Makaleler

Published on Şubat 26th, 2022

0

Emperyalistler arası büyük oyun | Hasan Aksu


Ya haksız ve gerici savaşlar ezilenlerin zaferine yol açar, ya da ezilenlerin isyanında doğan devrimler gerici savaşları önler…

Kafkaslar, Kırım ve Baltık Yüzlerce yıl egemenlerin savaşlarına sahne olmuş, milyonlarca ezilen yoksul, mazlum ulus ve halktan insanların katliamına yol açmıştır. 19.yüzyıl ortaları ve 20. yüzyıl başlarında büyük felaketler yaşanmasına yol açmıştır. Osmanlı Rus savaşında  Çerkezlerin, Çarlık Rusya’sının kırımına uğraması, aynı akıbetle 20. yüzyıl başlarında Ermenilerin Osmanlı imparatorluğu tarafından kırıma uğraması bu kirli savaşın bize vahametini göstermektedir. İngiltere, Fransa, Almanya her tarihsel dönemde bu haksız , kirli savaşların içinde olmuştur. “Büyük oyunlar” kurarak katliamlarda baş aktör oldular. Osmanlı-Rus savaşlarında perdenin arkasında her zaman bunlar vardı. “Baltık, Kırım ve Kafkaslara hakim olma iştahı kabarıyordu”. Ve bu iştah onları savaş kışkırtıcılığında başrol oynamaya götürüyordu. 

 Gerçekten de bölgemizde ipler kimin elinde, kim ipleri kendi menfaatlerine göre yönlendiriyor? Günlük, saatlik, anlık gelişmeler öyle hızlı ilerliyor ki, okumaya dahi zaman bulamıyor insan. Bu kadar hızlı gündem değişikliğini takip etmek neredeyse imkansız. Üzülerek bir cümleyle ifade etmeden geçemeyeceğim.  Dünya ve ülkemizde devrim güçleri oldukça etkisiz, zayıf, en azından şimdilik önderlik etmekten dağlar kadar uzak durumda.

   Dünya halklarının baş düşmanı ABD ve onun en büyük rakibi Rus emperyalizmi gündemi belirliyor.  İki emperyalist blok  egemenlik savaşı yürütüyor, gelişmeleri ve gündemi de bu haliyle onlar belirliyor. Her savaş kötüdür, savaş yoksulların ölümü, katliamıdır. Ukrayna da ise durum vahim. İşgale karşı çıkarken, dünya halklarının baş düşmanı ve NATO’nun  başı ABD nin baş kışkırtıcılığı göz ardı edilmemelidir. ABD ve NATO’nun teşhirini mutlaka etkili yapmalı, tecrit etmeliyiz 

Baltık bölgesinde savaşın asıl sorumlusu emperyalist blokların birinin başını Amerikan emperyalizmi, diğerinin başını ise Rus emperyalizmi çekmektedir. İplerde bunların elinde. İki emperyalist klik arasında amansız bir hakimiyet savaşı yürütülmektedir. Ukrayna’daki işbirlikçi faşist iktidarın olması bu gerçeği değiştirmiyor.  Dünyada ve bölgemizde devam eden emperyalist egemenlik savaşı , esasen sermayenin egemenlik savaşıdır. Gerici bir savaştır, bu savaşta taraflardan birini desteklemek , yanında yer almak , ya da „haklı göstererek“ sempatiyle bakmak, “kurtarıcı olarak “ göstermek şu anlama gelmektedir; Ukrayna  gerçeği de  bu oyunun bir parçasıdır. “Denize düşen yılana sarılır“… Yani bir köle sahibinden kurtulup, kendini rakip köle sahibine teslim etmektir. Bu durum;  piyon, işbirlikçi hükümetler, devletler ve yönetimler içinde geçerlidir. 

Lenin diyor ki,
“Ama şöyle bir durumu gözünüzün önüne getirin:100 kölesi olan bir köle sahibi, kölelerin daha “adil” bir dağılımı için 200 kölesi olan bir köle sahibine karşı savaşa girişiyor. Açıktır ki, bu durumda “savunma“ savaşı ya da „anayurdun savunulması için“ savaş deyimlerinin kullanılması tarihsel bakımdan yanlış, ve uygulamada halkın işin inceliğini aramayan “cahil kimselerin kurnaz köle sahiplerince aldatılması olur. İşte bugünkü emperyalist burjuvazi, köleliği sağlamlaştırmak ve kuvvetlendirmek için köle sahipleri arasındaki savaşı “ulusal“ ideoloji ve“ anayurdun savunulması “gibi sözlerle halka yutturmak istemektedir.“ Lenin,Sosyalizm ve savaş.(sayfa13)

Görüldüğü üzere “köle sahipleri” aynı, değişen bir şey yoktur. Günümüzde emperyalizmin özünde niteliksel bir değişiklik yoktur. Bazı teknolojik değişiklikler sonucu sömürü sisteminde tıraşlamalar olsa da özünde göz boyamak için kendini „hoş“ gösterme çabasıdır. ABD emperyalizmi  savaş kışkırtıcılığında başta gelmektedir. Ve bu anlamda  dünya halklarının baş düşmanıdır. İngiliz emperyalizmiyle  ABD’ nin kışkırtıcılık ve egemenlik ittifakı güçlenerek devam ediyor. NATO’ nun diğer ortağı  emperyalistler ve işbirlikçi ülkeler ABD ve İngiltere’yle görüş farklılıkları taşımaktadır. Bu anlamda NATO’da bir kırılma yaşandığını söylemek olası. Ama bu gerçek onların savaş kışkırtıcısı emperyalist niteliğini göz ardı etmez, onları mücadelemizin hedefinde görürüz.
İki büyük emperyalist güçten biri olan Rus emperyalizmin “Ukrayna’yı ırkçı Nazi faşistlerinden temizlemek için operasyon düzenlediğini, savaş ve işgal diye bir durumun olmadığını, operasyon tamamlanana, suçlular yakalanıp yargılanana kadar devam edeceği ” türünden açıklamalarda bulunuyor. Ve “operasyon sonrası diplomatik görüşmeler yapabileceğini” açıkladı.
Her ne gerekçeyle olursa olsun bu bir işgal, ilhaktır. Haksız, emperyalist bir  işgaldir. İt dalaşında pazarını, sömürü alanlarını diğer emperyalist rakiplerine karşı daha güçlü kılmak, geleceğini güvenli kılmak içindir.

Bütün emperyalist devletler aynı karakterlidir, daha çok sömürü ve kar elde etmek, zengin yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarına ve pazara hakim olmak istemektedirler. Bu amaçla birbirleriyle egemenlik savaşları çıkarmaktadırlar. Bu egemenlik savaşları haksız ve gericidir. Ezilen yoksul halklar katledilmekte, zulme uğramakta, yerlerinden, yurtlarından koparılmakta, kırıma uğratılmaktadır. Tarih bu gibi örneklerle doludur. Yakın tarihimizde, Yugoslavya, Afganistan, Irak, Suriye, Libya’da yaşananlar milyonlarca mazlum yoksul halkın acımasızca katledilişinin en açık örnekleridendir.

Sen kalkıp binlerce, on binlerce km uzaklardaki topraklara ‘kendi toprağın’, ‘vatanın’mış, gibi gireceksin, işgal edeceksin, yakıp-yıkacaksın, asıp keseceksin, kendine göbekten bağımlı köleliği kabullenen işbirlikçi yönetimler kuracaksın, kadın ve çocuklar başta olmak üzere kitlesel kırımlar gerçekleştireceksin ve bunun adına „terörizme karşı, vatan, yurt savunması“ diyeceksin! „Ülkelerin çıkarlarını korumak“ bahanesiyle işgalini „meşru“ göstermeye çalışacaksın. Hani kendi yarattıkları, uşak faşist katil devletlerin halklara yaptıkları zulme sanki “karşılarmış” gibi, hepsi “adaletten” ve “insan haklarından yanaymışlar gibi göz boyamalarla bizleri kandırmaya çalışmaktalar.

Emperyalistler biliyor ki, karşılarında güçlü bir sosyalist blok ve devlet yoktur. Savaşın niteliği ve karakteri bu yokluk üzerinde şekilleniyor. Bu durum emperyalistler için büyük bir avantaj oluşturuyor, istedikleri ülkeyi işgal, ilhak ve sömürgeleştirmek için cirit  atıyorlar.

Ancak, unutulan bir gerçek var. Hala sınıflar var, ezenle ezilenler var. Bunlar arasındaki sınıf mücadelesi kıyasıya devam ediyor. Kimin galip geleceği ve zaferle taçlandıracağı henüz netleşmemiştir. Bilinen ve net olan bir şey var ki , o da sermaye sınıfıyla işçi ve emekçi sınıflar, ezilen milletler arasında kıyasıya savaş, zafer ve yenilgilere rağmen durmaksızın devam ediyor. Haksız emperyalist it dalaşına karşı, haklı bir direniş ve mücadele yürütüyoruz. Proletarya ve ezilen halklar uzun vadede bu nihai savaşa odaklanmış, uzun  tarihsel  mücadeleyi yürütmektedir.. İmkansızdan imkanlar yaratarak emperyalizme kalıcı darbeler vurma yolları açılıyor.

Tarihte aynı olmayan ama, bazen benzeri şeyler yaşanır. Bölgeler, coğrafyalar, tarihler aynı almasa da sınıf mücadelesinin niteliği, karakteri, teorik belirlemeleri değişmezler. Ancak içinde bulunduğunuz şartlar, sınıfların konumlanması, güçler dengesi savaşın rengini belirlemektedir. Bu anlamda çıkabilecek emperyalistler arası bir savaşta şu konuda açık ve net olmalıyız; bütün ezilen, işgale uğrayan, vatanı sömürgeleştirilen halkların , yönetimlerin işgalcilere karşı baş kaldırışı, vatanını savunması meşrudur, güdük anti işgalcidir, emperyalist zincirin bir halkasına bu anlamda  nicel karşı çıkmakla emperyalizmi zayıflatır. Komünistler de bunların anti işgalci mücadelesini meşru ve haklı bulur, yanında yer almakla yetinmeyip savaşta taraftırlar, yerlerini almalıdırlar diyor ve Lenin’in büyük önem taşıyan şu sözleriyle noktalıyorum :

„1789-1871 dönemi, derin izler ve devrimci anılar bırakmıştır. Feodalizmin, mutlakıyetin ve talancı zulmünün devrilmesinden önce proletaryanın sosyalizm için vereceği savaşımın gelişmesi olanaksızdı. Böyle bir dönemin savaşları ile ilgili olarak “savunma“ savaşının meşruluğu üzerine söz ederken, sosyalistler, daima sonu ortaçağ kurumlarına ve köleliğe karşı devrime çıkacak olan bu amaçları göz önünde bulundurmuşlardır. „Savunma“ savaşı sözü ile sosyalistler, her zaman bu anlamda “haklı“ bir savaşı kastetmişlerdir.(W.liebknecht de bir defasında bunu aynen böyle ifade etmişti). Sadece bu anlamda sosyalistler,“ anayurdun savunulması için“ verilen savaşlara ya da “savunma“ savaşlarına, meşru, ilerici, ve haklı savaşlar gözü ile bakmışlar ve bakmaktadırlar. Örneğin, yarın, Fas Fransa’ya, Hindistan İngiltere’ye, İran ya da Çin, Rusya’ya…savaş açsalar, ilk saldıran kim olursa olsun, bu savaşlar „haklı “savaşlar,“ savunma savaşları sayılırlar; ve her sosyalist, ezilen, bağımlı, eşit olmayan devletin, ezen, köleci, soyguncu „büyük “ devlete karşı kazanacağı zaferi sevgi ile karşılar.“ LENİN, Sosyalizm ve Savaş(sayfa13)


Burada ikircikli davranmaya, tereddüt göstermeye, keskin söylemlerde bulunmaya yer yoktur. Bu uzun soluklu Kapitalizmden komünizme varış için tarihsel sınıf mücadelesinde zaferlere imza atmamızın köşe taşlarıdır.  Her geçiş dönemi farlı taktik ve stratejik politikaları beraberinde getirir. 

Her gerici emperyalist savaş, katliam ve yıkımı beraberinde getirmektedir. Ancak, her gerici haksız savaş ezilenlerle, ezenler arasındaki çelişkilerin şiddetlenmesine yol açar. Şartlar olgunlaştığında da devrim patlamasına yol açar. Ya haksız ve gerici savaşlar ezilenlerin zaferine yol açar, ya da ezilenlerin isyanında doğan devrimler gerici savaşları önler.


Hasan Aksu – 26.02.2022

Tags: , ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑