Seçtiklerimiz

Published on Temmuz 17th, 2020

0

Ayasofya kültürdür, insanlık mirasıdır! – Demir Çelik


Hiç düşünmezler mi; Efrîn, Girê Spî, Serêkaniyê’yi işgal ettiklerinde kutsanan binlerce camide Fetih Süresi’ni okutan bu ırkçı zihniyet, yarın da Ayasofya’da Kürdistan’ın işgali için Fetih Süresi okunacak, Kürtlerin sağ yakalanmaması, öldürülmesi gerektiğinin vaazı verilecektir….

Danıştay’ın Ayasofya’yı cami yapma kararı tek başına seçime dönük bir adım olarak açıklanamaz. Elbette ki her iktidar gibi AKP-MHP iktidarı da her fırsatı kendi lehine çevirmek ve değerlendirmek ister. Faşist iktidar hem yaşanan ekonomik ve siyasi krizin üstünü örtmeye çalışarak olası kaosu ötelemek, hem de toplumun sağ çoğunluğunu konsolide etmek amacıyla bu ve benzer girişimlere devam edecektir. Bu işin çıplak gözle görünen yüzüdür. Ancak hakikatin tümünü açıklamaya yeter değildir. Danıştay’ın bu kararı hukuki olmaktan çok siyasi bir karar olduğu açıktır. Bu nedenle tarihi, sosyal, kültürel ve siyasi sonuçları olacak olan bu kararın iktidardan, devletin yeniden dizaynından bağımsız düşünülemez.

Gündemi değiştirmek, seçimi konsolide etmek dahil olmak üzere Türk-İslam zihniyetinin tarihi miraslara, kültürel değerlere, ekolojik yaşam alanlarına yaklaşımının, dilsel, kimliksel, kadın kırımı ve toplum kırımına sınır tanımaksızın devam edeceğinin kararıdır bu. Ayasofya; her şeyden önce insanlığın binlerce yıllık tarihi ve kültürel mirasıdır. İstanbul’un ekolojik ayak izlerinin önemli mimari ve dinsel mekanıdır. Başta Ortodoks Hıristiyanları olmak üzere tüm Hıristiyanlar için kutsal bir mabet olduğu için uluslararası hukukun konusu olan Ayasofya’nın cami yapılması kararında iktidarın muradının ne olduğu sorusu önem arz ediyor.

Türkçü devlet geleneğinde tarihe, kültüre, kimliğe ve doğaya saygı hiç yaşanmamış ki bugünde yaşansın. Selçuklu, Osmanlı ve en nihayetinde Türk devletinin tarihi Mezopotamya ve Anadolu’nun birçok kadim medeniyetlerini soykırıma uğratma, kültürel ve sanatsal değerlerini ortadan kaldırma ya da kendisine mal etme tarihidir. Ermeni, Asurî-Süryanî, Rum, Kürt ve Alevi soykırımları üzerinden yükselen bu ırkçı gelenek, devletin bu kimlikler ve kültürel değerler karşısında yeniden dizaynı ile bu kimliklere ve değerlere ait son izleri ve kalıntıları da belleklerden silmeye çalışıyor. Kürtlere soykırım yaşatmak isteyen bu faşist iktidar, ötekilerden geriye kalana el koymak, gasp etmek istiyor. Çünkü işgalci, gaspçı ve sömürgeci Türkçü zihniyet ile fetihçi, ganimetçi İslamist zihniyet el ele iktidardadırlar. Orta Asya’dan at üzerinde ve elindeki kılıcı dışında tarihi hiçbir yapım ve yaratım faaliyeti içinde olmayan bu ırkçı zihniyet; tarih boyunca yakıp-yıkan, kardeşin kardeşi, babanın oğlunu katleden, katliam ve soykırımlarla halkları, inançları ve değerlerini ortadan kaldıran olmuştur. İslam’ın Arap Yarımadasından çepere ve çevreye doğru geliştirilen fetihçi anlayış Türkçü zihniyet için bulunmaz fırsat demekti. Selçuklulardan bu yana bu Türkçü zihniyet, nice kadim medeniyeti ve değerlerini ortadan kaldırmakla kalmamış, herkesi Türk, herkesi İslam yapmaya kalkışmış, bundan da bir adım olsun geri durmamıştır. AKP-MHP iktidarının Ayasofya’yı cami yaptırma kararı öncesinde Kılıçdaroğlu’nun “Ayasofya’yı cami yapma kararını getirsinler ilk savunan ben olurum” demesi. Sonrasında Muharrem İnce’nin “Davet etsinler Ayasofya’ya namaz kılmaya giderim” açıklaması; devletin ırkçı zihniyetinin arkasında durma, değerleri hiçleştirme olduğu kadar, Ortadoğu, Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika’da açığa çıkan yeni dengeler ve ittifaklarda devletin kendisine yeni alanlar açmak istemesinin ve yeni ittifak güçleri edinme ihtiyacı nedeniyledir.

Türkiye’de toplumsal histeri hali yaşanıyor. Adeta toplumun aklı, vicdani, duygusu dumura uğramış, devletin ve iktidarın her söylediğine, her yaptığına tepkisiz kalmayı kendisine görev edinmiş görünüyor. HDP demokrasi için yürüyor yalnız kalıyor. Barolar adalet için demokrasi nöbetinde yine yalnız bırakılıyor. Onların meşru, haklı taleplerine kulağını tıkayan faşist iktidar bir haftada çoklu baro yasasını çıkarabiliyor. Yanlı yargının yanına yanlı savunmayı katan iktidar, gül bahçesindeki dikenleri tek tek ayıklamanın içerisindeyken toplum sessiz, suskun, kaderine razı sırasını bekliyor.

Ermeni, Asurî- Süryanî, Rum kiliselerini yakıp yıkanlar, arta kalanlarını depo, hayvan barınağı olarak kullanmakta hiçbir beis görmeyen bu zihniyet, camide bira içildi yalanı ile toplumsal linçe kalkışan zihniyettir. Kendi kutsallı için ölümü göze alan bu zihniyet Alevi’nin kutsalına üç hilali, MHP amblemini yazmayı hakkı görmekle kalmıyor, kutsala el uzatıyor, içine pisleyebiliyor. Yaşanan bu toplumsal histerinin etkisinde kalan kimi dini bütün Kürtler, kendilerine yaşatılan onca ağır siyasal travmaya rağmen, Ayasofya’nın cami olarak hizmete açılmasına sevinmekte, İslam’ın zaferi diye sığ yaklaşmaktadırlar. Türkçü zihniyet sahiplerinin her gün ağızlarında sakız ettikleri din kardeşiyiz dedikleri Kürt’ün dili, kimliği yasak, değerlerine hakaret edilmekte, kültürel, ekolojik ve toplumsal kırımın yanı sıra soykırım yaşatılmak istenmektedir. Bir güne bir gün mademki din kardeşiyiz, o halde senin kadar benimde anadilimde eğitim alma hakkım, ‘Kürt kimliğimin Anayasal güvencede olması hakkım yok mudur?’ diye sormazlar. Hiç düşünmezler mi; Efrîn, Girê Spî, Serêkaniyê’yi işgal ettiklerinde kutsanan binlerce camide Fetih Süresi’ni okutan bu ırkçı zihniyet, yarın da Ayasofya’da Kürdistan’ın işgali için Fetih Süresi okunacak, Kürtlerin sağ yakalanmaması, öldürülmesi gerektiğinin vaazı verilecektir.

Gelin tekçi, ırkçı devlet geleneğini ortadan kaldırdığı, asimile ettiği otuz altı etnik kimlik, üç Semavi din mensubu, Raya(Raa)-Rêya Heqî inanç sahipleri, toplum dinamikleri, kadın ve gençler olarak bize giydirilmek istenen bu deli gömleğe hep beraber hayır diyelim.


Yeni Özgür Politika – 17.07.2020

Tags: , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑