Basın-Yayın

Published on Temmuz 12th, 2023

0

Diyarbakır’da tutuklu 15 Kürt gazeteci hakkında tahliye kararı

Serdar Altan, Aziz Oruç, Mehmet Ali Ertaş, Zeynel Abidin Bulut, Ömer Çelik, Mazlum Güler, İbrahim Koyuncu, Neşe Toprak, Elif Üngür, Abdurrahman Öncü, Suat Doğuhan, Remziye Temel, Ramazan Geciken, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

15’i tutuklu 18 Kürt  gazetecinin yargılandığı dava ikinci gününde devam ediyor.

Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davada “örgüt üyeliği” suçlamasıyla yargılanan gazeteciler ve avukatları hazır bulundu.

Duruşmaya, İnsan Hakları Derneği (İHD), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) avukatlarının yanı sıra HDP Diyarbakır Milletvekili Serhat Eren de katıldı. 

MA’nın haberine göre; gazeteci Mehmet Şahin’in yarım kalan savunmasıyla başlaması beklenen duruşma Kürtçe tercümanın hazır edilmemesi nedeniyle Aziz Oruç’un savunmasıyla devam etti. 

“Haberleri niye yaptın diye soruyorlar”

Daha önce de birçok kez gazetecilik faaliyetleri gerekçesiyle gözaltına alındığını ve tutuklandığını hatırlatarak savunmasına başlayan Oruç, 2011 yılında 15 ay cezaevinde tutuklu kaldığını ve beraat ettiğini, 2020’de yeniden tutuklandığını ve davanın beraatle sonuçlandığını söyledi. 

6 ay önce de yargılandığı başka bir duruşmadan yine gazetecilik faaliyetleri nedeniyle beraat ettiğini belirten Oruç, “Yine gözaltına alındım ve sanık sandalyesindeyim” dedi. Yaptığı haberlerin, çektiği programların suçlama konusu yapıldığını ifade eden Oruç,” Yaptığım haberleri neden yaptığımı, programları nerede çektiğimi soruyorlar” sözleriyle suçlamalara tepki gösterdi.  

“AYM üyeleri dahi ‘terörist’ oldu”

İddianamede bir haberin bir diğer habere delil olarak sunulduğunu belirten Oruç, şöyle devam etti: “İddianame haberle dolu, bu kadar haberle dolu bir iddianame ilk kez görüyorum. İddianame de ‘gazetecisiniz ama teröristsiniz’ denilerek damgalanıyorsunuz.  

“AKP döneminde siyasetçiden fırıncısına kadar herkes ‘terörist’ olarak damgalanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan AYM üyelerini dahi ‘terörist’ olarak niteledirdi. Bir AYM üyesi dahi böyle suçlama ile karşı karşıyaysa gerisini siz düşünün. Böyle bir sistemde Anayasa’ya uygun karar nasıl çıkacak?

“2 gündür derdimizi ne kadar anlattık bilemiyoruz. 400 gün sonra gelip bir mahkeme salonunda yargılanmak başlı başına skandal. Bize ‘Neden magazin ve spor haberleri yapmıyorsunuz’ diyorlar. Yapabilirdik ancak bir hakikat varken ondan vazgeçmek, onu yazmadan, onu sormadan olmaz.

“Sizi ikna etmek gibi bir çabamız yok”

“Yaptığım sokak röportajları delil gösterilmiş. Ama suçlama ne delil ne belli değil. Deliller, kişiler, suçlamalar birbiriyle uymuyor. Ulu Camii önünde bir program yaptık,’ Cami tabelasında dört dil var, Kürtçe yok. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?’ diye halka sorduk, bu haber talimat aldığım yönünde suç sayılmıştır. Bizim sizi ikna etmek gibi bir çabamız yok. Haberlerimizi de sonuna kadar savunacağız. 

“Kaç gündür NATO Zirvesi var, İsveç’e şantaj yaparak mı üye olacağız, yoksa düşünce ve ifade özgürlüğüyle mi? Yaptığımız haberle birçok ödül aldık, biz ödüllü teröristler oluyoruz. Gazeteciliğin ateşten gömlek olduğunu da biliyoruz. Bugün herkes keyfiyetçi, kimse hesap da vermiyor. Bir gün devran dönünce herkes hesap verecek.”  

Üngür: Basın özgürlüğü baskı altında

Oruç’un ardından tutuklu gazeteci Elif Üngür, savunma yaptı. Kültür sanat ve ekoloji alanında programlar sunduğunu belirten Üngür, dosyadaki “örgüt üyeliği” suçlamasını kabul etmediğini belirtti.

Programını yaptığı “Hezâ” belgeseli ve “Nudem Durak’a verilen gitar” haberlerinin suç teşkil etmediğini söyleyen Üngür, bu haberlerin kamu yararı taşıdığını ifade etti.

Kürt basınına yönelik baskıların ifade özgürlüğü ihlali olarak döneceğini belirten Üngür, “Türkiye’de basın özgürlüğü baskı altındadır. Bunu sürdürülecek politikalar üretilmektedir” dedi. 

Doğuhan: 13 ay sonra mahkeme yüzü gördük

Gazeteci Suat Doğuhan ise, 13 aydır tutuklu olduklarını söyledi.

“Adil yargılanmanın koşulu hızlı yargılama yapılmasıdır” diyen Doğuhan şöyle konuştu:

“Ama biz 13 ay sonra mahkeme yüzü gördük. Kendi işyerimde çalışmam örgüt çalışması gösterilmiş. Pia’nın ortağı olmam sır değil. Resmi olarak kurulmuş, vergisini veren bir iş yeridir.

“Kurumların yan yana olması örgütsel bir faaliyet olarak gösterilmiş. Herkes bilir ki Türkiye basını, televizyonu, radyosu İstanbul İkitelli’de hepsi yan yanadır. Bir örgütsellik yakınlık ilişkisi kurulacaksa oradaki basının tümünün örgüt üyesi olması gerekir.”

İsviçre’de cezaevinde bulunan dayısı ile yaptığı telefon konuşmalarının da suç olarak gösterildiğini belirten Doğuhan, “Savcı buradan bir suç bulacağını düşünmüş. İddianame böylesine ciddiyetsiz şekilde hazırlanmış” dedi.  

“Bizim örgür basın sorumluluğumuz var”

Daha sonra Kürtçe tercümanıngelmesiyle dün savunması yarım kalan Mehmet Şahin, devam etti.

Şahin, “İçi boş ve herhangi bir delil olmadığı halde zindanda 13 aydır tutsak ediliyoruz. Ve ancak şimdi mahkeme karşısındayız. Her özgürlüğün bir sorumluluğu vardır. Benim ve arkadaşlarımın da özgür basın sorumluluğu var. En derin acı hakikat karşısında sessiz kalmaktır. Özgür basın susturulamaz” dedi.

Mazlum Güler, yeni bir ifadesi olmadığını, arkadaşlarının ifadelerine katıldığını belirtti.

“Noter işlemleri delil sayılmış”

Daha sonra söz alan Ramazan Geçiken de savunmasında şunları söyledi: “Bazı noter işlemleri ve telefon konuşmalarım delil olarak sunulmuş. Bunların kayıtları mevcuttur, hiçbir suç teşkil etmemektedir.

“Ben hiçbir örgüte mensup değilim. Hiçbir yerden talimat almıyorum. HTS kayıtlarında yer alan konuşmalar arkadaşlarımla yaptığım günlük konuşmalar. Kimse de bunlara suç diyemez. 13 aydır içerdeyiz mağdur ediliyoruz. Hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum.”

“Mazlum’u arıyorum suç oluyor”

Kürtçe savunma yapan İbrahim Koyuncu ise;  “Bu iddianame çok özensiz ve içi boş bir şekilde hazırlanmış. Basın çalışanları olarak kendi aramızda konuşmalarımız suç sayılmış. Burada anlamıyoruz kim suçlu. Ben Mazlum’u arıyorum ya da o beni arıyor ve suç oluyor. Bir suç işlediğimize dair bir tek somut delil yok” dedi.

“Telefon konuşmalarım suç sayılmış”

Prodüksiyon şirketinde muhasebeci olarak çalışan Remziye Temel de şöyle savunma yaptı:

“Her şirketin bir muhasebesi ve sekreteri vardır. Bende Ay Yapım’ın sekreterliği ve muhasebeciliğini yapmaktayım. Şimdi mahkemeye soruyorum: Bu yaptığım işler beni nasıl örgüt üyesi yapabilir? Bu kadar açık ve şeffaf bir şekilde kurulmuş, ayan beyan her şeyi ortada olan prodüksiyon şirketlerinden nasıl suç çıkarılabilir?

“Benim de telefon konuşmalarım suç sayılmış. Ben konukları karşılamakla görevliyim. Program konuğuna ne zaman başlayacağımızı sormak beni Stêrk TV ve birkaç farklı kanalın yöneticisi olarak gösterilip suç sayılmasına sebep olmuş. Ben her gün bu konuşmaları yapıyorum. Bütün konuşmalar işimizle ilgili. Bu suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum.”

“Ben neden buradayım?”

Tutuklu gazeteci Neşe Toprak da savunmasında  “Ben bir Kürt kadınıyım, ressamım ve insan hakları aktivistiyim. Kürt coğrafyasında kadınların çalışmalarını takip edip öne çıkarmak benim görevim. Çünkü kadınlar hâlâ birçok engellemeyle karşı karşıya.

“Bugün burada olmam sunmuş olduğum programlar gerekçe gösterildiği içindir. Ben her gün dünyada olup bitenleri takip edip öne çıkarıyorum. Bu suç sayılıyor. Açıkçası şaşkınlıkla karşılıyorum.

“Delila hakkında yaptığım bir programla onun sanatına odaklandım ve bu suç sayıldı. Türk gazeteci Hasan Cemal, Delila hakkında bir kitap yazıyor ve yargılanmıyor iken ben neden buradayım? Neden yargılanıyorum? Bu suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum. Çalışmalarımız devam edecek” dedi.

“Gizlimiz saklımız yok”

Gazeteci Lezgin Akdeniz, “Savcılık makamı bu iddianameyi düzenlerken çok zorlanmış. 800 sayfalık iddianamede gazetecilik ve basın kelimeleri geçmiyor. Bu gerçekten ilginç” diyerek şunları söyledi:

“Hakkımızda neye denk gelmişse toplamış, sonunda ne ile yargılanacağını kendisi de bilememiş. Hakkımızdaki suçlar tek tek düşecek. Bu iddianamenin meali, ‘Gazetecilik faaliyetlerini yürütmek istiyorsanız iktidarın verdiği alan içinde gazetecilik yapacaksın, yapmazsan cezaevine girersin.’ Her gazeteci gibi bölgede haber değeri olan olayları yazdık. Hiçbir gizli saklımız yoktur. Yaptığımız işler gözler önündedir.

“Katledilen eski DEP Milletvekili Mehmet Sincar’ın eşi ile dava hakkında konuşmak ve duygularını almak istedim. Bu çok normal bir gazetecilik faaliyetidir. Ama bu iddianamede suç unsuru olarak görülmüş. Burada tüm bu suçları ortaya çıkaran savcının iddianamesi gerçeklikten tamamen uzaktır ve bana yöneltilen tüm suçlamaları reddediyorum.”

Tutuklu gazetecilerin ardından tutuksuz yargılanan Kadir Bayram, Mehmet Yalçın ve Esmer Tunç savunma yaptı.

Tutuklu gazetecilerin hepsi tahliye

18 gazetecinin savunmalarını tamamlamasının ardından, açık ve gizli tanıklar dinlendi. Tanıkların dinlenmesinin ardından savcı, mütalaa verdi. Savcı, tutuklu gazetecilerin tutukluluk halinin devamına karar verilmesini istedi.

Savcının mütalaasından sonra gazetecilerin avukatı Resul Temur savunma yaptı. 

Temur, Türkiye’de son bir yılda 30 Kürt gazetecinin tutuklandığını söyledi “Bu veri dahi tek başına gazetecilerin nasıl bir yargı taciziyle karşı karşıya kaldığını gösteriyor.” dedi. 

Savunmaların ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu gazetecilerin tümü hakkında adli kontrol şartıyla tahliye kararı verdi.  

Ayrıca mahkeme tüm gazeteciler için yurt dışı çıkış yasağı getirdi ve duruşmayı 9 Kasım’a bıraktı.

Ne olmuştu?

8 Haziran 2022’de evlere ve çalıştıkları kurumlara düzenlenen operasyonlarda 20’si gazeteci 22 kişi gözaltına alınmıştı.

Mezopotamya Haber Ajansı (MA) editörü Aziz Oruç, JinNews Haber Müdürü Safiye Alagaş, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFGD) Eşbaşkanı Serdar Altan, Xwebûn gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş ile gazeteciler Ömer Çelik, Neşe Toprak, Mehmet Şahin, Zeynel Abidin Bulut, Elif Üngör, Remziye Temel, Suat Doğuhan, Lezgin Akdeniz, İbrahim Koyuncu, Abdurrahman Öncü, Ramazan Geciken ve Mazlum Güler bir haftalık gözaltı sürecinden sonra 16 Haziran 2022’de tutuklanmıştı.

Gözaltına alınan gazetecilerden Gülşen Koçuk, Kadir Bayram, Mehmet Yalçın, Esmer Tunç ve Feynaz Koçuk ile gazetecilerle birlikte alınan İhsan Ergünlü ise adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.

JİNNEWS Müdürü Safiye Alağaş, ajansın editörlerinden Gülşen Koçuk, eski basın çalışanı Feynaz Koçuk ve sokak röportajına katılan İhsan Ergülen’in soruşturma dosyaları hakkında ise 21 Mart’ta ayırma kararı verildi.

Alağaş, hakkında “silahlı terör örgütü üyesi olmak” şüphesiyle 383 sayfalık iddianame hazırlandı.

Alagaş, bir yıl tutuklu kaldıktan sonra 15 Haziran’da görülen ilk duruşmada tahliye edildi.

TIKLAYIN-Diyarbakır’da tutuklanan gazeteciler kimdi

Tutuklu gazetecilerden bianet’e mektuplar

(bianet – RT)

Tags: , , , , ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑