Makaleler

Published on Mart 12th, 2024

0

Oylar, halkların sesi DEM Parti’ye | Hüseyin Şenol


AKP, MHP, CHP, Erdoğan, İmamoğlu ve diğerleri sömürgeci sistemin temsilcileridir… Oylar, diğer kötüye değil, sosyal ve halkçı belediyeciliği hayata geçirecek olan ve bu alanda geleneğiyle de örnek olan DEM Parti ve devrimci-demokrat adaylara verilmelidir… Sağından medet uman, yurtseverler de sosyalistler de fabrika ayarlarına geri dönmeli…

Seçimler üzerine, özellikle 7-8 yıldır görüşümü yazıyor, devrimci-sosyalist tavrın ne olması ve tabii ki ne olmaması gerektiği konusunda görüşlerimi açıklamaya çalışıyorum. Sürekli yazmanın yanı sıra, bunu, sosyal medyada, panellerde, söyleşilerde, kongrelerde, sokak etkinliklerinde ve diğer alanlarda belirtiyorum.

Yenilgi ortamının ağır koşullarını yaşadığımız bu dönemde, görüşümü açıklamam pek de kolay ol(a)madı var olan ortamda. Biraz kırılmış olsa da, hala olamıyor. “Burjuvaziye oy yok” ve “Sosyalistler olarak sağımızdan medet ummamalı” demenin lince maruz kalmak anlamına gelebileceğini düşünmemiştim. Ama gerçek, özellikle bu kesime kendini göstererek, fabrika ayarlarına dönme “şanlı” tanıdı. Görebilene tabii ki.

Seçim döneminde, o dönemki adıyla, partimzi Halkların Demokratik Partisi’ni (HDP) de eleştirmiş, bu seçim tavrının, yani bir kötüye karşı, diğer kötüye destek ve oy çağrısının hatalı olduğunun altını sürekli çizmiştim

Sosyalist solun büyük bölümünün “sağa” kaydığı bir ortamı yaşıyoruz. Öyle bir ortam ki; Türkiye sosyalist hareketinin, sağından medet umulan bir dönemi bu kadar uzun yaşamadık. Bu dönem tüm ağırlığıyla devam ediyor.

•••

Kent uzlaşısı neydi?

Son Cumhurbaşkanlığı, Milletvekilliği ve Yerel Seçimlerdeki tavrım, kesinlikle “sağlı-sollu” burjuva partileri ve adaylarına oy verilmemesi yönündeydi. Burjuva parti ve adaylarına destek ve oy verilmesi sosyalist harekete de yurtsever harekete de sürekli kaybettirdi.

Bu günlerde, özellikle batıda yürütülen seçim çalışmaları, ortada görünür gibi olmanın ötesine gidemiyor. Kazanmaktan ziyade, burjuvazinin bir tarafına kaybettirme çabasını aşamıyor mevcut durum. Zaten, böyle olması için harcanan çaba çok sırıtıyor. Göstermelik adaylar, bana göre Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) için olumlu sonuç vermeyecek. Uzun vadede güven kaybına da yol açacak olan bu durum, geçen seçim sonrası tabandan gelen eleştirilere ve verilmek zorunda kalınan özeleştirilere de denk bir yaklaşım değil.

CHP, AKP ve diğerleriyle yapılan görüşmeler açıktan duyurulacak ve içeriği hakkında bilgilendirilecektik.

Adaylar, üyeler tarafından seçildi ama bazı yerlerde şeffaf değildi.

Kent uzlaşısı, istenilen yerde ve özellikle de batıda CHP’li adaylara kazandırma şeklinde algılanıyor kitleler tarafından. Halbuki, eleştirilerin kaynağı, başında CHP’nin bulunduğu, İYİP’li kafatasçı ırkçıların da içinde yer aldığı, faşist, molla, gerici soslu Millet İttifakı’na verilen destek değil miydi?

İstanbul krizi

İstanbul’daki aday başvurusunda yaşanan “kriz” için, DEM Parti’den de seçmenine bir özür gelmeliydi. Başak Demirtaş’ın adaylığa başvuruş ve geri çekiliş şekli bu güven kaybına tuz biber olmuştur. Yine aday başvurusunda yaşanan gecikme de çok sorumlu bir durum değildi.

Spekülasyonlara dikkat tabii ki…

Ama Dem Parti’nin hatası zor açıklanır.

Niye son gün, niye akşam üstü?

Havaalanına giderken bile, arabanın lastiğinin patlamasını hesaba katıyoruz.

O günlerde de açıklamıştım: “’İstanbul kriziyle’ şimdiden güven ve beraberinde oy kaybına uğradık” diye.

Sorumlular ciddi açıklama yapıp, gereğini de yapmadı maalesef.

Devamında, İstanbul’da bazı ilçelerde CHP ile anlaşmaya gidilmesi de ayrı bir kırılma noktası benim için.

Bir garip seçim…

CHP adıyla değil bir kent veya ilçelerde, mahalle ve köylerde bile seçime girilmemeli. CHP adıyla seçime giren DEM Partili aday tarihimize yarardan çok zarar getirecektir. Önceki yerel seçimlerde, Beyoğlu’nda seçime giren Alper Taş için de aynı değerlendirmeyi yapmıştım. Orada bir de faşist İYİ Parti olgusu da işin diğer vahim yanıydı.

İstanbul ve diğer bazı şehirlerdeki “uzlaşı”, adayların da “olması gerektiği gibi görünememe” yorumlarını da beraberinde getirdiğini görüyoruz. “DEM’liler bu işe asılmıyor” söylemlerini sürekli duyuyoruz.

Seçim, Kürdistan’da yine sömürgeciliğe karşı mücadele olarak biçimlenirken, batıda ise “Erdoğan ile İmamoğlu seçimi” gibi duruyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel “teknik başkan” olmaktan öte gidemiyor ve geleceği bu seçime çok bağlı.

Bir garip seçim yaşanıyor. Sonucu hep birlikte göreceğiz. Ama sonuç ne olursa olsun, şurası çok kesin: Geçen yılki seçimler gibi, bu seçimler de çok tartışılacak…

Aday var mı ve son güne kadar kalır mı?

Tüm partilerin adayları için, belki de Türkiye’de ilk defa “Acaba adaylar son güne kadar kalır mı?” sorusu soruluyor ve DEM Partili adaylara maalesef bu gözle bakılıyor. Parti tabanı CHP ile işbirliğine sıcak bakmasa da, DEM Parti yönetimi bir türlü çiğnedi bu yaklaşımı. İstanbul’da bile parti tabanı, kendi adayımızın çıkarılması yönünde görüş belirtti.

Özellikle, genel olarak “muhalefetin” her yerde belediye başkan adayları var mı yok mu ve varsa seçim gününe kadar kalma durumu var mı?

Sadece ben değil, milyonlar böyle düşünüyor.

Ders çıkarılmalı(ydı)

CHP ve Ekrem İmamoğlu Türkiye halklarına yarar değil, zarar getirmeye devam ediyor. On  yıllarca iktidarda bulunan CHP gibi, başta İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu, Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve diğer CHP’li başkanlar başarılı olamamış, devam eden kötülükler değirmenine su taşımıştır.

AKP-MHP faşist koalisyon hükümeti ve başındaki partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu kötü muhalefet yüzünden, baskıcı ve rantçı yönetimlerini çeyrek asırdır sürdürebilmektedirler.

Çok başarılı olsaydı CHP’li belediyeler, son Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento Seçimlerini de farklı etkiler, sonuç da başarılı olurdu.

Maalesef sosyalist solun büyük bölümü de, yıllardır sürdürdükleri hatalı tavırlarının özeleştirisini açıktan dillendirmek yerine, laf arasında, satır arasında farklı görüş savunarak, yenilginin nedenine değinerek, yapma yolunu seçti. Bir kısım sosyalist de tamamen susma yoluna gitti. Hatalar da belirlenmişken, taban bile bunu görmüşken, daha açık yapılabilmeliydi değerlendirme ve devamında da gereken özeleştiri gelmeliydi. Ama maalesef, farklı yöntem uygulanarak, eleştiri-özeleştiri kültürüne de yarar değil, zarar verdiler.

Bazıları da, açıktan belirtmek yerine, isim vermeden, “Kayyumların tekrar gelme tehlikesi var” diyerek, önceki seçimlerde de olduğu gibi, korku ortamı yaratarak, CHP’li adaylara çağrıda bulunmaya devam ediyor. Yazık…

Halk belediyeciliği

İstanbul Belediye Başkanlığı Seçimleri üzerinden tam 5 yıl geçti. “Her şey çok güzel olacak” diyerek başkan seçilen Millet İttifakı’nın adayı Ekrem İmamoğlu, “halkçı ve sosyal” belediyecilikte sınıfta kaldı. Bu kötü “örnek”, Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento Seçimlerinde de Erdoğan’a kazandırdı. Yoksa sonuç çok farklı olurdu.

Sonuçta; ne o dönemde ne bu dönemde, bırakın iddia ettiğiniz gibi; “faşizmi geriletmeyi” kendinizi gerileterek, halkımıza önderlikte çok uzakta ve sınıfta kalındı…

Sosyal, eşitlikçi ve demokratik bir cumhuriyet gibi, sosyal ve halkçı belediyeciliği hayata geçirmek için aday olan, devrimci, demokrat ve ilerici adaylara oy verilmelidir.

Yerel seçimlerdeki başarı, erken seçimi de beraberinde getirir. Ağır ekonomik ortamda bu süre iki yılı geçmez, diye düşünüyorum. Biraz da “bizim” neyi nasıl yapacağına bağlı tabii ki.

Son yıllarda hep “büyük” kaybediyoruz.

Sağından medet uman, yurtseverler de sosyalistler de fabrika ayarlarına geri dönmeli.

AKP, MHP, CHP, Erdoğan, İmamoğlu ve diğerleri sömürgeci sistemin temsilcileridir.

Yalancı, talancı ve rantçılara oy yok!

Burjuva parti etiketiyle seçime giren adaylara itibar edilmemelidir. Oylar, diğer kötüye değil, sosyal ve halkçı belediyeciliği hayata geçirecek olan ve bu alanda geleneğiyle de örnek olan DEM Parti ve devrimci-demokrat adaylara verilmelidir…


Hüseyin Şenol – 12.03.2024

Tags: , , , , , , ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑