Kitap

Published on Ocak 12th, 2024

0

“12 Eylül ve Filistin Günlüğü”nün 3. baskısı | Adil Okay


12 Eylül ve Filistin Günlüğü 3. baskıya önsöz ve Gazze katliamı ile antisemitizm hakkında…

2009 Yılında yayınlanan anı belgesel bir çalışma diyebileceğim “12 Eylül ve Filistin Günlüğü” adlı kitabımın ikinci baskısı da tükenince güncellenmiş bilgi ve belgelerle 3. baskı için hazırlık yapmaya başlamıştım ki 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e “Aksa Tufanı” adını verdiği saldırısı gerçekleşti. Bu saldırıyı bahane eden İsrail’in başlattığı katliam giderek bir soykırıma dönüştü.

Aralık 2023 itibariyle İsrail’in Gazze Şeridi’ne saldırılarında 8 binden fazlası çocuk, 6 bini kadın olmak üzere 22 binden fazla Filistinli, İsrail tarafından katledildi. 53 bin 320’den fazla kişi de yaralandı. 55 bin konut tamamen yıkıldı.

12 BM temsilcisi ve yüzlerce bilim insanı İsrail ordusunun Gazze’de yaptığı katliamı soykırım olarak değerlendirdi. Zira İsrail sadece Hamas militanlarına saldırmadı. Çocukları, kadınları, yaşlıları, hastaları, gazetecileri, bilim insanlarını, şair ve yazarları da katletti. Hastaneleri okulları sivil yerleşim merkezlerini de vurdu.

Hamas’ın saldırısından sonra dünya basınında yer alan, (birçoğunun kurgu olduğu sonradan anlaşılan) İsrailli sivillere yönelik katliam haberleri sol kesimden de birçok insanı etkiledi. Savaşın 1948’den, İsrail’in Filistin topraklarını işgalinden beri sürdüğü unutturuldu. Sanki bu savaş 7 Ekim 2023’te başlamış ve Filistin de sadece Hamas’tan ibaretmiş gibi yorumlar yapıldı. Filistinli laik, sosyal demokrat ve/veya sosyalist örgütlerin bile açıklamaları okunmadan oryantalist bakış açısıyla, önyargıyla İsrail yanlısı açıklamalar yapıldı.

Ben ve benim gibi birçok insan; Filistin kamplarına dayanışmaya ilk giden kadın devrimci olan yazar yönetmen Melek Ulagay Taylan’dan, İsrail zindanlarında 8 yıl yatan Faik Bulut’a, Türkiye’nin yüz akı düşünürlerinden Fikret Başkaya’dan ABD’li düşünür Noam Chomsky ve Norman Finkelstein’a kadar çok sayıda yazar, sanatçı, insan hakları savunucusu, barış örgütü savaşın, Siyonist işgalin 74 yıldır sürdüğünü, Nakba’dan yani 1948 “Büyük felaket”ten beri devam ettiğini, savaşta ölen Filistinli ve / veya İsrailli sivillerin de sorumlusunun da dolaylı / dolaysız olarak Siyonist Apartheid İsrail devleti olduğunu anlatmaya, yazmaya çalıştı.

Birkaç örnek vereyim.

“Modern bir köle ayaklanması”

 “Amerikalı siyaset bilimci ve aktivist Norman Finkelstein’ın “modern bir köle ayaklanması” olarak tanımladığı ve Gazze gettosunu çevreleyen apartheid duvarında bir gedik açan silahlı eylemin ardından da benzer bir manzarayla karşı karşıya kaldık. Sanki Filistin meselesi 7 Ekim günü öncesinde yokmuşçasına Hamas’ın ya da Filistinli silahlı grupların saçtığı terör ve dehşet tartışmanın başköşesine oturuverdi. Filistin’in etnik temizlik yoluyla sömürgeleştirilmesinin, Filistin halkının yersiz yurtsuzlaştırılarak parya konumuna itilmesinin yarattığı ve on yıllara yayılan şiddet adeta unutuldu. “Hamas’ın terörünü kınama” sırasına girenler, işgalcinin meşru müdafaa iddiasında bulunabilmesi mümkünmüşçesine “İsrail’in kendini savunma hakkı”ndan bahseder oldular.” [i] 

Diğer yandan Fikret Başkaya’nın ifade ettiği şu gerçek de gözden kaçar oldu: “Siyonist devlet 1948 yılında bir Birleşmiş Milletler Örgütü hilesiyle kuruldu. O kadar ayıp BM’ye yeter de artardı bile… Zira, öyle bir devletin kurulması, bizzat Birleşmiş Milletler Örgütü ‘Şartına’ aykırıydı… Filistin toprağı Yahudi Yerleşimciler tarafından işgal edildi, Filistin halkının önemli bölümü sürgün edildi, toprağından koparıldı… Siyonist devletin kuruluşunu izleyen 75 yılda İsrail 65 Birleşmiş Milletler Örgütü kararına uymadı… …[ii]

Yahudi Barış Örgütlerinin Açıklamaları

“İsrail saldırıları tüm dünyada protesto gösterilerine, içlerinde Yahudi barış örgütlerinin de olduğu sivil inisiyatiflerin çabalarına rağmen devam ediyor. Bunlardan “Guş Şalom”, diğer barış örgütleriyle birlikte işgal altındaki Filistin topraklarına çok sayıda Yahudi yerleşim yeri inşasına ve buna zemin hazırlamak için de daha fazla Filistinlinin evinin yıkılmasına karşı amansız bir mücadele veriyor. Hareketin lideri Uri Avneri’ye göre:  

‘Barış görüşmeleri için Filistinlilerin şiddete son vermesi şartı koymak haksızlıktır. Eğer işgal varsa, direniş de olacaktır. Asıl hastalık başkalarının topraklarını işgal etmektir’. ”[iii]        

Antisemitizm mi dediniz?

Demem o ki  Biz(ler)i bu savaşta Filistin halkının yanında yer aldığımız için anti-semitik ilan edenler bilmelidir ki, “Hayır” dediğimiz Siyonist vahşettir; tıpkı binlerce İsrailli savaş karşıtı gibi… Evet, evet desteklediğimiz sadece ve sadece Filistin’in özgürlüğü olup, HAMAS falan değildir. Bir şey daha: Filistin Davası, devrimcilerin tarihsel hafızasında önemli bir yer sahiptir. Söz konusu hafızada Deniz Gezmiş’ler, Mahir Çayan’lar, Bora Gözen’ler kayıtlıdır. Bu bağlamda Filistin kimliğimizdir, geleneğimizdir.”[iv]

Sonsöz

Sonuç olarak kalbim halen tuzlarını ekmeklerini yediğim haklı bir dava için savaşan Filistinlilerin yanında. Ne Varşova gettosunda ellerini havaya kaldırmış küçük Yahudi bebesinin belleklere kazınmış fotoğrafını unutuyorum ne 12 yasında 12 kursunla katledilen küçük Kürt çocuğu Ugur Kaymaz’ı ne babasının kucağında, İsrail askerlerinin kurşunladığı Rami Andura’yı ne Beyrut Gufara Gazi Filistin hastanesinde yaralı yatarken bir bacağı İsrail saldırısında kopmuş küçük Fatma ile yaptığım söyleşiyi ve onun berrak gülümsemesini ne de bizzat yaşadığım(ız) İsrail zulmünü unutuyorum.

Ocak 2024

Künye:

Adil Okay, 12 Eylül Ve Filistin Günlüğü. Güncellenmiş 3. Baskı, Klaros yayınevi, Ankara, 2024.


[i] Foti Benlisoy, Filistin ve ezilenin şiddeti, Gazete Duvar.
[ii] Fikret Başkaya. Filistin Bir insanlık ayıbı. https://ozguruniversite.org
[iii] Faik Bulut, İsrail’de barış savunucuları kimler?, https://www.indyturk.com
[iv] Temel Demirer, Filistin Hep Vardı, Var, Varolacak da., https://edebiyatbahcesi.net


Adil Okay – 12.01.2023

Tags: , ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑