Makaleler

Published on Aralık 15th, 2023

0

Kültürel hegemonya ve türkü-türküler | Erdal Boyoğlu


Osmanlı sarayında ne Türkçülüğün ne Türkülerin esameresi okunmazdı. Türkü/Türküler diye bir sey yoktu.  Ermeni ışıkçılar ve ozanlar,   Kürdçe kilamlar, stranlar ve  dengbejler, Alevi/ Kızılbaşlarda ise beyitler ve deyişler vardı… Anadolu Mezapotamya coğrafyasında yeteri kadar farklı dillerin müziği vardı… Bu geleneğin öncüsü Ermeni müzisyenlere ‘Işıkçılar / Ozanlar’… Kürd halkının müziğine ise Dengbejler deniliyordu…

Müziğin üretimi;

Tarih  boyunca, müziklerin pek çoğu sosyo-ekonomik sınıflaşma sonucu baskıya maruz kalan ezilen halkların arasından çıkmıştır. Dolayısıyla sık sık yoksulluğun ezilmenin ve sömürülmenin nedenlerini dillendirmiştir. Bu bazen iktidarların, bazen dincilerin bazen de ırkçıların saldırılarına maruz kalmıştır. Bazen de devletin  kitle iletişim araçları tarafından yasaklandılar, sansüre takıldılar.  

Müziği iletişim kaynağı olarak gördüğümüzde kültürel farklılıkların zenginliği olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak, sosyo-kültürel yan anlamlar gösterdiğini görüyoruz. Bazen değişkenlik (ırkçılık) ihtiyacı duyan iktidarlar tarafından  müziğin yönü değiştirilmektedir. Bazı durumlar da yasakçı zihniyet bazı durumlarda müziğe karşı şiddet ortaya çıkmaktadır. Müziğin olağanüstü derin duygular uyandırdığını bilmekteyiz. Müzik, farklı şekillerde özdeşleşir, toplumsal etkilenmeler yaratır. Coşku duygularını dışa vurur. Duygu durumu yaratır ve  güzel duygulara işaret eder. Kavramsal olarak  bir çok  farklılığa ilintilidir. İletişimin güzel kültürel paylaşımıdır. 

Müzik bir çok devletin, pek çok baskı uygulamasına maruz kalmıştır. Ama baskının ve şiddetin yanında en çokta asimilasyon ve inkarcılık üzerinden suistimal edilmiştir. 

Çünkü, müzik savaşa ve yoksulluğa karşı direnişte de çok önemli roller oynamıştır.  

Bu kısa girişten sonra, asıl sözlemek istediğim konuya geçmek istiyorum      

Türkü ve Türküler ne zamandan beri var. Ya da Türkü-Türküler diye bir kavram var mıydı?  

Osmanlı’da Türküler diye bir sey var mıydı? Türküler nereden türemiştir. Türkü kelimesi ne anlam ifade ediyor.  

Kürdçe söylenen Kilamlara, Stranlara ve Sinlere; Kürtçe Türküler denmektedir? Neden,Niçin?  

Bu kavrama biat ediliyor. 

Kürd. Ermeni, Asuri. Laz halkının diliyle söylenen şarkılara neden Türküler denilmektedir. 

Bunun adı farklılıkların kültürlerini asimilasyona tabi tutmak değil mi? 

Zazaca Türküler diye bir sayfa gördüm. Adı üstünde Zazaca Türküler.  Bu sayfa da Kürdçe ve Zazaca diliyle söylenen şarkılar hangi bağlamda Türkçe türkü oluyor.  

Osmanlı sarayında ne Türkcülügün ne Türkülerin esameresi okunmazdı. Türkü/Türküler diye bir sey yoktu.  Ermeni ışıkcılar ve ozanlar,   Kürdçe kilamlar, Stranlar ve  Dengbejler, Alevi/ Kızılbaşlar da ise beyitler ve deyişler vardı.  

Anadolu Mezapotamya coğrafyasında yeteri kadar farklı dillerin müziği vardı. 

Bu geleneğin öncüsü Ermenilere ‘Işıkçılar ve / Ozanlar’  deniliyordu. 

Kürd halkının müziğine ise Dengbejler deniliyordu.  

Bu iki halkın geleneğinde hem müzik çalınır hem de sosyal yaşamın içinden sohbetler yapılır.  

Alevi/Kızılbaşlar de ise deyişler ve beyitler ile varlığını sürdüregelmiştir. Alevi/Kızılbaş Türküleri diye bir şey duyanımız var mı? 

Düşünşenize şöyle bir: 

Ermenice ve Kürdce söylenen şarkıların adı Türküler olarak değiştirildi. Hatta hatta Ermeni ve Kürdçe olan şarkılar türkçeleştirildi, Ermenice ve Kürdçe söylemek yasak edildi.  


Bu Asimilasyon ve İnkar süreci ne zaman başladı. 

Bu hangi döneme denk gelmiştir. İnkarcı ve Asimilasyoncu süreç özellikle 1908 yılında Türkçü/Turancı İttihat Terakki Cemiyetin iktidarı döneminde başladı. Bildiğimiz gibi Osmanlı da müzik kafirlik ve zındıklık işiydi. Alevi/Kızılbaşlara ve Ermenilere dair söyleniyordu.  

Osmanlıdan günümüze Müslüman olmayanlara kafir ve zındık denirdi.  

Anadolu /Mezapotamya geleneginde müzik vardı. Işıkçılar köylere giderdi, müzik yaparlardı. Dengbej ve Kilam, Ozan ve Işık , beyitler ve deyişler geleneği toplumsal bir haykırıştı. 

Gerek Osmanlı gerekse TC devleti farklı kültürleri ve dilleri yasakladı. Özellikle TC devleti farklı kültürlerin geleneğini yasakladı. Farklı kültürlerin geliştirdiği her şeyi kendilerine göre uyarladılar. Müziğinden, yemeğine, halkoyunlarından edebiyatına kadar her şey Türke göre asimile edildi.  

Cem görgüsünün yapıldığı Cem evlerinde sazlı sözlü deyişler ve beyitler söylenirdi. TC devleti Cem görgüsünün yapıldığı yerleri basardı. Ve gazetelerde teşhir ederdi. ( Cem görgüsünün yapıldığı yerleri ahlak dışı yerler olarak hedef gösterilirdi. 

O sürece dair Dengbejler, Işıkcılar ve ozanlar var. Alevi/Kızılbaşlar da pirlerin söylediği beyitler ve deyisler var. (deyişler ve beyitler Türkçe söyleniyor) TC devleti Asimilasyon ve inkarcılığı geliştirdikçe deyişler ve beyitler yerine Türküler kavramı toplumun kafasına yerleştirildi. 

Bir devletin hedefi inkar ve asimilasyon oluyorsa; Her türlü baskı ve dayatmalarda günlük politikaları olmaktadır. 

Düşünsenize şöyle bir; Adı Laik devlet Laik Cumhuriyeti olan bir ülkede; Farlı olan kültürler, farklı dengbej, kilam, stran, sin ışık-ozan geleneği Türkleştirildi ve farklı şarkıların adıTürkü/Türküler oldu.  

Ermenice ve Kürdçe şarkılara, Türkü demek son derece ırkçı bir yaklaşımdır. Türkü kelimesi hangi bağlamda söylenince Türküler olmaktadır.  

Türkü söylemek, sözcüğü sonradan eklenilmiştir. Kürdçe ‘‘Kilam‘‘ çevirisi ’Türkü‘ sözcüğü olarak  değiştirilmiştir. Kürdlerin Kilamı; Türkü,Türküler diye söylenmektedir 

O dönemin pirleri kilam sözcüğünü kullanmasına rağmen, devletin baskın politikası ağır basıyor. Dolayısıyla Devlet; ‘Ezgi‘, ‚Ağıt‘, Şarkı sözcüklerine bile tahammül edemiyor.

Ve‚ ‘‘Her Şey Türke Göre‘‘ Türkü/Türküler sloganıyla müziği de kültürü de yok sayıyor 


Erdal Boyoğlu – 15.12.2023


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑