Makaleler

Published on Eylül 21st, 2023

0

Yılmaz Güney Paris’te bir orduydu ve biz o orduyu kaybettik | Turgay Çelik


Son zamanlar Yılmaz Güney’in devrimciliği üzerine oldukça geniş tartışmalar oldu.

Öyle ki maksadını Aşan saldırılara bile dönüştü bu tür tartışmalar geri bir tartışma biçimidir hiç bir getirisi yoktur.

Oysa ki tartışmalarda eleştiri ve özeleştiri mekanizması çok önemlidir.

Eğer bir eleştiri topluluğu ve bireyi geliştirip dönüştürecekse toplumsal bir ortaklığı esas alacaksa bir anlam ifade eder.

Muzaffer Doyum (Yılmaz Güney ile Paris’te 2 yıl) Güney kitaplığı Yayınları Tarafından yayınlanan kitabında Yılmaz Güney şöyle diyordu: “Mahir Çayan ve Arkadaşları Kaçak durumda iken onları Ben Evimde Sakladım.

Mahir çizgisinde olanlar reklamım olmasın diye bilinçli olarak bu olaydan hiç bahsetmezler

Bu yaklaşım Yılmaz Güney’i çok üzüyordu bugünkü yapılan tartışmalar da aynen bu çerçevededir

Oysaki Devrimci çevrelerde iyi biliyor ki Yılmaz Güney Dünya çapında ünlü bir sinemacı yazar senarist yönetmen öğretici ve bir öğretmendir aynı zamanda devrimci bir önderdir toplumlar üzerinde etkisi oldukça büyüktür.

Bugünkü tartışmalarda gösteriyor ki bu tip tartışmalar Yılmaz Güney’den hiçbir şey eksiltmemiştir tam tersi daha da büyütmüştür.

Bu Tartışmanın pozitif yanı Kamuoyunda müthiş birYılmaz Güneye sahiplenmeyi de beraberinde getirmiştir 

9 Eylül 2023 tarihinde Avrupa sürgünler meclisinin (ASM) Paris’te düzenlemiş olduğu sempozyumda Yılmaz Güney ile son 2 yılını geçiren Muzaffer Doyum( Bekir) Yılmaz Güney’i anlattığında çok önemli bilgiler vermişti.

Daha sonra izleyicilerden Muzaffer doyuma gelen sorular Yılmaz Güney’e yönelik çok abartılı bir açıklama yaptığı yönünde eleştiriler geldi.

Muzaffer Doyum sempozyumda Yılmaz Güney için şöyle söyleyecekti:

“Ben Mahir Çayan çizgisinden gelen biriyim Kendi geleneğimde önemli bir pozisyonum vardı üst düzey bir yönetici idim isteseydim bir saat bile yanında kalmazdım onu eleştirenler onu iyi tanımıyorlar Onun için bu eleştirileri yapıyorlar.

Yılmaz Güney İbrahim Kaypakkaya çizgisinde olan biri idi.

Benim de Yılmaz Güney’e yönelik eleştirel baktığım yönler vardı ta ki tanıyana kadar Yılmaz Güney bugün yaşasaydı Türkiye Devrim hareketi daha ileride olurdu.

Neden bunu söylüyorum Yılmaz Güney öyle bildiğiniz sıradan bir devrimci değildi sanatsal yönüyle araştırmalarıyla toplumsal ilişkisi ve davranışı ile tam bir devrimciydi kesinlikle şabloncu hiç değildi Devrim sorununa bütünlükçü bakıyordu.

Bireyler ve toplumlar üzerinde etkisi müthiş belirleyiciydi.

Anlattıklarımda hiçbir abartı yoktur.”

M. Doyum (Yılmaz Güneyle Paris’te iki yıl) Kitabında Yılmaz Güney şöyle söylüyor: “Devrimci hareketin aşırı bölünmüş yapısı canını sıkan konuların başında geliyordu. “

Ayrıca devrimci örgütlerin kendisini yalnızca bir sinemacı olarak görmelerini bir türlü anlam veremiyordu şu tutuma bakar mısın bir öğretmen hem öğretmen hem devrimci olabiliyor örgütlerde yer alabiliyor gayet doğal bir mühendis Mimar Doktor içinde keza bir sorun görmüyorlar ama ben bir sinemacı olarak siyasi örgütsel mücadelede aktif olarak bulunmak istediğimde o işine baksın onun işi sinema deyip çıkıyorlar. s.24.

Selimiye’de geçirdiği 2,5 yıllık tutukluluk döneminin kendisi için çok öğretici ve eğitici olduğunu orada devrimcilerin zayıflıklarını yeteneksizliklerini bir kısmının Döneklik yolunu seçmesini büyük bir üzüntü ve düş kırıklığı içinde izlediğini Tam da bu nedenlerle Devrim davasına çok daha kararlı bir şekilde katılmaya karar verdiğini anlattı. s.25.

Yol filminin galasını yapmak için Yılmaz abi etrafında Fransa’nın önemli insanlarını davet etmişti gösteri 3-4 saat sürdü orada ilgimi çeken hümanist bir papazın sorusu olmuştu.

Film gerçekten Muazzam duygu yüklü insanı çarpıyor sersemletiyor ama sanki biraz karamsar bir çıkış yolu yok gibi bir imaj veriyor.

Yılmaz abi bu soruya tam anlamıyla Militan bir sinemacı diliyle yanıt vermişti.

Benim sinemamın amacı ülkenin toplumsal gerçekliğini en çarpıcı biçimde ortaya koymak ve insanları bu gerçeklik üzerinde düşünmeye yöneltmektir çözümü bulup çıkartmak onların işidir Bu filmde yakınlarının telkiniyle kendisine ihanet ettiğine inandırılan ve tek amacı karısını cezalandırmak olan bir adamın donmak üzere iken onu kurtarmak uğruna gösterdiği olağanüstü çaba ve bir Kürt gencinin zulme karşı mücadele için atını dağa sürüşü hem insanlık değerlerinin asla ölmeyeceğini hem de kurtuluşun ancak mücadele ile elde edileceğini anlatımıdır benim sinemam isyanının çığlığıdır.

Yılmaz Güney hakkında çok sayıda çeşitli kitaplar makaleler yazıldı Yılmaz Güney son dönemlerinde 6-7 Şubat 1984’te yine 3-4 devrimci arkadaşlarıyla birlikte.

Devrimin sorunları üzerine iki gün iki gece tartışmalar yürüttü  Bu tartışmalar protokole dökülerek kitaplaştırılmıştır yine Güney kitaplığı yayınlarında tarafından Yayınlanmıştır isteyenler oradan elde edebilir.

Sonuç olarak Ozan Emekçinin Yılmaz Güney’e Yönelik Sürgün dergisinin 6 Sayısında yaptığı söyleşideki ifadesi çok önemliydi Yılmaz Güney’in devrime kattıkları oldukça fazladır lümpenleri bile devrimci yapmıştır tanıdığım birçok insan Yılmaz Güney solcuysa ben de solcuyum demiştir.

Yılmaz Güney’i kaybettiğimizde Ömer Polat çok güzel bir tanımlama yapmıştı.

Paris’te bir ordumuz vardı ve biz o ordumuzu kaybettik gerçekten de Yılmaz Güney Paris’te bir orduydu

  Saygı ve özlemle anıyorum


 Turgay Çelik – 21.09.2023

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑