Published on Ekim 7th, 2024
0‘Yerli ve milli muhalefet’ tuzağı | Fatih Polat
AKP’nin, son yerel seçimlerde, ikinci parti durumuna düşmüş olması, değişim umudu bakımından heyecan yaratmıştı.
İktidarın, kitle tabanındaki aşınma, 31 Mart’ta en somut halini almıştı. Ortağı MHP’nin de, belli düzeylerde gerilediğine tanıklık ettik.
Birinci parti konumuna yükselen CHP’ye yakın yazar ve yorumcular, CHP’nin, bu yeni imkana yanıt verebilmek için neler yapması gerektiğine odaklanan tartışmalar yaptılar. Geleceğin cumhurbaşkanı adayı olarak ismi öne çıkan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile ilgili, “Artık İmamoğlu’na küresel bir hikaye lazım” türünden yazılar yazıldı.
İktidar ise yaşadığı erozyon karşısında iki politikayı öne çıkardı. İlki, muhalefet cenahını bölme ve yıpratmaya odaklı politikaları, değişen güncel taktiklerle sürekli gündemde tutmak. İkincisi ise, Mehmet Şimşek programıyla, işçi ve emekçileri, emeklileri daha fazla ezme pahasına bozulan ekonomik dengeleri göreli olarak ‘toparlamaya’ çalışarak, kendisini hazır hissettiği bir zamanda, halkta beklenti yaratabilecek bazı adımlarla ipi yeniden göğüslemeyi denemek. Dış politika hattında da, yayılmacı politikadan vazgeçmeden, bozulan ilişkileri onarmaya çalışmak bu politikanın diğer bir bileşeniydi.
Gelinen noktada, ortaya çıkan kimi veriler iktidarın yeniden göreli bir güç kazanma eğilimine girdiğinin işaretlerini veriyor. Geçtiğimiz günlerde yansıyan bir araştırma, şu anda cumhurbaşkanlığı seçimi olsa nasıl bir tablonun ortaya çıkabileceği konusunda şu sonucu gösterdi. Erdoğan birinci, Mansur Yavaş ikinci, Ekrem İmamoğlu üçüncü.
Medyascope’un, “Ruşen Çakır’ın konuğu Hatem Ete: AKP kıl payı yine birinci parti” başlığıyla sunduğu, PanoramaTR’nin eylül ayında çıkan raporunun sonuçlarının değerlendirildiği 3 Ekim 2024 tarihli program, yabana atılamayacak sonuçlara yer verdi. Ete, oy vermeyeceğini ifade edenlerle birlikte kararsızlar oranını, daha önce yüzde 25 oranında çıkarken, bu oranın eylül ayı itibariyle yüzde 35’e dayandığına dikkat çekti. Belirli bir dönemdir, kararsız seçmenlerin yarısının AKP seçmeni olduğunu, bu gerçeğin son araştırmada da devam ettiğini, ancak CHP’ye oy veren seçmenlerin bir bölümünün son dönemde kararsızlara katıldığını ifade etti. Elde ettikleri verilerin, siyasete dair bir memnuniyetsizliği gösterdiğini ifade eden Ete, AKP’nin kıl payı farkla CHP’nin önüne geçtiğini dile getirdi.
Ortaya çıkan bu tabloyu tartışmaya çalışarak devam edelim.
31 Mart 2024 yerel seçimlerinden birinci parti çıkan CHP, iktidarın ziyadesiyle memnun olacağı biçimde çalkalanıyor. Özel, Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Yavaş’tan oluşan dört başlı bir görüntü öne çıkarken, ‘ahmak’ davasından çıkabilecek mahkumiyetin geleceğin cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi açısından krize yol açabileceği CHP cenahındaki yaygın ruh hali olarak yansıyor.
Bu noktada, bir gerçeği hatırlatalım. Muhalefetin diğer aktörlerinin desteğini almayan bir ismin, muhalefetin adayı olarak ipi göğüslemesi mümkün müdür? Değilse, bu başlık, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, muhalefetin üzerinde birleşebileceği ve halkın beklentilerine uygun ismi belirleme sorumluluğu ile soğumaya bırakılabilir.
Diğer bir önemli nokta da, CHP’nin ortaya attığı ‘normalleşme’ politikasını, ekonomiden, demokrasiye kadar temel başlıklarda topluma nefes aldırabilecek adımların atılması değil, iktidar cenahıyla bir üslup sorununa indirgemiş olmasıdır. Daha da ileriye giderek, iktidarı ziyadesiyle memnun eden “yeri ve milli muhalefet” kıvamına gelindi. ABD’de yargıya taşınan ve “New York Belediye Başkanı Adams, Türkevi için Türk hükümet yetkilisinden rüşvet aldı” iddiasının ve daha ötesinin yer bulduğu iddianameye rağmen, CHP Genel Başkanı Özel’in, olup biteni “karşılıklı jest” olarak yorumlaması başka nasıl açıklanabilir?
Böyle bir “muhalefet” kıvamı karşısında, Erdoğan’ın, aslı astarı olmayan, “İsrail’in gözü Anadolu’da” iddiasını ortaya atıp, muhalefeti “iç cephe”nin arkasına çağırması şaşırtıcı olmadı. Nasıl olsa, oltayı denize atmadan ağzını açıp bekleyen var, salla gitsin!
‘Restorasyon muhalefeti’ cephesinde tablo böyleyken, Emek Partisinin Türkiye genelinde grev ve eylemleri süren iş yeri ve fabrikalardan işçilerle birlikte, Mecliste düzenlediği basın toplantısı önemliydi.
Ülkenin işçi ve emekçilerinin, üzerine “dış tehdit” ve “iç cephe” şalı örterek gizlenemeyecek kadar büyük sorunları var. Bu gerçeği görmeyen bir siyaset, sermayenin çizdiği sınırlar içinde salınıp durmaktan kurtulamaz.
Seçtiklerimiz: Fatih Polat – Evrensel – 07.101.2024