Güncel

Published on Ekim 21st, 2022

0

Seçim güvenliği için son 7 ay

Seçim güvenliğinin sağlanması için halkın bu işin öznesi, sorumlusu olması gerek. Seçim güvenliğinin olmadığını düşünen halk, seçim güvenliği için en büyük tehlikedir. Daha doğrusu, halkın seçim güvenliğinin sağlanacağına inanmaması en büyük tehlikedir.


Haluk Ağabeyoğlu – Bianet

Çalışma hayatım boyunca sahadan veri topladım. İşim, siyasi uğraşımın merkezine seçim güvenliği için çalışmayı koydu; elimden geldiğince önemini anlatmaya çalıştım, hâlâ çalışıyorum.

Yaklaşan seçim için kamuya açık ilk sözüm yaklaşık iki yıl önce 17 Aralık 2020 tarihli bir WhatsApp mesajı ile oldu; başlığı büyük harflerle “ACİL UYARI” idi. İlk cümlesi ve son iki paragrafı şöyleydi:

“Erken ya da zamanında yapılacak bir seçimde, vaktinde bir seçim güvenliği ittifakı yapılmaz ise iktidarın gerçek oyu yüzde 20 dahi olsa seçimin ‘galibi’ o olacaktır!”

“Seçim güvenliği ittifakı/ hareketi her ne ise kurulmalıdır. Bu sadece bir seçim güvenliği hareketi olmaz çünkü. İktidarı, punduna getirdiği anda, seçime gitme hamlesini yapma cesaretinden yoksun bırakacak, ülke genelinde her sokak kılcalına kök salmış bir ‘Demokrasi Güvenliği Hareketi’ oluşturulursa, yapılacak seçimin galibi, ancak böyle, bu ülke olur.

“İktidar bu Güvenlik Hareketi’nin kuvveti karşısında, yapacağı hileye güvenemez, ‘kazanacağı’ bir seçimi önüne koyamaz, bundan kaçarsa, rıza üretemez halde kalır. Ondan sonrası bellidir; böyle bir halde iktidarın geliştirebileceği her türlü saldırı karşısında, örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez.”

Mesajı aralarında 2018 seçimine 50 gün kala kurulmuş Adil Seçim Platformu’nda birlikte çalıştığım, siyasi partiler ve kurumların temsilcilerinin de olduğu, ilgili birçok kişiye gönderdim.

İkinci kez iki ay sonra Mart 2020’de Artı Gerçek’te yazdım. Yazıdan birkaç alıntı şöyle:

“Bilinen ‘beka’ kandırmacasından değil, ülkenin karşı karşıya olduğu gerçek beka tehlikesinden bahsedeceksek, bu, iktidarın seçimde hile yapmasının karşısına dikilecek, önüne geçecek Seçim Güvenliği İttifakı’nın halen hakkıyla kurulmamış olmasıdır.”

“Seçim Güvenliği İttifakı, öngörülen sandık sayısına göre, en az iki milyon kişilik bir halk gücünün seçimi koruyacağı bir görevli seferberliği demektir. Bu nicelikte bir örgütlenme, hile türlerine karşı yetkinleşme ve eğitim sürecinin, herhangi bir parti tarafından kendi başına başarılması mümkün değildir.”

“Hilesiz, baskısız, adil seçim isteği, iktidardan nemalanan yüzde birin dışında yüzde doksan dokuzun isteğidir. Bu imece yüzde doksan dokuzun aidiyet duyacağı bir toplumsal devinim, toplumsal bilinç haline gelebilir, getirilebilir.”

“Seçimde hile için ne yapılırsa yapılsın hızla ve hakkıyla oluşturulacak Seçim Güvenliği İttifakı’nın topluma vereceği özgüven, sandıkta dürüstlüğün hâkimiyetini sağlayacak milyonlarca gönüllünün ortaya çıkmasını, bunun ötesinde sayım ve sonuç aşamasında, sürecin denetimi için, milyonlarca seçmenin kendi sandıklarının başında, sayım merkezlerinde, sokakta olmasını sağlayacaktır. Bundan büyük güç yoktur. Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez.”

Yanıtlanmayı bekleyen sorular

Bir yıl sonra, bu yılın başlarında bianet’te çıkan ‘Mesullenmek Zamanı‘ başlıklı yazıda cevaplarını bekleyen sorular vardı:

“Burada kritik soru şudur: Seçim güvenliğini sağlamanın asli ögesi olan muhalefet partilerimiz, bunun için her şeyden önce, oy hakkını savunan bir ‘halk hareketi’ yaratılmasının gerekli olduğunu düşünüyorlar mı? … Hareketin çağrıcısı olmak sorumluluğunun kendilerinde olduğunu biliyorlar mı? … Aralarında hiçbir ideolojik, politik ayırım gözetmeksizin açık bir imeceye varlar mı? … Zamanı iyi kullanıyorlar mı?”

Yazıda, bu soruların cevaplarına olumlu cevaplar alınamıyorsa anılan halk hareketini örgütlemek için, hak, eşitlik, özgürlük temelli bütün mücadele dinamiklerinin el almaları bekleniyordu:

“… mesullenen milyonlar, öznel mücadele alanlarının birbirleriyle ortaklaşacağı çatıda, oy haklarını savunmak için bir araya gelmelidirler. Bu çatı amaç için, tüm ezilenlerin bir araya gelmeleri, birbirlerine yapacakları bir çağrıya bakar.”

Geçen Mayıs ayında bianet’te çıkan ‘Binlerce Masa Kurmak Zamanı‘ yazısı, son bölümünde yine bir ümit ile seçim güvenliğinin sahiplerini arıyor; eylemin anlamını, içeriğini, neye yarayacağını anlatmaya çalışıyordu. Bölümün özeti şu alıntılar ile yapılabilir:

“İktidarın oy hakkının gaspını amaçlayan hamleleri, bunu pervasızca alenileştirmesi, ortaya çıkardığı tehlikeye dair gelişen farkındalık, seçim güvenliğinin bir halk hareketi olarak örgütlenmesine uygun zemini oluşturur.

“Bu öyle bir zemindir ki; ‘oy hakkımızı savunmak için, seçimde hileye geçit vermemek için sandığımızda görev alıyoruz, gönüllü oluyoruz, buna çağırıyoruz’ diye ülkenin 950 ilçesinin meydanlarında aynı gün birer gönüllü kayıt masası kurulmasıyla bu devinim başlar.

“Bunlar, herhangi bir muhalefet partisinin değil, seçimde dürüstlüğün hâkimiyetinden yana herkesin, her siyasi partinin, sendikanın, derneğin, örgütün, tek tek bireylerin ortak masaları olur.”

“İnsanlar buralarda birbirlerini bulurlar, tanışırlar, muhabbet ederler, neyi nasıl yapacaklarını birbirleriyle konuşurlar. Hatta en iyi ekonomi, sosyal politika önerileri de bu masaların başındaki muhabbetlerden çıkıp geliverir.”

“Bu gücün ortaya konması ile seçim günü sandıklar korunur; bu güçten aldığı özgüven ile insanlar, saat 5.00’te yüzlercesi sandığının başına geçer, sayımın sağlığını izler; hiçbir güç onlara bunu yasaklamaya, okul bahçesinin dışına sürmeye cesaret edemez.”

“Çalacakları seçimin sahte galibiyetini kutlamak için havaya sıkacak silahlarını hazırlayanların bu cesareti bulamamaları, ortadan sıvışmaları, tamamen yalnızca buna bağlıdır.”

Bir ay önce 15 Eylül’de bianet’e son kısmını ertesi gün tamamlamak üzere gönderdiğim yazıyı tamamlamam mümkün olmadı; şahsi bir sebeple. Yazının ilk cümlesi: “Mayıs’ta seçim olacağını düşünürsek, şu Eylül’ü ve son ay Mayıs’ı saymayalım önümüzdeki yedi ay önemlidir, kıymetlidir” idi.

Önümüzdeki son yedi ay

Eylül geride kaldı. Ekim’in sonuna yaklaşıyoruz. Mayıs’ta seçim için şimdi ucu ucuna yedi ay var. Bu yedi ay önemli, kıymetli. Bu zaman diliminde yapılacaklar, yapılmayacaklar her şeyi belirleyecek.

Buraya kadar iki yılın öznel hikayesini anlatmış olmamın sebebi biraz bundan; seçim güvenliğini sağlamak eyleminin yolu, yöntemi, gereklilikleri konusunda hemen hiçbir şeyin ortada olmadığı bugün, geriye kalan yedi ayın ne derece önemli, kıymetli olduğunu görünür kılmak saiki.

İçlerinden kısa aktarımlar ile özetlediğim yazıların bütününde hile sistematiğinin nasıl işlediği var.

Hilenin ülke coğrafyasının her köşesinde olduğu bilgisi nicel ölçüleri ile var.

Hilenin ele alınıp hacminin hesaplandığı istatistik çalışmalar, bunların sonuçları var.

Önceki 2018 genel seçiminde hile yapılmış olma ihtimali bulunan 30 bin sandığın belirlenme esasları ile listesinin nerelerde bulunduğu bilgisi var.

Seçim güvenliğinin sadece ‘seçim güvenliği’ olmadığı, halka aşılayacağı moral, özgüven ile külyutmaz, yenilmez bir halk hareketi olduğu, olacağı iddiası var.

Bu ‘varların’ bilindiği, önemsendiği, seçim güvenliğinin bir halk hareketi olarak örgütlenmesi gereğinin anlaşıldığı, bunun adımlarının atıldığı bir 2 yıl yaşanmış olsa bugün halkın lehine, iktidarın halkın örgütlülüğünden korkarak sindiği bambaşka bir siyasi, sosyal ortamın yaşanacağı açıktı.

Geriye kalan yedi ayda doğru bir kavrayış ve atılacak doğru adımlar ile aynı güvenli ortamın sağlanması mümkündür.

Seçim güvenliğinin sağlanması için

Seçim güvenliğinin sağlanması için halkın bu işin öznesi, sorumlusu olması gerekiyor. Seçmenler/halk durup dururken tekil bireyler olarak kendilerine bu sorumluluğu yüklemez, kendilerini seçim güvenliğini sağlamanın özneleri olarak görmezler. Buna teşvik edilmeleri gerekir. Bu teşvik etme sorumluluğunun en başta muhalefet partilerine ait olduğu açıktır.

Partiler bunda eksik kalıyorlarsa seçim güvenliğinde halkın rolünün önemini bilen herkesin, her oluşumun, kurumun, örgütün, derneğin, inisiyatifin, platformun bu teşvik etme eylemini üstlenmeleri gerekir. Elbette en iyisi bu yapılar ile siyasi partilerin birbirleri ile uyum içinde birlikte çalışmalarıdır.

Halihazırda muhalefet partileri seçim güvenliği için çalışıyorlar, bunu söylüyorlar. Ancak bütün bu çalışmalarının ‘kendi bünyelerinde‘ olduğu, bu konudaki söylemlerinin “iş bizde, sıkıntı yok, rahat olun” mealinde olduğu görülüyor. Peki o zaman halka sokakta “seçim güvenliği var mı, hilesiz hurdasız bir seçim olacağını düşünüyor musunuz” sorusu sorulduğunda niye kimse “evet seçim güvenliği var, adil bir seçim olacak” cevabını vermiyor.

Bu “iş bizde” söyleminde şu var: Bir “biz” var, o parti. Bu ‘biz‘ varsa bir de “onlar” olacak tabi, o da halk. Bu “iş bizde” söylemindeki ‘halktan ayrılık‘, halkın işin öznesi olamaması, böyle hissetmemesi halinin temel nedenidir.

Seçim güvenliğinin olmadığını düşünen halk, seçim güvenliği için en büyük tehlikedir. Daha doğru deyişle, halkın seçim güvenliğinin sağlanacağına inanmaması en büyük tehlikedir.

Halkı çağırmak

Halkın seçimin güvenli olacağına inanır hale gelmesi gerekiyor; her şey buna bağlı. Bu inancı yaratmak için önce, halkı seçim güvenliğinin sağlanmasında rol alması, oy hakkını hileye karşı savunması, işin öznesi olması için çağırmak gerekiyor.

Bu çağrıyı yapmak için halk ile buluşulacak yer sokaktır. Yapılması gereken iş sokağa “seçim güvenliği gönüllüleri kayıt masaları” kurmaktır.

Bu masaları kuracaklar, hilesiz, kavgasız bir seçim isteyen herkestir, halktır; dernekler, örgütler, platformlar, sendikalar, meslek örgütleri, siyasi partiler, sivil inisiyatiflerdir; yerellerde beldenin/mahallenin akıl daneleri, öğrencileri, öğretmenleri, emekli kahvelerinin münevverleridir.

Gönüllü masaları, seçimde hile peşinde olan, işlerine gelmezse sonunu zorbalıkla getirecekleri bir seçime heveslenen iktidar sahipleri ile beslemelerinin dışındaki milyonların masalarıdır.

Masalar, ister iktidara ister muhalefete, kime oy verdiğine bakmaksızın hilesiz, adil, huzurlu seçim isteyen herkesi çağırır.

Masalar illerin, ilçelerin, beldelerin, köylerin meydanlarında, yüzleri binleri bulacak sayılar ile sürekli olarak kurulur. Kuruluş seferberliği eş anlı olarak ülke genelinde başlatılır. Bu başlatma, teşvik etme işi önemlidir; bunda muhalefet partilerinin, örgütlü muhalif her yapının, apaçık, kaçınılmaz, devredilemez, görmezden gelinemez, hayati sorumluluğu vardır.

Tabiatıyla masalar anonimdir; halkın masalarıdır, herhangi bir siyasi partiye, görüşe mal edilmezler, bunu ima eden alametler taşımazlar. Bu temel ilkedir.

Gönüllü kayıt masalarında seçmenler sandık kurulu üyesi, gözlemcisi olmak için gönüllü olmaya davet edilir. Masalar oy hakkını kullanmak ve korumak için sahip olunan yasal hakları anlatan panolar ile bu hakkın savunulmasının önemini belirten metinler ile donatılır. Yapılan kayıtlar işlenir, geçerlilikleri bilahare yapılacak iletişim ile kesinleştirilir, teyit edilir; ardından muhalefet partilerine aktarılır.

Masalar, hilesiz, adil seçim isteyen insanların birbirleri ile buluştukları, tanıştıkları, sohbet ettikleri, orada başlayan ahbaplıklarını seçim gününe, sandık başındaki görevlerine taşıyacakları bir halk örgütlenmesine adım attıkları yerler olurlar.

Masalarda insanlar birbirlerinin varlığından, amaç ortaklıklarından beslenirler. İster iktidara ister muhalefete oy vermiş olsunlar, ister şucu ister bucu olsunlar, bu amaç ortaklığı; hilesiz, adil bir seçim isteği, hayati önemde bir ortak paydadır. Böylece yol arkadaşı olurlar, dostluklar kurarlar. Birbirlerine güven verirler, güven alırlar. Bu işlevleri ile masalar, iktidarın toplumu kutuplaştırma, çatıştırma planlarının boşa çıkarıldığı buluşma mekanları olurlar.

Ülke genelinde sayıları yüzlere hatta binlere ulaşacak masalar pratiği, bütün ulusal medya ağından daha büyük, daha etkili bir yaygınlığa ulaşır; ‘halkın iletişim mecrası olmak’ niteliğine erişir.

Sosyal medya ile desteklenecek bu sokak iletişim mecrası, ülkenin herhangi bir köşesinde gelişecek hayır-şer her gelişmenin anında değerlendirileceği, tavır geliştirileceği, halk aklının üretileceği mekanlar olurlar. Ülke sathında eş anlı olarak binlerce masada insanların yüz yüze iletişiminden üreyecek bu akla karşı hiçbir provokasyon, hiçbir kırım planı başarılı olamaz.

Yedi ay boyunca yaşanacak bu süreç, seçim güvenliğinin sağlanacağı inancının halkta doğmasını, büyümesini sağlar. Erişilecek bu durak, iktidarın seçim üzerindeki bütün oyunlarını, hilelerini, heveslendiği kırım planlarını boşa çıkartacak, bunlara fırsat tanımayacak örgütlü halk gücünün yaratılacağı duraktır.

Örgütlü halk seçim günü sandık başında birbirini süreç boyunca çoktan tanımış, yoldaş olmuş görevliler olarak, gün boyunca birlikte sandıkları korurlar; ardından sayım-kayıt- sürecini sandıklarının başına gelen onlarca yüzlerce seçmen ile birlikte kitleler halinde izler, denetlerler.

Bu niceliğe, bilgi donanımına, sükûnete ve özgüvene sahip halkı hiçbir kuvvet yenemez. (Bianet – HA/SD)

Tags: , ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑