Makaleler

Published on Ekim 28th, 2023

0

100 yıllık korku cumhuriyeti | Hüseyin Şenol


İstiklal Marşı gibi, resmi 10. yıl marşı da 100. yıl marşı da Türkçü ve ırkçıdır… Hiçbir zaman “laik” ol(a)mayan bu Cumhuriyet; sömürgeci, işgalci, ilhakçı, soykırımcı, asimilasyoncu, ırkçı, ayrımcı, cinsiyetçi, işçi düşmanı, mezhepçidir.Bir noktasına bile “bizim” diyemeyeceğimiz bu Cumhuriyetin “günahı” çok ve tüm 100 yılı bozuktur…

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılı kutlanıyor bugün. Katliamlarla devam eden bir geçiş dönemi ve devamında emperyal amaçlar uğruna sürdürülen savaşın baş aktörleriyken, diğer emperyalist ülkelerce işgal edilmişlik ve teslimiyet. Aslında bir etnik bir savaş olan döneme, ol(a)mayan bir “Kurtuluş savaşı” demek. Nihayetinde bu savaş sonrası kur(dur)ulan devletin resmi bayramları gelir ardı sıra, gerçek olmayan kahramanlık yalanlarını sürdürebilmek ve resmileştirmek için.

Bir bayram olarak da takvimde yer alan “29 Ekim Cumhuriyet Bayramı” 7 yıl öncesine kadar, “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”, “19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” ve “30 Ağustos Zafer Bayramı”yla birlikte 4 resmi “milli” bayramdan biriydi. 7 yıl önce bir de “15 Temmuz Demokrasi ve Şehitler Bayramı” eklendi.

“15 Temmuz” gibi, diğer tüm resmi bayramların oluş(turul)ması tartışmalıdır. 15 Temmuz 2016, “kendi darbesini” başkalarının üzerine, daha doğrusu “eski kardeşlerinin” üzerine atıp, üstüne üstlük bir de bunu resmi bayram ilan edildiği tarihtir.

Aslında, bugün yazacaklarım da, 99. yıldan farklı olmayacak. Aynı “kötülükler” devam ediyor…

“Devrimcilerin” Cumhuriyet aşkı

Bunların hepsi, milli duyguların törpülenmesi için özel olarak ve üzerine titreyerek organize ediliyor. İktidar gibi; devletçi burjuva muhalefeti de bu “coşkuya” ortak oluyor. Her geçen yıl azalma göstermekle de birlikte, maalesef bir bölüm sosyalistimiz de bu bayramı kutluyor ve “coşkuya” ortak olmaya devam ediyor.

BirGün gazetesinin bildik manşetleri ve TİP’in mesajları sosyalistler için durumun ne kadar vahim ve zor olduğunu da gösteriyor: Bir yanda faşist, ırkçı, milliyetçiler, ulusalcılar, diğer yanda da sosyal-şovenistler ve “sosyalist ulusalcılar”. Şimdilerde sadece Youtube’tan yayın yapan Artı TV’nin bazı program sunucuları da, “Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun” demeyi maalesef imhal etmedi.

Birgün: 99. Yılında da Cumhuriyet’i kutlarken “Ne yazık ki bu yeni yüz yıla devrimci ilkeleri benimsemiş ve bunları kendi mantığı içinde aşmaya çalışan bir yönetimle gireceğimizi söyleyemeyiz! Aksine, ‘100’üncü yıl’a bu ülkede ‘çağdaşlaşma’ adına yapılan her şeyi bir ‘istila’ şeklinde görüp karalayan karşı-devrimci bir otokrasi altında giriyoruz.” diyerek, aslında sosyalist devrimcileri de bu alanda hedef gösteriyor.

Bugünkü BirGün, “O değerler parça parça yok edildi” manşetiyle çıkarken, yarın da “Cumhuriyet 100. Yılı Özel Eki” verileceği duyuruluyor. Büyük, olasılıkla, “cumhuriyet güzellemeleri” yer alacaktır bu ekte de.

Türkiye İşçi Partisi (TİP)’in önceki yıllarda yaptığı açıklamalarında (ki yarın da benzeri açıklama yapılır), yurttaşların 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlanarak “Cumhuriyet biziz, Cumhuriyet’ten vazgeçmeyiz” denerek, devamında da “Bir kez kazandık, yine kazanırız. Cumhuriyet biziz, Cumhuriyet’ten vazgeçmeyiz.” deniyor

            Dedim ya işimiz zor. Hangisine ve nasıl mücadele verileceği çok önemli.

Cumhuriyetin kuruluşu da aynı tartışmaların içerisindedir. Olmak da zorundadır. Tüm resmi bayramlar gibi, aslında ülke halklarına onur, gurur yaşatma değil, bizzat baskı aracı olarak doğmuş ve ağırlıklı olarak hala bu anlamda kullanılmaktadır.

Bu kesimler, hem “Yaşasın 29 Ekim” derken, hem de “Başka bir Cumhuriyet” diyebiliyor.

Kuruluşun hangi koşullarda kur(dur)ulduğu ve devam etti(rildi)ğini sürekli anlatmalıyız.

Sağına da soluna da.

Kimlerin Cumhuriyeti?

Bana göre, hepsi baskının arttığı ve yoğunlaştı(rıldı)ğı dönem ve günlerdir. Başta demokratik muhalefet olmak üzere, tüm muhalefeti ezme ve zapturapt altına alma vesilesine dönüştürülmektedir. Kutlandığında kim iktidarsa ona göre “gerçek cumhuriyet” varken, diğerlerine göre yoktur. İktidardakilere göre tam anlamıyla “kurucu ilkeler” korunurken, muhalefettekine göre tam tersidir. Muhalefettekiler iktidara geldiğinde durum sadece yer değiştirmekte, içerikte ise bir fark olmamakta. Yoksa sömürgeci devlete de onun cumhuriyetine de AKP, MHP, CHP ve İYİ Parti de gözü gibi sahip çıkmaktadır. “Macron-Erdoğan” ve “Biden-Erdoğan” tartışmalarında da bunu gördük, tezkrelerde de görmekteyiz. CHP bile, can havliyle Fransa’ya karşı Erdoğan’a sahip çıkma gereği duydu. Yine, HDP dışındaki meclisteki tüm partiler ortak bildiri yayınladı, devletine ve Cumhuriyetine sahip çıktı. (Geçen Filistin konusundaki ortak bildiriye imza atan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi – HEDEP, umarım önümüzdeki dönemde, bu tür hataları düşmez. HEDEP’in sömürgeci, faşist partilerle ortak bildiriye imza atma zorunluluğu olmamalı.)

Konuyu daha fazla uzatmamak için bu Cumhuriyet’in kuruluşunu ve şeklini derinlemesine incelemeyi başka bir yazıma bırakıp, aşağıda bu Cumhuriyet’in ne olduğunu soracağım. Aslında her soru bir cevap aynı zamanda. Ve bu liste uzar da uzar…

Hangi dönemin Cumhuriyeti?

1923 mü? -1927 mi? -1930 mu? -1938 mi? -1955 mi? -1960 mı? -1971 mi? -1974 mü? 1978 mi? -1980 mi? -1993 mü? – 2011 mi? – 2016 mı? ve şimdiki işgaller ve insan haklarının ayaklar alına alındığı koşullar mı?

Arada atladığım ve “Ne mutlu Türküm diyenin” hakimiyetindeki kesintisiz onlarca hatta yüzlerce kara tarihin Cumhuriyeti mi?

Yoksa; CHP, DP, AP, MHP, Selamet, ANAP, AKP dönemlerinin Cumhuriyetleri mi?
İsteyene kutlu olsun; bu katliamlarla soykırımlarla dolu bir tarih ve dönemler zinciri Cumhuriyeti…

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 100. yıl için hazırlattığı afişi özellikle kapak fotoğrafı olarak seçtim. Bu afişte de “Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlu olsun” yazıyor. Yani “diğerlerinden” farklı değil ve Erdoğan da bu dönemin “yılmaz bekçi ve temsilcidir” bu korku cumhuriyetinin”. Bu dönemsel fotoğraf, diğer dönemsel fotoğraflardan farklı değildir maalesef.

100 yıllık utanç

Bugün “29 Ekim Cumhuriyet Bayramı”… Mustafa Kemal’den Recep Tayyip Erdoğan’a 100 yılının bir yılı bile katliam(lar)sız geçmeyen bir Cumhuriyet, neyin ve kimlerin Cumhuriyetidir?

Hangi yıl “Cumhuriyet Yılı” olarak geçmiş ve ne Cumhuriyetiymiş bu?

40-50 yıl Atatürk, İnönü, Ecevit Cumhuriyeti mi?

10 yıl Menderes Cumhuriyeti mi?

20-30 yıl darbeler Cumhuriyeti mi?

10-15 yıl Demirel Cumhuriyeti mi?

Faşist MHP, Siyasal İslamcı Selamet Cumhuriyeti mi?

20 Yıldır devam faşist AKP Cumhuriyeti mi?

Az bir ihtimal de olsa, önümüzdeki seçimde iktidara gelebilecek olan, bir bölüm “solun” da maalesef sorun görmediği ve desteklediği, ulusalcı-ırkçı CHP ile faşist İYİP’in Cumhuriyeti mi? (Ki burada, önümüzdeki seçimlerde AKP-İYİP koalisyonu da hesaba katılmalıdır)

Evet, bunların hepsi oligarşinin elinde tuttuğu versiyonlardır. Konu seçimler değil ama, yine kısa bir not daha: HDP ve “Sol” özellikle İYİP’ten uzak durmalı ve iktidara taşımamalıdır. Oligarşik devletin sunduğu tüm “modeller” reddedilmelidir.

Yılmaz bekçilik görevi, 100 yıldır bir Kemalist’en diğer Kemalist’e geçiyor. Şu anki yılmaz bekçi faşist AKP’li ve etrafındaki diğer sağlı-sollu Kemalistlerdir.

Kadınların ezildiği 100 yılı. Alevi ve Kürtlerin katledildiği 100 yılı. Ermeni, Rum, Lazların yok edildiği 100 yılı… Ülkenin emperyalizme peşkeş çekildiği 100 yılı ve rezilliklerle dolu bu 100 yılı mı kutlayacağız?

“Şanlı” 100 yılı kutlayan arkadaş, bak bakalım bu 100 yılda bu memlekette ne kadar katliam gerçekleştirildi ve katledilen halkların, inançların ne oranda kaldığına bak. “Barbar” olarak nitelendirdiğin komşu ülkelerin de insanlık dışı uygulamaları ortada, ama senin “Cumhuriyetin kadar “kes(e)memişler”. Yani sana yetişememişler. Osmanlı’dan kalan kanlı mirasını sen de onlar da sürdürmeye devam ediyor.

Şimdi kendini, sadece bir bölümünü sıraladığım bu rezilliklerden, yani yukarıdakilerden hangisinde görüyor ve buluyorsun?

Bir kez daha soruyorum: Atatürk’ün kurduğu veya ona kurdurulan Cumhuriyet mi yaşasın, yoksa onu savunan ve aynı şekilde devam ettiren İnönü, Menderes, Demirel, Ecevit, Türkeş, Özal, Çiller, Erbakan, Baykal, Erdoğan ve iktidara gelebilirse Akşener ile Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyeti mi?

“Cumhuriyete sahip çıkma” kavgası

Kavga etmeyin biz hepinizi bu cumhuriyetin temsilcisi görüyoruz…

Tayyipler de, Kemaller de, Meraller de, Mollalar da bu cumhuriyete „gerçekten“ sahip çıkıyorlar..

Mustafa Kemal Atatürk ve devamında İnönüler, Menderesler, Demireller, Ecevitler, Türkeşler, Erbakanlar da bu cumhuriyetin devletteki temsilcileriydi…

27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül ile 15 Temmuz darbeleri de, önceleri, sonraları ve aralardaki sivil askeri darbeler de bu cumhuriyete sahip çıkmak için gerçekleştirildiler…

            Ve hepsine göre “Mustafa Kemal Atatürk hala yöneten liderdir“

Kimyası bozuk cumhuriyet

            Güncel olması açısından kimyasal silah kullanımında da “cumhuriyetçiler”in birleşerek bir koro halinde kimyasal kullanan orduyu ve devleti savunmaya geçmeleri de önemli bir örnektir. CHP’li milletvekillerinin bile “Türk Silahlı Kuvvetleri tartışılamaz” demesini bir kez daha hep birlikte yaşıyoruz. Tersi istisna durumlarda da, geçtiğimiz günlerde olduğu gibi, Sezgin Tanrıkulu’nun başına gelenleri görüyoruz.

            Sadece AKP ve MHP değil, başta CHP olmak üzere hep birlikte saldırıya geçerek, kimyasal silah kullanımının araştırılmasını söyleyen, Türkiye’nin onurlu insanlarından, insan hakları savunucusu Türk Tabipler Birliği (TTB) başkanı Prof Dr. Şebnem Korur Fincancı hedef gösterildi ve apar topar büyük bir şovla gözaltına alındı ve daha sonra da tutuklandı. Faşist Erdoğan ve Bahçeli “ırkçı hukuk işletilmeli” derken, ayrıca CHP ve İYİP’in saldırgan ve “Türkçü-Cumhuriyetçi” söylemleri, haliyle oligarşinin savcılarını da göreve davet etmiş oldu ve onlar da tereddütsüz harekete geçtiler. . Ki savcılar, tarihin hiçbir döneminde iktidarın sözünden çıkmamıştır.

            Kürdistan’da kimyasal silah ilk kez kullanılmıyor. Türkiye ve Kürdistan’da Cumhuriyetin kuruluşundan beri, köylerde, dağlarda, cezaevlerinde ve daha bir çok alanda kimyasal silah kullanılmaktadır.

Unutulmamalı ki, katliamlar Cumhuriyetinin bayramlarını kutladıkça, bu suça ortak olacak, gerçek, sosyal ve demokratik bir Cumhuriyetin kurulmasının geciktirilmesine katkı sağlayacaksın!

100 yıllık Cumhuriyet, 101. Yılına girerken de yüzde 100 kimyası bozuk bir Cumhuriyettir. “Sol” tarafından da dillendirilen “devrim yapılmıştır, kurtuluş mücadelesi verilmiştir, laiktir…”  değerlendirmeleri de doğru değildir. Toplumsal bir devrim olmamıştır. Kurtuluş mücadelesi verilmeden, masada bir anlaşmaya zorlanmıştır ve sadece etnik katliam-savaş gerçekleştirmiştir. Hiçbir zaman laik ol(a)mamış, Osmanlının eseri Sünni egemenlik devam etmiş, Türk-İslam (Sünni) senteziyle yala devam edilmiştir. Başta Alevilik olmak üzere diğer Müslüman mezheplere ve diğer dinlere yaşam hakkı tanınmamıştır. Alevilere son günlerde bile yaklaşım ortadayken, 1900’ün başlarında nüfusun önemli bir oranını oluşturan Hristiyan ve diğer Müslüman olmayanların sayısı, Cumhuriyetin başından beri uygulanan, katliam, soykırım, sürgün ve ağır asimilasyon uygulamalarıyla bugün binde bir bile değildir.
            Daha kurulurken oluşturulan Sünni devlet kurumu Diyanet İşleri Başkanlığına rağmen, “bu memleket laiktir” demek akla zarardır. Hiçbir zaman “laik” ol(a)mayan bu Cumhuriyet; sömürgeci, işgalci, soykırımcı, asimilasyoncu, ırkçı, cinsiyetçi, işçi düşmanı, mezhepçidir. Daha sayacağımız bir çok olumsuz yönüyle, bir noktasına bile “bizim” diyemeyeceğimiz bu Cumhuriyetin “günahı” çok ve kimyası bozuktur.

100. Marşı yarışması

Bir yandan aylardır marş yarışması sürerken, TV ekranlarında günler öncesinden bayrak, logo ve Atatürk yer alıyor.

Her kanalda 100. Yıl marşı çalıyor… Yine birleştiler…

Kıraç, Tarkan, Fazıl Say, Soner Arıca, Fuat Saka, Haydar Ergülen, Kenan Doğulu bu yarışta öne çıkan isimler oldu. Bu marşların hiç biri gerçeği yansıtmıyor. Bunlardan bir bölümü, ırkçılığa ve Türkçülüğe devam ederken, bir bölümü de genelde yaşanmışlıktan ziyade, geleceğe “özlemi” anlatmaya çalışıyor ve burada maalesef ağırlıklı olarak 100 yılın direk eleştirisinde sakınılıyor. Bana göre, korkunç olan yan ise, “kurtuluş savaşı” ve “kuruluş” yalanı hepsinde var…

İstiklal Marşı gibi, resmi 10. yıl marşı da 100. yıl marşı da Türkçü ve ırkçıdır…

Hepsinin “Yüzyıl Projeleri” aynı

Burjuvazinin bir kanadının temsilcisi olan Kılıçdaroğlu’nun “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi” de, dün büyük bir şovla açıklanan burjuvazinin diğer kanadı Erdoğan’ın “Türkiye Yüzyılı Vizyon Belgesi” de, tüm kötülükleriyle bu düzenin sürdürülmek istenmesinin projeleridir. Türkiye halklarının yararına hiç bir şey içermemektedir.

Bu projeler, halklarımız kandırma ve kendi sömürü düzenlerini sürdürme projeleridir.

Halklarımız 100 yıldır bu tür “projelerle” kandırılıyor. HEDEP ve devrimci sosyalistler, bu proje ve ittifaklarda yer almamalıdır.

100 yıllık sömürü, baskı, zulüm, soykırımlar ve katliamlar zinciri kırılmalıdır.
Evet yarın Cumhuriyet Bayramı. 100 yıllık kanlı tarih kutlanıyor, kutlanacak.

Eğer başka bir Cumhuriyet istiyorsak, bu cumhuriyete ve kutlamasına “hayır” demek gerekiyor.

Başka bir Cumhuriyet mümkün ve bunun ilk yolu, var olanın bayramını kutlamak değil, reddetmektir…

Egemenlerin ırkçı ve anti demokratik cumhuriyetine hayır!

Yaşasın halkların sosyal, eşitlikçi ve halkların demokratik cumhuriyeti!

Demokratik halk devrimiyle, yeni bir cumhuriyet kuracağız!

Yaşasın devrim ve sosyalizm!


Hüseyin Şenol – 28.10.2023

Tags: , , , , , , ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑