Makaleler

Published on Ağustos 24th, 2023

0

Barış için ne yaptık? Hiç sorduk mu kendimize? | Erdal Boyoğlu


Barış demek bir arada yaşamak demektir. İnsana ait duyguların kucaklaşmasıdır.
Barış, eşitliğin ve adaletin sevgisidir, aşkıdır dostluğudur, dayanışmanın kaynaşmasıdır. İyiliğin ve güzelliğin alfabesidir.
Barış, sımsıkı kenetlenmiş ellerin, yüreklerin zerafetidir.
Barış annelerin beyaz tülbentlerinde uçan güvercindir, Zeytin dalının derin derin soluk alıp vermesidir.

Toplumsal yaşam adına kini ve nefreti değil gerçek barış adına insanlaşmayı, (özür dilemeyi) seçmedikçe insan sevgisinden ve barıştan söz etmekte bir o kadar hayaldir.
Dünyanın son 2000 yılık tarihinde 15 bine yakın savaş olmuş ve bu savaşlar sonucu tahminen 3,5 milyar insan yaşamını yitirmiştir.
Savaşların tarihi aynı zamanda soykırım ve talan tarihidir.
Orta Doğu, Mezopamya coğrafyası dinler arası, müslümanlar arası savaş meydanı olmuştur.
Abbasi, Emevi, Selçuklu ve Osmanlı’nın tarihi süreçlerin de en çok kan, en çok barbarlık en çok savaş en çok talan, en çok vahşet en çok katliam ve en çok toprak işgali diye söyleyebiliriz. Çünkü en çok böyle anılıyor.
Dünya tarihi de bundan farklı değil. Talan ve soykırım İspanyollar, İngilizler ve Portekizler Kızıldere’lilere Abojinlere en barbar ve vahşice katliamlar gerçekleştirmiştir.
Afrika coğrafyası Hollandalılar, Fransızlar tarafından talan edilmiştir.
Anadolu coğrafyasında yaşayan Kürtler, Ermeniler, Rumlar, Süryaniler ve Kızılbaşlar vd halklar zulüm cenderisinden geçirildiler.
Osmanlı’nın sonunu hazırlayanların da izlediği yolda, rehberide kan içicilerin savaş tarihi olmuştur. Bu tarih geleceğe karanlık bir yol oldu. İttihak-Terakki Cemiyeti (İTC) den başlayan süreç Türkiye Cumhuriyeti ile devam etmiştir. Anadolu’da yaşayan halklar yine ulus, millet ve vatan diye diye katliamdan geçirildi. Yok edilmek için her türlü yol denendi, (Cumhuriyet dönemi; Asimilayon, inkar soykırım, şöven eğitim, tek dil, tek din, tek lider, tek bayrak, tek millet ve Türkçülük söylemleriyle inliyordu vb)
Savaşlar öylesine kalleşti ki taş üstüne taş kalmayacak kadar zalimce yapılıyordu. Üzerinde yaşadığımız adına “tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek dil, tek din dediğimiz bu toprakların hangi savaşları ve karşılığında ne kadar ölüyü barındırdığını bilmiyoruz, bunu sorgulamıyoruz. Öğrenmekte , yüzleşmekte istemiyoruz. Savaşın yarattığı tahribatla hesaplaşmaktan kaçınıyoruz.
Savaşlar dünyanın her yerinde aynı haksızlıklarda ve aynı vahşiliklerde sürmektedir. Savaş halleri , savaş tacirleri tarafından dünyanın gündemindedir. Savaşlar arasında hiç bir farklılık yoktur. Savaş niye çıkar? Silahlanma ve silah satışları çoğalması ve ülkeler arası çarpıştırma ve kışkırtma aracıdır. Savaş; çıkar çatışmalarının uzlaşmazlığından değil mi.? O halde barıştan yana çıkan kişi uzlaşmaz insan kimliğine yakışan duruşu ile tutarlı ve sorumlu yaklaşarak insan gibi insan olmalıdır. Savaş ve şiddet yanlısı olanlar ise yoksul halkların ekmeğine ve aşına göz koyanlardır. Malına ve canına kast edenlerdir. Silah tacirlerinin kuklalarıdır. Bu insan olanla, insan olmayan arasındaki ilişkisinin en belirgin taraf olma halidir.
Anadolu coğrafyası için akla gelen savaş tarihi daha çok iktidarı elde tutabilmek için kardeş kanıyla abdest alan padişahların tarihidir. Sözünü ettiğim, aslında savaşın aynı zamanda kirli yüzüdür. İttihak Terakki iktidara gelmeden eşitlik ve kardeşlik sloganlarını haykırdı. Ermeni Taşnak Partisi ile kardeş parti olma ve iktidari birlikte kurma planlarıyla hareket etmişti. Daha iktidara gelmeden ermeniler ve kürdlerden yollarını ayırdı. İktidara geldikten sonra en büyük zulümü ermenilere ve süryanilere uyguladı. Soykırımdan geçirdi. Binlerce, yüzbinlerce, milyonlarca insan ulus ve millet ve de vatan diye diye öldürüldü.
Cumhuriyet dönemi; “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” şiarına rağmen, çok farklı bir yöntem izlemedi, çok farklı bir gerçek üretememiştir.
Bilmeye, öğrenmeye ve sorgulamaya cesaret edenlerin yakından bildiği gibi Koçgiri, Ağrı-Zilan ve Dersim’de asimilasyonun, soykırımın ve savaşın tüm kirli uygulamaları gerçekleştirilmiştir. Dersim’i bombalayan Atatürk’ün manevi kızı Pilot Sabiha Gökcen’e savaş kahramanı madalyası verildi. Dersim halkına karşı tam bir savaş zulmü yaşatıldı. 60 bin Dersimli öldürüldü. Binlerce insan yerinden yurdundan sürgüne gönderildi.
1950’lilerin başlarında Kore’ye gönderilen ve bir süre sonra ölü, kahraman, gazi vs nitelemesiyle dönen askerler neyin ifadesiydi. Kim için , neden gönderildi, bir başka ülkenin topraklarına gönderildi. Bu kirli savaşı sorgulayan kimlerdi?
ABD’nin savaş çıkarlarının yanında Türkiye Cumhuriyeti devleti askerlerinin ne işi vardı?
Anadolu coğrafyası, hiç barış yaşamadı ve buna hiç bir şans verilmedi. (Kürdlerin çok sık bahsettiği barışa, hiç denenmeyen bir barışdan kimse söz etmiyor)
Cumhuriyet’le birlikte her gün, her zaman Türk milletinin bir düşmanı vardı, komşularıyla sorunlu olan komşularıyla en çok savaş halinde olan başka bir ülke yoktur.
Türk milletinin düşmanları, Yunanlılar, Ermeniler, Yunanlar, Sovyetler (Ruslar) bazen Bulgarlar, bazende Saddam ya da Hafız Esad’tı.
Ülkeler ve isimler değişiyordu ama düşman olması gereken yerde özenle muhafaza ediliyordu. (Suriye ile girilen sıkı dostluk ilişkisi hatta sınırlardaki mayınların temizlenmesi dahi gündemdeyken ve kime verilmesi üzerinde anlaşma sağlanmak istenirken, kardeşim söylemleriyle ortak toplantılar düzenlenirken, ortak geziler yapılırken bir bakıyorsunuz birileri düğmeye bastığı için bu dostluk ilişkisi düşmanlığa dönüşüyor. ( İŞİD denen canavar topluluğu ortaya çıkartılıyor) Avrupa ülkelerinden Savaşmaya hazır gürühlar gönderiliyor. Ve ortalıkta dolanan savaş çığlığı Orta Doğu’yu sarıyor. Savaş çığlığı atanlar, savaşı körükleyenler hangi insanlıktan bahsedebilir!

Dünyamız Barış değil, savaş deryasında kan göletleri oluşturan bir savaş arenası durumunda. Savaşın merkezi dün Balkanlardı, bu gün Ortadoğu, yarın kimbilir nerede ?
Dünya insanı, isteklerini barış etrafında haykırmadığımız sürece bu felaketler bu barbarlıklar devam edecektir.
Barış haykıran dünya halkları, savaşın mutlu azınlığından, kan ve zulümünden hesap sorması için dolu dolu barış insanlığı omuz omuza olmaktan başka çaresi yoktur.
Toplumsal barış adına dolu dolu gerçekleşmediğini istediğimiz barış içinde bir arada yaşamalıyız.
Kogiri’de, Dersim’de, Zilan’da, Palu’da, Hakkari’de, Karadeniz’de binlerce insanın katliamını bir zafer olarak gören anlayış bugün Kürd halkı için aynı yazgıyı reva görüyorlar. Boşaltılan, yakılan, bombalan kürd köyleri ve şehirleri yazgıylarıyla ortadadır. Tabi görmek , bilmek ve duymak isteyene…
Kürd bölgelerinde dağa taşa”Ne mutlu türküm diyene” yazan, dağa, bayıra ve tepeye Türk bayrakları dalgalandırmak 100 yıldır uygulanan politikada ve ırkçılıkta hiç bir değişiklik yoktur. Ermeni ve Rum okullarının içinde ve dışında keza aynı yöntemler uygulanmaktadır. Süryanilerin mor Gabrial kilisine karşı girişilen ırkçılık ibaresi işte tek millet, tek din ve tek dil olmak istemenin ifadesidir.
Latin Amerikalı tarihci Eduardo Galeno “ hangi tarih” sorusunu yanıtlarken şöyle diyor. “Bize beyaz adamın tarihini anlattılar, zırhlar içindeki şövalyenin tarihini, Bize anlatılan tarih erkeklerin ve ezenlerin tarihiydi. Anlatılmayan bir başka tarih vardı. Ezilenlerin, kadınların ve çocukların tarihi…”
Evet daha çok tarih var. anlatılmayı, yüzleşmeyii hesaplaşmayı ve sorgulamayı bekleyen tarih var.
Amerika’nın kesik damarları, Dersim’in kanayan yarası ve kayıp kızları var. Kürdistan’ın talanı ve inkarı var.
Görünen o ki, bir başka tarihin öznelerinin kendilerini anlatması geciktikce barış ta gecikiyor. Toplumsal barış adına, özür dilemeyi seçmedikce kalıcı barıştan söz edemeyeceğiz.
Ezilenler, Azınlıklar, Uluslar , savaş mağdurları ve Yoksullar hala damarlarından kanıyorlar.

Ağız dolusu Barış demek gerekir!
Bugün dünyanın en büyük sorunu savaştır. Dünya sermayesini elinde bulunduran finans oligarşi dünyanın tanrısı oldu. İstediği her türlü silah denemesini hem yoksullar hemde doğa üzerinde deniyor. Hemde servetlerine servet katıyor.Savaş tacirleri kendilerine bağımlı ülkeleri birbirine düşürerek savaşlar çıkartıyor. Ağır silahları satmak için savaşlardan besleniyor.Sömürge ülkelerde ipler elinden kaçtığında direkt kendisi savaşı başlatıyor.
Kardeşini öldüren o ilk insandan beri, en kötü yasaları kullanan o cellatlar zulüm dünyasına eşitsizlik ve adaletsizlik getirdi
Hala savaş hala savaş, silahlar ve bombalar ölüm kuşanıyor.Bu gidiş zulüm ve savaş şarlatanlığıdır. Bu gidiş insanın insana düşmanlığıdır. bu gidiş kötü bir gidiştir.
Savaşı sevenlerden oğlunun ölümüne ses çıkarmayanlardan, ölüm üzerine yalaka siyaset yapanlardan
İnsanlığın ve barışın sorumluluğunu beklemekte bir o kadar gaf olur.
Televizyonlardan savaş ve ölüm haberleri geliyor, radyo sipirkerleri savaş ve ölüm haberleri veriyor. Gazeteler savaş ve ölüm haberleri yazıyor.Bombalar düşüyor.İnsanlık yok oluyor, doğa yok oluyor. Ey insanlık;Savaştan beslenenlere karşı nerdesiniz, bu dünya sizin değil mi?
12 Eylül faşizm’inin zihniyetiyle 30 yıllık savaşı sürdürünler barıştan korkuyorlar. Barışa adım atmak gibi sorunları olmayan egemenler Kürdistanı bombalıyorlar. eşitlik ve adalet isteyen halklar üzerine gaz bombası ve kurşun sıkıyorlar. Emperyalist tanrısından aldığı destekle, komşu ülke Suriye’ye nin iç işlerine karışıyor. Savaş kışkırtıcısı efendilerinden kalan artıklardan ağızları sulanıyor. Hatta hatta sabırlarının kalmadığını ifade ediyorlar. Bu ne pervasızca söylem bu ne savaş yanlısı tutum böyle. Orta Doğu coğrafyası emperyalist tekellerin bombaları altında inliyor. Buna yalakalık yapan T.C ve işbirlikcisi Oligarşi cinnet geçirmiş gibi yerinde durmuyor. Savaşı üstünlük ve dini söylemlerle geliştirmek isteyen Hitler faşizmi unutulmamalıdır. 60 milyon insan ırkçılığın kurbanı oldu. Finans kapitalin işbirlikçileri ve ırkçılar savaşı geliştirdi. 1 Eylül 1939 da Almanya’nın (Hitler ‘in) Polonyayı işgali ile birlikte başlattığı savaş bütün Avrupayı sardı.
Dolayısıyla 1 Eylül günü savaş karşıtları, Barış isteyenler 1 Eylül gününü Barış günü yaptılar.
Savaşa karşı Barış günü ilan edildi.
İnsanlıktan nasibini alanlar olarak;
1 Eylül günü sokağa çıkmalıyız.
1 Eylül günü dolu dolu barışın dilini konuşmalıyız.
Dolu dolu Barış ve Adalet haykırılmalıdır. Kürdlere ölüm yağdıran sınır içi ve sınır ötesi savaş haraketlerini durdurmak için uzun vadeli barış örgütlenmelidir. Savaşın hakikatı ölümdür. Savaş, bombalarla dolu ortamda acılar ve haksızlıkların çoğalmasıdır.
Savaşı doğru algılamak ve doğru tanımlamak gerekiyor. Savaş, ölümdür, yıkımdır, talandır, gözyaşıdır.
savaşa karşı barış hemen şimdi.
Barış anaların-babaların ağlamadığı gündür, barış anadır. yürekte toplanan kırmızının umududur. Barış,bir tas yemek, sıcacık ekmektir.
Barış, İnsan gibi hissedilen duygudur, yitirilmemiş aşktır-düştür. Barış, acıları ve baskıları kovmaktır.
Barış demek birarada yaşamak demektir. İnsana ait duyguların kucaklaşmasıdır.
Barış, eşitliğin ve adaletin sevgisidir, aşkıdır dostluğudur, dayanışmanın kaynaşmasıdır. İyiliğin ve güzelliğin alfabesidir.
Barış, sımsıkı kenetlenmiş ellerin zerafetidir.
Barış annelerin beyaz tülbentlerinde uçan güvercindir, Zeytin dalının derin derin soluk alıp vermesidir.
Barış, insanlığın düşlerini aşk ile saran, elele tutuşturan, omuz omuza yaptırandır.
Barış farklılığın zenginliğinde açılan penceredir. sımsıcak yürek yüreğe, can cana yitirilmeyen umuttur.
Sevincin yeni bir dünya için güneşin sofrasında buluşmasıdır.
Barış, bin bir çicek bahçenin taptaze yüzüdür.

Sessiz kalmayalım diyalog ve iletişim Barış ile yaşanır Barışı getirmek için savaşa yeter artık demektir.

Bu gün barış için ne yaptım sorusunu bir kere olsun kendine sor.!!!

1 Eylül Barış yürüyüşlerine katılalım.
1 Eylül dünya barış gününü dolu dolu yaşayalım.
Barış içinde bir arada yaşamak için barış için omuz omuza diyelim…


Erdal Boyoğlu – 24.08.2023

Tags: ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑