Makaleler

Published on Ağustos 11th, 2024

0

Yurt dışındaki siyasi Kürt tutsaklar | Gül Güzel


Almanya’nın Stuttgart şehrinde bulunan ve bir dönem RAF tutuklularının bulunduğu meşhur Stammheim Cezaevinde yargılanırken tanıdığım Kürdistan İşçi Partili siyasi bir tutsaktı Ali Seven.

1989- 1994’lerde 20 Kürd siyasetçinin yargılandığı, tarihin en büyük terörizim duruşmaları olarak adlandırılan Düsseldorf , Wuppertal’da yargılanan Hüseyin Çelebi, Duran Kalkan vb. duruşmalarına maalesef katılamamıştım. Onun için daha sonra , Ali Seven arkadaşın, Baden-Württemberg Eyalet Yüksek Mahkemesindeki duruşmasını basın mensubu olarak izlediğimde, Kürdistan İşçi Partisi yapısına olan saygınlığım kat-be kat artmıştı. Çünkü o gün duruşmanın yapılacağından haberi bile olmayan, tutsak Ali Seven, duş altındayken apar-topar duruşma salonuna getirilmişti. Bu şartlara rağmen, o gün yaptığı savunması, hiç unutamıyacağım bir bilinç ve kararlılıkla yapılan bir savunmaydı.

 Tutukluluk süreci (Stuttgart) ve hükümlülük sürecinde (Berlin’de) kendisine dayanışma ve moral verme doğrultusunda, mektuplar yazmaya başladım. O zaman elyazısıyla yazdığım mektuplarımın fotokopisi olmadığı gibi, Ali arkadaşın yazdığı mektuplardan da yalnız bir kaç tanesini yazdığım yüzlerce mektubun içinde bulabilip, ‘’Zindandan Mektuplar var’’ kitabıma kaydedebilmiştim. Ve o sürece dair, Ali Seven arkadaşın yazdığım bir mektubuma, 30 Nisan 2004 tarihinde, Seidelstrasse 39, 13507 Berlin’den yazdığı cevap…

Merhaba Gül arkadaş,

Mektubun elime geçti. ‘’üçte iki’’ ceza indirimi kararı çıktıktan sonra, cevap yazmayı düşünmüştüm. Bugün karar terminin Mayısın 14’ünde olacağını öğrendim. Cevap gecikmesin diye, şimdiden bir şeyler karalamaya çalışacağım. Bir önceki gönderdiğim mektupta, durumuma ilişkin kısa bilgilendirme yapmıştım. Mevcut durumda, koşullarımda kısmi rahatlama oluyor. Mektubunda değindiğin Baharın güzelliklerini, bir kaç saatliğine çıktığım havalandırmada tadmaya çalışsam da, sonuçta tel örgülü duvarların gölgesinde kalan duygu burukluğuyla sınırlı.

Koşulların olumsuz etkilerini azaltmak için, en azında ruhsal olarak duvarların ötesiyle bütünleşip, dinginliğimi korumaya çalışıyorum.

Yaşadığım/yaşadıklarımız hak etmediğimiz durumlar olsa da, sonuçta böyle bir  dünyada yaşıyoruz. Bir yanda gelişen bilim ve tekniğin gücüyle insanlık ve doğa kirletilerek, diğer yanda tüm yapılanlar insanlık değerleri olan demokrasi, insan hak ve özgürlüklerin arkasında maskelenerek, bu değerler de kirletiliyor. Bu değerleri sahiplenerek ve insanlık felsefesinde ısrar etmek, hedef olmaktan kurtulamıyor.

Gül arkadaş, yaşanılanlara karşı bazen fazla içlendiğini, bu duyguları  başkalarına yansıtmadığını belirtmişsin. Duyguların yoğunluğu, kaynağını çaresizlikten alıyorsa, sağlıklı sayılmasa da bazen büyük doğuşların sancısından da kaynaklanabilir. Aslında insanlığa kaybettiren duygusuzluktur. Duygular, hümaniter özellikleri taşıyanlara mahsustur. Beklki bir sakıncası olabilir. Hayıflanan sorunlara karşı sağlıklı duruş için, duyguların bilince hakim olması, çıkış önünde engel olabilir. Doğalık kadar duygu- bilinç dengesini kurmakta önemlidir. Sonuçta bizler ağıt yakan, şiir ve roman yazanlardan da öteye yaşama karşı bilimsel metodları esas olan (sorumluluk) görevlerimiz de var. Yaşanılan sürecin sancılı olması, kırılma yerine mutlu yoğunlaşmaları gerektiriyor. Benzer karabulutlar her dönem olsa da belki geçmişte yapılamayanlarla yapılması gerekenlerin ortaya çıkardığı yoğun sorunlardır.

Yeninin yeterince anlaşılır kılınmadığı için (iç sancılardan) dolayı belirsizlikler, geçiş sancıları ve oluşan zemini suistimaller sisli bir hava yarattı. Nedenler kapsamlı da olsa, önemli olan büyük zorluklardan, büyük çıkışlar yaratmanın diyalektiğini yakalamaktır. Dış etkenler izah kadar kendimizde de arayacağımız şeyler olmalı. Yani, binanın inşaası eski ustalıklarla başarma, boşa enerji sarfiyatını geliştirir. Mesleki ihtisas şart. Köklü kültürel birikimleri ihtiyaç gerektirir. Bildiğin konular, yine de özetliyorum. Duygusal ele alışların nedenini kendi dünyamla izah ettim. Kapsamı geniş de olsa, koşullarım gereği bir kaç satıra sığdırıyorum. Aslında kendi pencerende daha sağlıklı ele alacağına inanıyorum.

Kadın ve Kürt olma kimlikleri kadar (yeterince tanışmasak da) ‘’4K’’ kimliğine ait özellikler taşıdığını, satırlarında görmek mümkün. Bu dört kimlik, Güneşin aydınlığı ile fotoğraflandığında duygular, ağlamaya değil, estetize edilmiş muhteşem tabloları ortaya çıkartır. Bu yaklaşım Güneşin uzaklığı çiçeğe ulaşmak kadar tüm umutların boy vermesini de sağlar. Mektubumun sonlarına gelirken, tüm bu umutlarının gerçekleşmesini dileyerek, selamlarımı yeniliyorum. Ayrıca Mustafa arkadaşa (o süreçte aynı cezaevinde’’Stammheim’’ da bulunan diğer bir arkadaş) ve tüm tanıyanlara sıcak ve özlem dolu duygularımla selam ve başarılarımı iletiyorum.


Kadının Kaleminden: Gül Güzel – 11.08.2024

Tags: ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑