoven milliyetçiler değiliz, bizler halk dostlarıyız” diyordu.

Bu sözlerin bilinmesi gerekiyor. 

1908 devrimi sonrası parlamentodaki sosyalist vekillerin tutanaklara geçen mücadelesini TBMM arşivinde pırıl pırıl bulmak ve yayınlamak gerekiyor. 

Paramaz kitabım İngilizceye çevrilerek, uluslararası alana taşındı, Almanca ve Ermenice çevirileri için dostların çabaları sürüyor, “Saklı Tarihin İzinde” kitabım Amerika’da Massis yayınevi tarafından İngilizceye çevrilerek basılıp yaynlanması hazırlanıyor…


– Kısacası önce söz; söz silahımdır, diyorsun… Teşekkürler Yoldaş Kadir Akın! 

1. Kadir Akın, Ermeni Devrimci Paramaz,Dipnot Yayınları, 5. Baskı, 2019-ankara
2. Kadir Akın, Saklı Tarihin İzinde, Dipnot Yayınları, 1. Baskı, 2021-Ankara


Seçtiklerimiz: Celalettin Can – 12-06.2024

Tags: ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑