Göçmenlik

Published on Haziran 20th, 2023

0

İngiltere’de göçmen karşıtı göçmen yöneticiler

LSE Sosyoloji bölümünden Prof. Dr. Savage: “Muhafazakar Parti hükümeti de yıllardır çeşitlilik kartını oynuyor. Çeşitliliğe sahip bir kabineymiş gibi görünerek ‘milliyetçi ve ırkçı değiliz’ diyor ancak çoğu, özellikle de Sunak, zengin insanlar ve toplumun belli bir grubu ile çıkarlarını temsil ediyorlar”

İngiltere’de hükümetin  göçmenlere sığınma hakkı tanımayan yasa hazırlığını ve göçmenleri Ruanda’ya gönderme planını değerlendiren uzmanlar, hükümetin Başbakan dahil birçok göçmen üyesi olmasına rağmen göçmen karşıtı adımlar atmasının İngiliz siyasi sistemiyle alakalı olduğunu kaydetti.

Londra Ekonomi ve Siyasal Bilimler Okulu (LSE) Sosyoloji bölümünden Prof. Dr. Mike Savage ile Sheffield Hallam Üniversitesi Sosyoloji bölümünden Dr. Jack Black, İngiltere’de “Küçük bot yasası” adıyla bilinen Yasa Dışı Göç Yasa Tasarısı’nın milliyetçilik, ırkçılık ve İngiliz siyaseti açısından ne anlama geldiğini AA muhabirine değerlendirdi.

Savage, tasarıyla ilgili haberleri duyduğunda üzüldüğünü belirterek, “Göçmenlerin İngiltere’ye gelmek için bu tehlikeli yolları seçmesi ve İngiliz hükümetinin yaşadıkları zorlukları bilmeden verdiği karşılık üzüntü vericiydi.” diye konuştu.

İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) çıkış için yaptığı referandumda  (Brexit) şu an iktidardaki Muhafazakar Partinin yabancı karşıtı söylemlerle destek kazanmayı amaçladığını kaydeden Savage, “Muhafazakar Parti ekonominin kötüye gittiğinin, toplumun bölündüğünün ve ülkenin güneyindeki varlıklı insanlarla geri kalanındaki yoksul insanlar arasındaki eşitsizliğin farkında. Bunları çözmek zorunda. Bu nedenle insanların dikkatini buradan alıp ülkeye gelen yabancılara çevirmeye çalışıyor.” ifadelerini kullandı.

Savage, Başbakan Rishi Sunak’ın da göçmen bir ailenin çocuğu olduğuna işaret ederek, “Sunak bir beyaz İngiliz değil. Muhafazakar Parti hükümeti de yıllardır çeşitlilik kartını oynuyor. Çeşitliliğe sahip bir kabineymiş gibi görünerek ‘milliyetçi ve ırkçı değiliz’ diyor. Ancak çoğu, özellikle de Sunak, zengin insanlar ve toplumun belli bir grubu ile çıkarlarını temsil ediyorlar.” dedi.

Sunak’ın göçmenliğinin eskiye dayandığına ve bugünkü göçmenlikle o döneminkilerin farklı algılandığına dikkati çeken Savage, “Ayrıca sınıf algısı da var. Bu etki, şimdi varlıklı hale gelen sınıftaki insanları kör ediyor ve göçmenlerin İngiltere’ye neden geldiklerini anlamak konusunda bilgisiz hale getiriyor.” diye konuştu.

“Seçmenlerin göçmenler dışında temel sorunları var”

Göçmen konusunun siyasi alanda kullanılmasına yönelik de değerlendirmede bulunan Savage, Muhafazakar Partinin göçmenleri Ruanda’ya yollamak ya da göçü durdurmak gibi vaatlerinin etkileyici olduğunu ancak son yerel seçimde kaybedilen 1000 belediye meclisi sandalyesiyle beklenen sonucu vermediğini söyledi.

Brexit referandumu (2016) döneminde halkın göç konusuna daha negatif yaklaştığını ifade eden Savage, “Artan sayıda göçmen İngiltere’ye geliyor ve göçmenler bu topluma birçok değer kazandırıyor. Brexit referandumu döneminde göçmenlik konusu büyük bir endişeydi. Ancak bugün seçmenlerin bundan endişe ettiklerini düşünmüyorum çünkü faturaların artması ya da iş gibi konularda daha temel sorunları var.” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Savage, Muhafazakar Parti hükümetinin bazı konulara yoğunlaşarak o konuda endişeleri artırma gibi bir stratejisi olduğunu dile getirdi.

Ancak Brexit’in İngilizleri özellikle Avrupa’ya seyahat ederken yeniden gümrük, pasaport ve vize gibi konularla tanıştırdığını anlatan Savage, göç konusunda yaşanan ayrımcılığa da işaret etti.

Mike Savage, şunları söyledi:

“İngiltere’de birçok varlıklı göçmen var. Bir grup akademisyenle bu konuda bir araştırma yaptık. Yüksek gelirli işlere önemli sayıda göçmenler alınıyor ve bu sayı artıyor. Yani paranız varsa, yatırım yapabiliyorsanız İngiltere’ye göç edebilirsiniz. Burada bir sınıf ayrımı var.”

“Göçmenleri kabul etmek cömertlik meselesi değil temel bir haktır”

Sheffield Hallam Üniversitesinden Dr. Jack Black de değerlendirmesinde, göçmenleri Ruanda’ya sınır dışı etme planına değinerek, “Bu açıklama göç için canını tehlikeye atan insan sayısında azalmaya neden olmadığı gibi yasa dışı insan kaçakçılığını da hedef alamadı.” dedi.

Muhafazakar Partinin göçmen karşıtı aşırı sağ söyleminde amacının seçimlerde vatandaşların desteğini almak olduğuna vurgu yapan Black, şunları söyledi:

“Muhafazakar Parti milletvekillerinin göçmenleri hedef alıp onları İngiliz değerlerine karşıymış gibi göstererek canavarlaştıran söylemlerini daha önce de gördük. Bunu İçişleri Bakanı Suella Braverman’ın söylemlerinde de duyuyoruz. Göçmenlerin İngilizlerin cömertliğine ihtiyaç duyduğu ve  göçmenlerin bunu suistimal ettiğine yönelik yorumlar ise mültecileri kabul etmenin bir cömertlik meselesi değil işleyen demokrasi için temel hak olduğu gerçeğini görmezden gelmektir.”

Küçük bot yasasının güvenli yollarla İngiltere’ye gelme ihtiyacını da görmezden geldiğinin altını çizen Black, “Tasarı insanların aileleriyle birlikte Manş Denizi’ni geçme sebeplerini de görmezden geliyor. Bu tasarıyla Muhafazakar Partinin gelecek yılki kazanmasalar da büyük farkla kaybetmek istemedikleri seçimler öncesi göçmen karşıtı sert yüzünü korumayı amaçladığını düşünüyorum.” diye konuştu.

“Tasarının İngiltere’nin imajını değiştireceğini düşünüyorum”

Black, göçmen kökenlere sahip siyasetçilerin ortaya böyle bir yasa tasarısı çıkarmasıyla ilgili ise “Kişinin geçmişi ne olursa olsun oy kazanmak için göç meselesini kullanmaya istekli bireyler üreten bir siyasi sistemle karşı karşıyayız. Asıl sorun da bu.” değerlendirmesini yaptı.

Tasarıda Brexit sloganlarından birinin de “Kontrolü geri al” olduğunu belirten Black, “Brexit, yanlış bir şekilde, İngiltere’nin emperyal geçmişinden beslenen bir anlatının eseri olarak kontrolü geri alma fırsatı şeklinde lanse edildi. Buradaki mesele, temelde böyle bir kontrolün kendisinden alınması gereken bir ‘onlar’ gerektirmesidir. Bu, ya AB’dir ya da yasa dışı göçmendir.” dedi.

Tasarının yasalaşması halinde ülkenin sosyal yapısında değişiklik olmasını beklemediğini söyleyen Black, “İngiltere tarihi olarak çok kültürlü ve çok milletli bir ülke. Bunun yanında birçok STK bu tasarıya karşı mücadele veriyor. Tasarının, İngiltere’nin imajını değiştireceğini düşünüyorum. Bu tasarıdan önce çok iyi bir imajımız vardı demek istemiyorum ancak kendisini demokrasinin kalesi olarak gösteren ülke üzerine yeni ve çirkin bir ışık tutacaktır.” ifadelerini kullandı.

İngiltere Kilisesinin ruhani lideri dahi karşı çıktı

İngiltere’de hükümet mart ayında gündeme getirdiği Yasa Dışı Göç Yasa Tasarısı ile ülkeye Manş Denizi’ni aşarak gelen  göçmenleri 28 gün içinde sınır dışı etmeyi planlıyor.

Ülkeye kaçak yollardan girenlere sığınma talebi başvurusu yapma hakkı vermeyen, gözaltı süresince hiçbir hukuki inceleme hakkı tanımayan yasa tasarısına göre sınır dışı edilenler ya geldikleri ülkeye ya da güvenli kabul edilen üçüncü ülkelere sınır dışı edilecek.

Ruanda bu ülkeler arasında yer alıyor. Hükümet, ülkelerinde savaş, çatışma ya da ölüm tehlikesi bulunan  göçmenleri Ruanda ile gelecekte anlaşma yapılacak ülkelere göndermeyi amaçlıyor.

Hükümetin meclise getirdiği tasarıyı ana muhalefetteki İşçi Partisi, İskoçya’da iktidarda bulunan İskoçya Ulusal Partisi, insan hakları aktivistleri ve İngiltere Kilisesinin ruhani lideri Canterbury Başpiskoposu Justin Welby, zor durumda bulunan insanları daha da zora sokacağı eleştirisiyle hedef aldı.

Tasarıyı eleştirenler göçmenlerin İngiltere’ye gelmek için daha zorlu yollar denemek zorunda kalacağını, insan kaçakçılarının kapısını çalmak zorunda kalacağını belirtirken, hükümeti ülkenin ekonomik sorunlarını çözemeyip sorumluluğu göçmenlere yüklemekle suçluyor.

Hükümet ise göçmenlerin bazısının hiçbir sorun yaşamayan ülkelerden geldiğini, bazısının ise İngiltere’ye gelene kadar birçok güvenli ülkeden geçtiğini aktararak, ülke ekonomisi, yargısı ve bürokrasisi üzerindeki göçmen baskısını azaltmak için bu adımı attığını savunuyor. (MHA)

Tags: , ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑