Makaleler

Published on Ekim 13th, 2023

0

İsrail’e tam destek verenler İsrail halkını düşünmüyor | Yücel Özdemir


HAMAS’ın İsrail’e saldırmasıyla başlayan savaş bir haftayı geride bırakırken Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde adeta 11 Eylül 2001’de el Kaide’nin İkiz Kuleler’e saldırması sonrasında yaşananlara benzer bir hava hakim. Filistin halkının yıllarca yaşadığı baskı ve katliamları hatırlatmak, dayanışmada bulunmak, bugüne bir gecede gelinmediğini söylemek adeta antisemitizme indirgenerek suç sayılmaya başlandı.

Saldırıya uğrayan İsrail kurban, bütün Filistinliler suçlu gösteriliyor. Evet, radikal İslamcı örgütün sivilleri katletmesi, kaçırması, esir alması açık olarak kınanması, mahkum edilmesi gerekiyor. Ancak, Filistin halkının davasını savunan, destek veren herkesi terörist ilan edip ona göre bir muamelede bulunmak hem Filistin halkını kriminalize etme hem de HAMAS’ın ekmeğine yağ sürme anlamına geliyor.

Bir hafta içinde Avrupa’da olanlar hükümet, medya ve değişik çevrelerin bu konuda epey yoğun bir mesai içinde olduğunu gösterdi.

Arte ve Bayerische Rundfunk televizyonları, HAMAS’ın saldırısından sonra sosyal medya üzerinden “Sürekli Filistinlilerin dilini keserseniz kendilerini sözle nasıl savunsunlar?” sorusunu sorduğu için Gazeteci Malcolm Ohanwe ile iş birliğine son verdi.

Berlin’in Neukölln ilçesinde pazartesi günü Filistinli 15 yaşındaki bir öğrenci Filistin bayrağı ve poşusuyla okula gittiği için öğretmen tarafından tokatlandı. Öğrencinin karşı çıkması üzerine bu kez yere yatırılarak tekmelendi. Berlin polisi olayla ilgili incelemeyi sürdürüyor. Saldırı doğal olarak Arap ülkelerinden gelen göçmenlerin yoğun olduğu Neukölln’de gerilimi arttırdı. Okula giriş çıkışlar kontrollü yapılıyor.

Çarşamba günü Berlin’de planlanan Filistin’le dayanışma gösterileri polis tarafından yasaklandı. Diğer kentlerde de Filistin’le dayanışma eylemlerinin yasaklanması gündemde. Böylece gösteri hakkı Filistinliler için rafa kaldırılırken, İsrail ile dayanışma eylemlerine özel bir teşvik söz konusu. Tam bir çifte standart politikası…

Savaşla birlikte Filistin ve diğer Arap ülkelerinden gelen göçmenler polisin radarında. Filistin ile dayanışma etkinliklerine yasaklar yolda. Özellikle Gazze’ye para ve malzeme göndermek bundan sonra çok zor olacak. Savaşın seyrine göre Filistin bayrağı taşımak bile suç sayılabilir.

Avrupa’da hükümetler, devletler, resmi kurumlar Filistinlileri bir kapanın içine sıkıştırmaya çalışırken İsrail devletine ve ona sınırsız destek veren kesimlerle tam dayanışma mesajları yayımlanıyor. İsrail’e her türlü askeri, ekonomik ve siyasi destek sözü veriliyor.

Çarşamba günü Alman meclisinde sadece İsrailli kurbanlar anıldı. Törenin yapıldığı sırada ölen 1200’den fazla Filistinli kurbandan tek bir söz dahi edilmedi. Anma için Almanya’nın İsrail Büyükelçisi davet edilirken Filistin tarafı yoktu. Halbuki, Almanya Filistin Özerk Yönetimi ile de diplomatik ilişkilere sahip ve sözde de olsa iki devletli çözümü savunuyor.

Ölüler arasında bile ayrım yapan bir Almanya’dan Filistin ve İsrail halkları arasında kalıcı bir barış için çaba harcamasını beklemek bu nedenle gerçekçi değil. Ara buluculuk, diyalog, savaşa son yerine, sürekli Almanya’nın değişmez devlet politikasının (Staatsraeson) İsrail’in güvenliği olduğu hatırlatılıyor. Hitler faşizminin Yahudilere yaptığı soykırımdan yola çıkılarak ilan edilen bu politikanın faturasını yıllardır Filistin halkı canıyla, kanıyla ödüyor.

Üstelik bu politikanın Yahudilerin can güvenliğine değil, güvensizliğine yol açtığı defalarca kanıtlandığı halde. Saldırıdan sonra İsrail’e açık çek veren, her türlü destek mesajı gönderen Avrupa ülkeleri ve ABD, bir kez daha siyonist devletin Filistin halkına karşı katliamlar yapmasına yeşil ışık yakıyor. Ülkeleri ellerinden alınan, katliamlara uğrayan, ablukadan bunalan Filistinliler, son saldırıda görüldüğü gibi, Yahudi siviller için bir tehdit olmaya devam ediyor. Bu nedenle Yahudilerin güvenliği Filistin halkına karşı katliamlardan, yaşam alanlarını daraltmaktan geçmiyor. Hep birlikte güvenlik paranoyasına kapılmış bir İsrail yarattılar. Bu en çok da İsrail egemen güçlerinin lehine, halkının aleyhine bir durum. Otoriter, faşist, gerici hükümetler bu dinamikler üzerinden varlığını sürdürüyor ve buna karşı çıkan milyonlarca İsraillinin sesi “güvenlik” bahanesiyle kolayca bastırılabiliyor. Sağcı hükümete karşı aylarca süren son kitlesel gösteriler aynı zamanda bir değişim arzusunu temsil ediyordu.

Filistin sorununun çözümünün çıkış kapısının demokratik bir İsrail’den geçtiği bir kez daha görüldü. Zaman zaman yükselen bu eğilim içeride aşırı-sağcılar, faşistler, dinciler; dışarıda ise HAMAS gibi İslami örgütlerin eylemleriyle bastırılıyor. Her saldırı ve katliam İsrail gericileriyle radikal İslamcıların işine yararken, barış, demokrasi, kardeşçe bir arada yaşamayı savunanlara darbe olarak geri dönüyor.

İsrail ve Filistinli ilerici güçlerin seslerini duyuramamaları, bir güç haline gelememelerinde, aynı zamanda sözde barış, demokrasi, iki devletli çözüm diyen ama İsrail devletinin her saldırısına tam destek veren Avrupa ülkelerinin sorumluluğu çok büyük.

İki tarafından gerici güçlerinin yedeğine düşmeden, İsrail ve Filistinli ilericilerin, antifaşistlerin, savaş karşıtlarının gösterdiği birlikte yaşam yolu tek çıkış adresi. Gerisi daha çok kan ve gözyaşından başka bir şey değil.


Yücel Özdemir – Evrensel – 13.10.2023

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑