Makaleler

Published on Ocak 29th, 2024

0

Olması gereken siyaset(imiz) | Temel Demirer


“Siyaset boşluktan nefret eder;
eğer o boşluk umutla doldurulmazsa,
birileri korkuyla doldurur.”[1]

Burjuva düzende insan(lık) sınırlarını zorlamadıkça hiçbir şey elde edemez; zorlukların da fırsatları yarattığı göz ardı edilmemelidir.

İmkân ile tehdit daima iç içedir; bilmek ve değiştirmek için düşlemek ve itiraz, eleştiri, sorgulama yeteneği “olmazsa olmaz”dır.

İnsan(lık)ın hâli, -nihai kertede- hak ettiğidir; bu güzergâhta da sorular, yanıtlar kadar değerlidir. Ve elbette kötülüğe seyirci kalmak ona ortak olmakken; insan olduğunu unutmayanlar için hayal etmek, harekete geçmenin ön gösterimidir.

Albert Einstein’ın, “Zekânın ölçüsü değişebilme özelliğidir.” “Büyük idealler uğruna önce küçük bir azınlık savaşım vermiştir,”[2] saptamasındaki üzere gerçeği arayan hayal, sınırsızdır. Ancak gerçeği açıklamak her zaman zarif olmayabilir; politik açıdan riski göze almamak, gelecek için her şeyi riske etmektir.

* * * * *

Nesnelere sahip olma arzusunun köleleştiren dinamiklerini devreye sokan kapitalist yabancılaşma insan(lık)ı giderek daha çok eşyaya benzetiyor; bu vahşete itiraz etmeye, düzeltmeye kendimizden başlatmak zorundayız.

Egemenlerin kuralı, doğruları yasaklamaktır ve sadece toplumsallaştırılıp, hayata dokunan düşüncelerin bir değeri vardır.

Dünyayı değiştirecek bilgiye erimiş olmak yetmez; savaşçı olmak gerekir; “Kolay yaşamak istiyor musunuz? Sürüde kal ve sürü sevgisi uğruna kendini unut,” diyen Friedrich Nietzsche’yi asla unutmamalıyız…

Gerçeğin düşmanları inançlar ile yasaklardan korkmamak özgür insanın erdemiyken; yaşam karşısındaki sorumluluğu da ölümü nasıl karşılayacağına, yaşadıklarıyla karar verebilmesidir. Friedrich Nietzsche’nin, “Artık gururla yaşamak mümkün olmadığında, insan gururla ölebilmelidir”; Arthur Schopenhauer’in “Onur, insanın ahlâki karakterinin değişmemesine dayanmaktadır,” uyarılarındaki üzere.

* * * * *

Politika/ ya da siyasetin “dışında kalmak” diye bir şey asla söz konusu değilken; burjuva Politika/ ya da siyasetin şarlatanlığa, entrikaya, yalana endeksli olduğu bir an dahi göz ardı edilmemelidir.

Howard Zinn’in, “Bütün dünya çürüyor. Su zehirli, hava kirlenmiş, siyaset çirkinleşmiş, toprağın bağırsakları dışarı uğramış, orman yağmalanmış, sahiller yok edilmiş, kasabalar yakılmış, insanların yaşamları mahvedilmiş,” notunu düştüğü sürdürülemez kapitalist yıkımın kollarında “Politikanın gizli kusuru neyi ‘Kötülük’ olarak adlandırabileceğini bilemeyecek bir hâle gelmiş olmasıdır… Politikacıların sürekli olarak yaptıkları yanlışları düzeltmeye çalışmaktan başka bir şeyle uğraşmadıkları söylenebilir,”[3] diye ekleyen Jean Baudrillard sona kadar haklıdır.

Biri bin gösterip, pireyi deve ya da deveyi pire yapan burjuva siyaset yaldızlı cümleler ile halkın gözünü boyamaktır ve sömürü ve rant için kullanılır.

Hiçbir problemi çözebilme yetisi kalmamış burjuva politikacıların amacı sürekli iktidarda olmak olunca, soru(n) çözme iradesi ortadan kalkar.

Hiçbir siyaset tarafsız ol(a)maz; burjuva siyaset bencilce, acımasız ve anlık bir şeydir.

Burjuva politikacıların amacı, her zaman kendi özel avantajlarını artırmaktır; bunun için de kontrollerindeki güçleri kullanıp, her daim bir sonraki seçim için manevralar yapar. Seçim gününü sona eren siyaset(sizlik) egemenlere aitken; beşeri yıkım, gelecek kuşakları değil, bir sonraki seçimleri düşünen politikacıların eseridir!

Burjuva siyasete dair soruları dillendirme becerisi asla yitirilmemeli; Eduardo Galeano’nun, “Görevliler, görevini yapmaz. Politikacılar, konuşur ama hiçbir şey söylemezler. Seçmenler, oy kullanır ama seçemezler. Bilgilendirme medyası bilgilendirmez. Okullar cahillik öğretir. Yargıçlar, kurbanları cezalandırır. Ordular, kendi vatandaşlarıyla savaşır. Polisler, suç işlemekten, suçla savaşmaya zaman bulamaz. Kârlar özelleştirilirken iflaslar kamulaştırılır. Para, insandan özgürdür. İnsanlar nesnelerin hizmetindedir,”[4] satırlarının altı özenle çizilip:

Pierre Joseph Proudhon’un, “Siyaset dediğin nedir? Şarlatanlığa, entrikaya, hainliğe ne kadar elverişli bir ortam!”…

Max Horkheimer’ın, “Tecrübelerimiz, ahlâk ve politikanın hemen bütün sorularının akılla değil, güçle belirlendiğini göstermektedir”…

Louis Althusser’in, “Bilim ve bilgi siyasete değil, siyaset bilim ve bilginin gelişmesine kumanda eder”…

Ludwig von Mises’in, “Milliyetçi politikalar son tahlilde herkesin mahvına yol açacaktır”…

Charlie Chaplin’in, “Sadece bir şey, bir şey olarak kalıyorum, o da palyaço. Bu beni herhangi bir politikacıdan daha yüksek bir düzleme yerleştirir,” sözleri de hatırlanmalıdır.

Evet egemen politikada ahlâki olan, olabilecek olması mümkün hiç bir şey yoktur. Burjuva politikacı olup da dürüstlükten söz edemezsiniz. Çünkü onlar, halkın gözünü boyar. Egemenlere hizmet eden siyasetin ahlâk kanseri olduğunu bilmeyen var mı?!

Tekrarlayalım: Louis Althusser’in, “Hükümet egemen sınıfın siyasetini yürütür,” saptamasındaki üzere ücretli kölelik düzeni politikacılığı bir meslektir ve de burjuva siyasetin yıktıklarını onarmak için onlarca yıl yetmez!

Politikada hiçbir şey kazayla olmaz/ olamazken; ırkçılık, sömürü, zulüm kapitalist siyasetin parçası ve yalan da sığınağıdır! 

Kolay mı?

Aziz Nesin’in, “Bu politika ne demek arkadaşlar? Propaganda demek. Yalan dolan demek,” notunu düştüğü burjuva politikacılar halkın çıkarlarından farklı egemen sınıfın çıkarlarına hizmet edenlerdir. Bunun için de kapitalizm, kendi çıkarlarına hizmet edebilecek politikacıları ön plana çıkarır.

Burjuva siyaseti kapitalist talanı mekanizmalarının gereksinimi belirlerken; onun için en değersiz şey yaşamdır.

* * * * *

Tüm bunlara ilaveten:  Devrimci politika, “imkânsız” denileni mümkün hâle getirir. O, halkın hizmetindeki dünyayı değiştiren bir eylemdir; doğruyu görme, söyleme ve öyle de davranmadır.

Devrimci siyaset, insan(lar)a haysiyetini geri verip, dayatılan tüm onursuzlaştırma boyunduruğunu yok etmektir.

Evet, evet, olması gereken devrimci siyaset, insan(lık) iradesini özgürleştirmedir.

Tıpkı Komutan Yardımcısı Marcos’un, “Yukarıda ne olduğu bizi hiç ilgilendirmiyor. Dert edindiğimiz, aşağıdan yükselecek olandır. Bu başkaldırıyı hayata geçirdiğimiz zaman, bütün politikacılar sınıfını defedeceğiz, kendilerini parlamenter solcu diye adlandıranlar dahil”…

José Mujica’nın, “Siyaset para biriktirmek için değildir. Halka hizmet ederek kendini mutlu hissetmek içindir. Basit olmaktır ve halk gibi olmaktır, sıradan bir vatandaş gibi olmaktır,” ifadelerindeki üzere…

Ve bir şey daha: Toplumsal değişimlerin gündelik reelpolitiker manevralardan değil;[5] soru(n)ların sebeplerini ortadan kaldırmaktan geçtiğini unutmadan[6] -düzlemi ne olursa olsun!-, devrimci düşüncelerden vazgeçilememelidir.

13 Ocak 2024 12:35:42, İstanbul.


N O T L A R

[1] Naomi Klein.

[2] “Dünya yaşamak için tehlikeli bir yer, ama kötü insanlar yüzünden değil, bununla ilgili hiçbir şey yapmayan insanlar yüzünden.” “Korkarım ki bir gün teknoloji, insan iletişiminin ve yakınlaşmasının önüne geçecek ve aptal bir nesil ortaya çıkacak.” (Albert Einstein.)

[3] Tıpkı Sevan Nişanyan’ın, “Türkiye’de güncel siyaset kısır bir kasaba dedikodusundan öteye gitmiyor,” ifadesindeki üzere!

[4] Eduardo Galeano, Tepetaklak, Çev: Bülent Kale, Çitlembik Yay., 2004.

[5] TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, “Türkiye’nin Cumhuriyetçi birikimiyle, sosyalist hareketin daha sağlıklı bir etkileşime girmesi için üzerimize düşeni yapacağız” dedi.

TKP’nin Kılıçdaroğlu’nu desteklemesinden pişman olmadıklarını ama bunu tekrarlamayacaklarını söyleyip, “Bir daha yapmayacağımız bir şeyi yaptık. Pişman değiliz. Ama bu seçimle beraber CHP ve HDP gölgesinde siyaset yapanlarla arayı daha da açma kararımız var,” (Barış Terkoğlu, “TKP Genel Sekreteri: Kimileri ‘Komünistlerle Kemalistlerin İttifakı’ Diyor”, Cumhuriyet, 11 Eylül 2023, s.5.) dedi!

[6] “Kim ulusların ve dillerin eşitliğini tanımıyor ve savunmuyorsa, kim her türlü ulusal baskı ya da eşitsizliğe karşı savaşmıyorsa, o, Marksist değildir.” (V. İ. Lenin, Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı, çev: Muzaffer Erdost, Sol Yay., 1968.)


Temel Demirer – 29.01.2024

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑