Faşizm

Published on Ocak 20th, 2024

0

“Gerçek anlamda bu cinayetle bir yüzleşme olmadı”

HRANT DİNK ÖLDÜRÜLÜŞÜNÜN 17. YILINDA ANILDI – Anma her yıl olduğu gibi saat 15.00’da, Hrant’ın vurulduğu yerde, Agos’un eski bürosu Sebat Apartmanı önünde gerçekleştirildi. Anma konuşmasını yapan Oya Baydar “Sen bizim vicdanımızdın Ahparig. Her şey, herkes öldürülebilir ama vicdan öldürülmez, iyilik öldürülmez, cesaret öldürülmez. İşte bu yüzden 17 yıldır, her 19 Ocakta hepimizin içinde yeniden doğuyorsun” dedi.

Hikmet Adal

Hikmet Adal – bianet

Agos Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, öldürülüşünün 17. yılında her sene olduğu gibi, gazetenin İstanbul Şişli’deki eski binası olan Sebat Apartmanı önünde yapılan törenle anıldı. Anma etkinliklerinin bir parçası olarak binanın cephesine dün gece itibariyle Hrant Dink’in silüeti yansıtıldı.

Tören 14.00 itibariyle başladı. Osmangazi Metrosu ile Halâskârgazi Caddesi trafiğe kapatıldı. İnsanlar yürüyerek ve sloganlarla tören alanına ulaştı. Kitle Sebat Apartmanı’nın önünde Hrant Dink’in öldürüldüğü yere karanfiller bıraktı, dua etti.

Anmaya Hrant’ın Arkadaşları’ndan Gezi hükümlüsü Çiğdem Mater, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nden mesaj gönderdi. Mesajı Cumartesi Anneleri/İnsanları’ndan Besna ve Hanım Tosun okudu. Mater mesajında “Adaleti sebatla beklediğimiz bir yıl daha geçti. Adalet yerine yine adaletsizlikle yüz yüze kaldığımız bir yıl daha… 17 yıl sonra 17 yaşındaki katil artık aranızda, tıpkı öldür diyenlerin aranızda olduğu gibi. Cinayetinin arkasındaki karanlığı aramaktan vazgeçmeyeceğiz. Ne de adalet talebimizden. 19 Ocak 2007’de Sebat Apartmanının önünde işlenen cinayet o ana ait değildir, biliyoruz. Öldür diyenleri biliyoruz, tanıyoruz. Yeni değiller, Ne yazık ki eskimiyorlar da… ne güzel ki bizler de azalmıyoruz. Hrant dink’e sevgimiz ve mahcubiyetimizle adalete inancımız ve inadımızla buradayız. Yalnız değiliz” dedi. 

Aydın: Cinayetin arkasındaki karanlık yapı aydınlatılmadı

Ardından Hrant’ın Arkadaşları’ndan Bülent Aydın’ın anma saati olan 15.00’a kadar mikrofonu aldı. Aydın “Gerçek anlamda bu cinayetle bir yüzleşme olmadı. Cinayetin arkasındaki karanlık yapı aydınlatılmadı” dedi.

Aydın “Hrant Dink’e iftira attılar. Onu hedef haline getirdiler. Onu yaşı küçük bir tetikçi bularak katlettiler. Öldürenleri ödüllendirdiler. Bu koca lekeden utanmadılar. Adalet talebimize kulak vermediler” diye devam etti. “Buraya vazgeçmediğimizi bir kez daha söylemek için geldik” diyen Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü:

Senin bize bıraktığın idealler, bugün de bu ülkenin sorunu, umudu, mücadelesi sürüyor. Belki hepimizden farklıydı senin inadın ve gerçeği söyleme cesaretin. Fakat emin ol hiçbir şey boşuna olmadı. O büyük kalabalık, ‘Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeni’yiz’ diye arkandan yürüdü. Agos’un önünü, Hrant’ın sokağını bir boydan bir boya doldurduğumuz için teşekkürler Hrant’ın Arkadaşları.”

Aydın’ın konuşmasının ardından Hrant Dink için saygı duruşunda bulunuldu. Anmaya katılan kitle de “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeni’yiz”, “Yaşasın halkların kardeşliği”, “Öldür diyenler yargılansın” sloganları attı.

Aydın daha sonra anma konuşmasını yapmak üzere mikrofonu yazar Oya Baydar’a bıraktı. Baydar, Hrant Dink’in arkadaşlarına ‘Kardeşler’ diyerek seslendi. Ayrıca Selahattin Demirtaş, Osman Kavala ve Gültan Kışanak gibi siyasi mahkumları andı. Baydar’ın konuşması şöyle:  

“Kardeşler, dostlar, Hrant’ın sevgili ailesi, arkadaşları, bugün burada bulunan, bulunamayan ülkemizin barışçı, vicdanlı, aydınlık insanları!

17 yıl önce burada, bu kapının önünde, Sevgili Rakel’in unutulmaz deyişiyle, ‘bir bebekten bir katil yaratan karanlık’ Türkiye’nin vicdanını katletti. Evet, Hrant bu ülkenin dertlerinin, acılarının hem taşıyıcısı hem de ezilen insanlarının, acılı halklarının  dermanı ve vicdanıydı.

Özel insanlar vardır. Onlar çağlarının, topraklarının, halklarının değerlerini kendilerinde toplarlar. Hrant böyle bir insandı. Bugün burada onu anarken bir Hrant Dink güzellemesi yaptığımı sanmayın. Onu ilk tanıdığım gün: – 2002 yılıydı, Barış Girişimi’ni kurmak üzere biraraya gelmiştik- daha o gün düşünmüştüm bunu. Şiarımız olan ‘ama’sız barışçılık’ da, ‘Ne gücün terörü ne terörün gücü’ belgisi de ona aittir. Çift taraflı ateşe maruz kaldığı günlerde, ‘Burada, Türkiye’de Taksim’in ortasında ‘Soykırım vardır’ diye, Paris’te Concorde Meydanı’nda taşın üstüne çıkıp ‘Soykırım yoktur,’ diye bağıracağım derken, halkları birbirine düşman eden ırkçı-milliyetçi bağnazlığa karşı barışın diliyle haykırıyordu. O resmî tarihin yalanlarına, karartmalarına karşı çıkan bir tabu kırıcıydı. Ve biliriz ki karanlıklarda yuvalanmış güçler en çok tabuların kırılmasından, yalanlarının meydana çıkarılmasından, karanlık yüzlerinin görülmesinden korkarlar. Hrant’ı bu yüzden vurdular.

O şahin değil güvercindi. ‘Bir güvercin tedirginliğiyle yaşıyorum ama biliyorum ki bu ülkede güvercinler öldürülmez’ derken yanılıyordu. Şahin olsaydı, saldırgan olsaydı, halkların birliğini, kardeşliğini silahla, şiddetle savunsaydı hedef olmayacaktı. Bu ülkeye hakim olan kadim karanlık tam da güvercin olduğu için çıkardı idam fermanını. Hrant Dink’ten hain imajı yaratamayacaklarını anladıkları için, ama’sız barışçılığın sessiz gücünü kavradıkları için susturmak istediler güvercini.

17 yıl önce bugün, bu saatlerde seni ülkenden, ailenden, dostlarından, toprağından, bizlerden ayırdılar Ahparig! Sana, ‘Bu topraklarda gözünüz var’ diye saldıranlara verdiğin cevabı hatırlıyorum: ‘Bizim bu topraklarda gözümüz var, çünkü köklerimiz  burada. Ama merak etmeyin, bu toprakları alıp gitmek için değil bu toprakların dibine girmek için’ demiştin. Sen: bu toprakları en has, en değerli, yüzakımız evlatlarından biri, şimdi  köklerinin derinlerde olduğu bu topraklarda yatıyorsun. Ülkenin bütün insanları, bütün halkları: Türk, Kürt, Ermeni, Rum, Yahudi, Laz,Çerkes, Arap, Ezidî, Süryani,  hepimizin kökleri toprağımızın derinliklerinde birbirine karışıyor, birbiriyle sarmaşıyor. İşte bu yüzden, ırkçılara, faşistlere, bizleri ayırıp birbirimize düşman etmeye çalışanlara inat, her yıl burada buluşuyoruz.  Her yıl ‘Faşizme inat, kardeşimsin Hrant!’ diye haykırıyoruz. Hepimiz Ermeni oluyoruz.  Hafızayı diri tutmak, unutmamak, unutturmamak için, Ama asıl; bu topraklar üzerinde eşit ve özgür insanlar olarak beraber yaşama arzunu senin vasiyetin kabul ettiğimiz için…

Ne var ki sana iyi haberlerim yok Ahparig. Ülkemizin üstüne çöken karanlık yıl be yıl, gün be gün yoğunlaşıyor. Bebeklerden katiller, masum gençlerden kindar nesiller yetiştirenlerin iktidarını alt etmeyi başaramadık. Uğruna can verdiğin insanlık değerleri, ırkçı faşist odakların saldırısıyla karşı karşıya. Ülkeye hükmedenler kendi bekalarını ve iktidarlarını halkları birbirine düşman ederek koruyup perçinliyorlar. Yarınlara güven yok oluyor, insanlarımız nereye varacağını bilemedikleri bir bekleyiş içinde gün be gün umutlarını yitiriyor. Sana atılan kurşunun bu ülkenin halklarına, barışına atıldığını şimdi daha iyi anlıyoruz.

Sen bizim vicdanımızdın Ahparig. Her şey, herkes öldürülebilir ama vicdan öldürülmez, iyilik öldürülmez, cesaret öldürülmez. İşte bu yüzden 17 yıldır, her 19 Ocakta  hepimizin içinde yeniden doğuyorsun. 19 Ocak bu toprakların vicdan ve kardeşlik günüdür, öyle kutlanmalıdır.

Selam seninle aynı değerleri paylaşanlara, selam bu değerleri cesaretle, gerekirse canları pahasına savunmaya and içenlere. Selam bu değerleri savundukları için zindanlarda, sürgünlerde bedel ödeyenlere. Adlarını tek tek sayabilmem mümkün değil; Selahattin Demirtaş’ın, Osman Kavala’nın, Gültan Kışanak’ın simgeleşmiş şahıslarında onların tümünü de senin adına  selamlıyorum.”

Anma Oya Baydar’ın konuşmasının ardından son buldu.

Tags: , , , ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑