İnsan Hakları

Published on Mart 19th, 2024

0

Stuttgart’ta 18 Mart eylemi

Her yıl olduğu gibi bu yıl da, 18 Mart Uluslararası Politik Tutsaklar Günü’nde Stuttgart’taki Stammheim Cezaevi önünde de devrimci örgütlerin birlikte düzenlemiş oldukları miting ve yürüyüş ile siyasi tutsakların durumuna dikkat çekildi.

Gül Güzel (Stuttgart)

18 Mart, Avrupa çapında siyasi tutukluların serbest bırakılma günüdür. 18 Mart bu mücadelenin sürekliliğini temsil ediyor. 150 yıl önce, yani 1871’de, Paris Komünü ayaklanması bu gün başladı. Bu, konsey-demokratik bir toplum kurmayı amaçlayan ilk proleter ayaklanmasıydı. Yenilgilere rağmen Komün’ün ayaklanması bugüne kadar bir sinyal işareti olarak kaldı.

Her yıl olduğu gibi bu sene de, 18 Mart Uluslararası Siyasi Tutsaklar Günü’nde Stuttgart’taki Stammheim Cezaevi önünde de devrimci örgütlerin birlikte düzenlemiş oldukları miting ve yürüyüş ile siyasi tutsakların durumuna dikkat çekildi.

Stuttgart Kızıl Dayanışma/Rote Hilfe’nin çağrısı ile gerçekleşen eylem, hem F-Tipi Cezaevi hem de Eyalet Yüksek Ceza Mahkemesi olan Stammheim binasının önünde saat 18.00’de düzenlendi. Mitingde hazır bulunan kurumlar (Kızıl dayanışma, HBDH, Demokratik Kürt Toplum Merkezi , Dayanışmaya devam örgütü, Tutsakların Sesi Platformu (TSP), Filistin dayanışma grubu,  Örgütlü Otonomi ve Stuttgart’ta bulunan benzeri birçok kurum,  eylemi kendi pankart, flama, okudukları mesajları ve müzik eşliğinde gerçekleştirdiler.

Okunan mesajlarla(Adli Yardım Fonu AZADÎ e.V.), Bu yılki 18 Mart Uluslararası Siyasi Tutsaklar Günü, aynı zamanda Stuttgart Demokratik Kürt Toplum Merkezi ve sol Türkiyeli örgütlerinden aktivistlerin sadece Türkiye’deki cezaevlerini doldurmadığının da altını çizmeye bir fırsat oldu.

2011 yılından bu yana Almanya’da yaşayan Kürtler de Ceza Kanunu’nun 129a/b maddesi (yabancı terör örgütüne üyelik) uyarınca suçlanıyor, hapsediliyor ve birkaç yıl hapis cezasına çarptırılıyor. Şu anda Alman cezaevlerinde 11 Kürt tutuklu/hükümlü var. Stuttgart Stammheim Cezaevinde ise şu an Mazlum D., Merdan K. Ve Hasan U. bulunuyor.

§129b davalarından sorumlu olan Federal Savcılık, soruşturmasını Almanya’da bulunan kişilerle sınırlamadı. Geçen yılki yeni suçlamaların çoğu, daha önce Avrupa tutuklama emri uyarınca Almanya’ya iade edilmiş olan kişilere yönelikti. Teslimi istenen kişiler Fransa, İtalya ve Kıbrıs’tan getirildi. Alman yargısının iade talebi şu anda İsveç’ten bekleniyor.

Daha geçen hafta Almanya’da yaşayan siyasi faaliyet gösteren Kürtlere yönelik iki mahkumiyet kararı daha çıktı: Sabri Çimen, 13 Mart’ta Koblenz Yüksek Bölge Mahkemesi tarafından 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Fransa’dan iadesi geçen yılın Ocak ayında gerçekleşti.

Münih Yüksek Bölge Mahkemesi Cuma günü Tahir Köcer’i 2 yıl 5 ay hapis cezasına çarptırdı. Tahir Koçer, Haziran 2021’e kadar ülke çapındaki Kürt örgütleri konfederasyonu KON-MED’in eşbaşkanlığını yaptı ve dolayısıyla Almanya’daki Kürt toplumunun en önemli temsilcilerinden biriydi. Kendisi aynı zamanda sürgündeki Kürt parlamentosu olan Kürdistan Ulusal Kongresi’nin (KNK) üyesidir.

                Sanıkların çoğunluğu bireysel suçlarla suçlanmıyor ancak etkinlik ve gösteri düzenlemek gibi yasal siyasi faaliyetler de suç sayılıyor. Karlsruhe Federal Savcılığı, bu faaliyetlerin yalnızca kişilerin PKK yapılarına dahil oldukları iddiası nedeniyle cezalandırılabileceğini düşünüyor. Bu suçlamalar, çoğunlukla aylarca süren telefonları izleme ve gözlemlerle kanıt olarak kullanılıyor.

§129a/b uyarınca suçlamaların ve tutuklamaların siyasi aktif olması, bu paragrafın özel bir niteliğini şöyle göstermektedir: Soruşturmalar ancak Federal Adalet Bakanlığı’nın kovuşturma için uygun yetki vermesi halinde gerçekleştirilebiliyor. Bu, hangi yabancı kuruluşların yasal olarak yargılanacağını belirleyenin nesnel standartlar değil, federal hükümetin dış politika çıkarları olduğu anlamına gelir. Bu anlamda en büyük tragödi ise, Türkiye’de çok sayıda mahkumun yaşamlarının büyük bir bölümünü gözaltında geçirmek zorunda kalması ve çoğunlukla en ağır işkencelere maruz kalması trajsidir. Türkiye’de bu zulüme uğrayan kişilere baskı ve zulümler hapisten çıktıktan sonra da devam ettiğinden, Almanya’ya kaçmak ve siyasi sığınma başvurusunda bulunmak zorunda kalıyorlar. Ancak,  Türkiye’dekine benzer suçlamalarla burada da kendilerini parmaklıklar ardında, “terörist” damgası altında buluyorlar.

Ortadoğu’nun güncel sorunları ve Türk-Kürt çatışmasının tarihsel arka planı ne ceza hukuku yoluyla ne de kişilerin hapsedilmesiyle çözülemez. Bu nedenle, kriminalizasyon zeminini ortadan kaldırmak ve enerjiyi siyasi bir çözüm bulmanın yollarını bulmaya odaklamak amacıyla, 30 yıldır var olan PKK yasağının yanı sıra Ceza Kanunu’nun 129, 129a ve b maddelerinin kaldırılmasının zamanı çoktan gelmiştir. Kürt siyasi faaliyetlerinin terörizmle bağlı damgalanmamalı. Ve bu yüzden diyoruz ki: Kriminalizasyon yerine diyalog!, Savaş yerine siyasi çözümler. Tüm siyasi tutsaklara özgürlük! Yaşasın Uluslararası dayanışma! Biji berxwedana zindanan! Şeklinde mesajlar okundu.

Mitinge katılan yaklaşık 90 kişilik farklı kurumlardan oluşan grup, daha sonra Cezaevinin etrafında sloganları eşliğinde yürüyüşe geçti. Cezaevinin arkasındaki tepeye çıkan eylemciler, sloganları ‘’Bütün siyasi tutsaklara özgürlük!’’ ile siyasi tutsaklarla dayanışmak için burada olduklarını dile getirdiler. Cezaevindeki odalarının camlarını açan tutsaklar ise, seslerini yükselterek attıkları sloganlarla,’’ Yaşasın Zindanların direnişi’’, ‘’Biji Serok APO’’, ‘’Biji Newroz!’’ gibi sloganlarla eylemcileri selamladılar. Burada da söylenen sloganlarla tutsaklara moral verildi ve saat 1930 civarında eyleme sona erdi.

Tags: ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑