Makaleler

Published on Nisan 24th, 2024

0

Muhalif yayıncılığın çarptığı duvar


Halk TV’deki ‘Görkemli Hatıralar’ hafta sonu Cizre ve Diyarbakır’daydı. Ancak ortaya Kürt sorunundan arındırılmış, steril bir “Türkiye ne güzel bir mozaik” anlayışının yeniden sürümü ortaya çıktı.

Serpil İlgün – Evrensel

Halk TV’nin doğudan batıya Türkiye’nin her köşesini canlı yayınlarla evlere taşıyan programı Görkemli Hatıralar’ın son durakları Cizre ve Diyarbakır oldu.

Sunucu Serhan Asker ve ekibi, uzunca zamandır ünü dünyaya yayılmış turistik kentlerden, çok bilinmeyen ücra ilçelere, doğa, tarih, kültür, müzik eşliğinde hatırı sayılır bir izleyici kitlesini hafta sonları ferah bir gezintiye çıkarıyor.

CHP’li başkanlarca yönetilen kentlerin ağırlık kazandığı üç saatlik programda, konuk listelerinde CHP’li belediye başkanlarının, CHP milletvekillerinin başı çekmesinde ‘muhalif’ bir kanal kimliği taşıdığı için itiraz edilecek bir durum yok. Ancak bu “normallik”, Görkemli Hatıralar’ın son durakları olan Cizre ve Diyarbakır’da korunmadı.

1 Nisan’dan bu yana programın çekildiği kentlerde “Yüzler gülümsüyor, acaba neden” şeklinde müstehzi söylemlerde bulunan Serhan Asker, kayyum siyasetinden geri alındığı için yüzlerin en azından şimdilik güldüğü Cizre’de Belediye Eş Başkanı Güler Yerbasan ve Diyarbakır’da Büyükşehir Eş Başkanı Ayşe Serra Bucak Küçük’ü başta Cizre ve Diyarbakırlılar olmak üzere, programın sıkı takipçileriyle de buluşturmadı.

HAFIZASIZLAŞTIRMAYA DEVAM

Diyarbakır’da Gazi Köşkü bahçesinde çekilen programın “kent siyasetçisi” kontenjanının tercihi CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu oldu. Tanrıkulu’ya itirazımız olduğundan değil ancak DEM’in 8 milletvekilinden birinin dahi olmaması haline, seçimden açık ara çıkmış belediye başkanlarının da eklenmesi, ortaya Kürt sorunundan arındırılmış, steril bir “Türkiye ne güzel bir mozaik” anlayışının yeniden sürümünü çıkarmış oldu.

Cizre’de de, Diyarbakır’da da medeniyetlerin beşiği Mezopotomya tarihi anlatılırken Akkoyunlar’a ya da Bizans’a yer verip, yakın tarihin Kürt isyanlarına, bu isyanları doğuran Kürt sorununa hiç değmemek, onu da geçelim “Diyarbakırlıların da 1 Nisan’dan beri yüzü gülüyor” tespitinin nedenlerine değinmemek, doğrusu şapka çıkarılacak bir kabiliyet örneği.

Kabiliyet çünkü, örneğin İzmir yayınında düşmanın nasıl denize döküldüğü ya da Menemen uğrağında Genç Öğretmen Kubilay’ın gericiler tarafından nasıl öldürüldüğü konusu detaylıca aktarılıp, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş anlatısı, Mustafa Kemal liderliği, kahramanlık hikayeleri coşkuyla anlatılırken, Diyarbakır ve dahi Kürt sorununun çevrelediği kentlerin kimliği ile eşit var olma, tanınma talebinin her türlü şiddet araçlarıyla nasıl bastırıldığı, nasıl bir acı, yara diyarları haline geldiği konusunda tek kelime edilmedi. Yok saymanın, hafızasızlaştırmanın devamlılığı bozulmadı.

Cizre ve Diyarbakır yayınlarında Faqiyê Teyran, Melayê Cizirî, Sezai Karakoç, Ahmed-i Hani, Mehmed Uzun, Musa Anter, Ziya Gökalp “aynı topraklardan çıkmış değerler” sepeti içine konuldu. Cizre’de Nuh tufanı efsanesinden bahsederken Dehak’ı duyan olmadı, Ahmed Arif onurlandırılırken destansı şiirlerinin içeriği ağza alınmadı.

Serhan Asker

​​

DİYARBAKIR’DA ATATÜRK İMGESİNİN KUVVETLENDİRİLMESİ

Yine Diyarbakır programının tercih edilen mekan adresi Gazi Köşkü’nde üç saatlik yayın boyunca Atatürk imgesi kuvvetlendirildi. “Mustafa Kemal 1 yıl kaldığı Diyarbakır’da şu Diyarbakır türküsünü çok severdi, Reyhan şerbetine bayılırdı” gibi vurgularla Diyarbakır’a Atatürk tarafından gösterilen lütufların sık sık altı çizildi.

Serhan Asker’in yayın süresi boyunca “O da bizim değerimiz, bu da” şeklindeki sentezlerini, Sezgin Tanrıkulu’nun “Bizi cezaevlerinde Selahattin Demirtaş gibi haksız hukuksuz tutulanlar da izliyor, buradan onlara da selam gönderiyoruz” şeklindeki söylemleri kırsa da, “Neden içerideler, neden haksızlığa uğradılar” soruları havada asılı kalmaktan kurtulamadı.

KADAYIF DA TESCİLLENMİŞ, NE MUTLU!

Cizre ve Diyarbakır’da dengbejleri, yerel saz üstatlarını, Cizre’de Mikail Arslan’ı, Diyarbakır’da Bedri Ayseli’yi ağırlamak, dağları, ovaları, nehirleri göstermek, defler, utlar, erbaniler, cümbüşlerden yükselen müzikle çekilen halaylara, Kürtçe türkülere yer açmak elbette önemsiz değil. Ancak yayın için bulunduğunuz toprakların yüzyıllar öncesine gidip, Kürt halkının son yüzyılın inkar ve asimilasyon karşısında devam eden mücadelesini “Diyarbakır barışın, kardeşliğin kentidir” gibi artık yıpranmış, müphem bir slogan içinde eritirseniz, Kürt halkından misafirperverlik ötesinde bir saygı göremezsiniz  

Programı Norveç kentlerinden birinde yapıyormuş gibi, Kürt, Ermeni, Süryani, Êzidî ve diğer kadim halkların başına hiçbir şey gelmemiş, hepsini geçelim kayyımlar son 8 yıldır kültürün de, kimliğin de üzerinden silindir gibi geçmemiş gibi yapar, “Kadayıfın tescil sorunu çözüldü”, “Ciğer pişirmenin sırrı nedir” e odaklanırsanız en hafif tabirle ayıp edersiniz. “Muhalif” yayıncılığın, Kürt coğrafyasında yüzyıllık devlet politikası duvarına varıldığında sona erdiğini yine ilan ettiniz.


Serpil İlgün – Evrensel – 23.04.2024

Tags: , , ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑