Published on Kasım 19th, 2024
0Siyaset, irade ve yabancılaşma: Modern çağın paradoksu | Erkan Karakaplan
“Eğer siyasete müdahale etmezseniz, siyaset öyle ya da böyle hayatınıza müdahale edecektir.” Lenin’in bu sözü, günümüzde de geçerliliğini koruyan bir gerçekliği vurguluyor. Siyaset, sadece yasaları belirleyen bir yapı değil, aynı zamanda bireylerin düşünce biçimlerini, yaşam tarzlarını ve hatta kimliklerini şekillendiren güçlü bir erktir.
Siyaset, bireylerin iradesini hem sınırlar hem de şekillendirir. Burjuva demokrasilerde bireyler, seçme ve seçilme hakkı gibi siyasi araçlarla iradelerini ortaya koyarlar. Ancak bu irade, siyasi sistemin sunduğu seçeneklerle sınırlıdır. Aynı zamanda, medyanın, eğitim sisteminin ve diğer ideolojik araçların etkisiyle şekillendirilir. Bu durum, bireylerin kendi iradesine yabancılaşmasına neden olabilir.
Modern insan, tüketim toplumunun baskısı, sosyal medya bağımlılığı ve hızlı yaşam temposu gibi faktörlerle sürekli bir yabancılaşma süreci içindedir. Bu yabancılaşma, bireylerin kendi iç seslerini duymakta zorlanmasına, toplumsal sorunlara kayıtsız kalmasına ve siyasi süreçlerden uzaklaşmasına neden olur.
Siyaset, genellikle belirli ideolojiler tarafından şekillendirilir. Bu ideolojiler, bireylerin dünya görüşlerini, değerlerini ve davranışlarını etkileyerek siyasi tercihlerini belirler. Hegemonya kavramı, siyasi ve kültürel güçlerin toplum üzerindeki egemenliğini ve bu egemenliğin nasıl yeniden üretildiğini açıklar. Hegemonya, bireylerin düşünce ve davranışlarını şekillendirerek, mevcut siyasi düzeni meşrulaştırır.
Günümüzde popülizmin yükselişi, sosyal medyanın manipülatif kullanımı ve yalan haberlerin yaygınlaşması, siyasi yabancılaşmayı daha da derinleştiriyor. Bireyler, karmaşık ve hızlı değişen bir dünyada kendilerini kaybolmuş hissediyor ve sosyal oluşumlara güvenlerini yitiriyorlar.
Bu durum, felsefenin temel sorularından biri olan “özgür irade” kavramını yeniden gündeme getiriyor. İnsanlar gerçekten özgür iradeye sahip midir, yoksa siyasi ve sosyal yapılar tarafından belirlenen bir kaderi mi yaşamaktadır?
Bireylerin, medyadaki bilgileri sorgulamaları, farklı kaynaklardan bilgi edinmeleri ve kendi kararlarını vermeleri önemlidir.
Sivil toplum örgütleri ve sosyal hareketler gibi mekanizmalarla siyasi hayata katılmak, bireylerin iradesini ancak güçlendirebilir.
Kritik düşünme becerilerinin geliştirilmesi, medya okuryazarlığının artırılması ve siyasi bilince sahip bireyler yetiştirilmesi önemlidir.
İnsanların birbirine destek olması, toplumsal sorunlara karşı duyarlılık geliştirmeleri, birlikte hareket etmeleri ve örgütlenmeleri, siyasi yabancılaşmanın önüne geçebilir.
Siyaset, bireyin hayatına müdahale eden kaçınılmaz bir gerçekliktir. Ancak, kitleleri oluşturan bireyler bilinçli ve aktif bir duruş sergileyerek, siyasi süreçleri şekillendirme ve kendi geleceklerini belirleme gücüne sahiptirler. Yabancılaşmanın üstesinden gelmek, kritik düşünme, siyasi katılım ve toplumsal dayanışma gibi değerlerin güçlendirilmesiyle mümkündür.
Bu Yüzyılın ilk çeyreğinde kişinin kendisine ve geleceğine yabancılaşmaması, ancak ve ancak sürekli araştıran, sorgulayan ve reel hayatla örgütlenmekten geçer. Kapitalist sistem geldiğimiz evre ile tüm ilerici fonksiyonlarını kaybetmiştir ve onunla kopuşu yaşamıyanlar gericiliğe ve çürümeye sonuç itibarıyla mahkumdur.
Yaşadığımız yerellerde ki Dernekleri, spor kulüplerini ve STK’larına katılarak ve güçlendirerek ilk adımı atmakla işe koyulabiliriz mesela…
Erkan Karakaplan – 19.11.2024