Makaleler

Published on Nisan 17th, 2024

0

Gülistan Kılıç Koçyiğit: Kürt sorununu çözmeyen, çözülür

Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’nin demokratikleşemeyeceği gerçeğinden yola çıkarak, yeni, demokratik, çoğulcu ve kadın özgürlükçü bir toplumsal sözleşme için çalışmalıyız.

Gülistan Kılıç Koçyiğit
DEM Parti Grup Başkan Vekili

31 Mart 2024 seçimleri, Türkiye’de birçok dinamiği değiştirdi ve pek çok değişimin kapısını araladı. Devletin ideolojik-güvenlik stratejisi, 2015 sonrasında başlayıp 2016’da perçinlenmiş ve 2017’deki referandumla yeni bir aşamaya taşınmıştı. Ancak, bu tarihten sonra yaşanan tüm değişikliklere rağmen, ekonomi ve güvenlik-beka faktörü üzerinden oy almakta başarılı olan iktidar, 2015’ten bu yana ilk kez büyük bir seçim yenilgisi yaşadı.

Bu sonuçların ortaya çıkmasında birçok faktör belirleyici oldu. Hayat pahalılığı, işsizlik ve enflasyon, artan antidemokratik uygulamalar, savaş politikaları, tekçi bakış açısı, kadınları yok sayan politikalar ve yasal düzenlemeler, emeğin haklarını gasbeden ekonomi politikaları en önemli etkenler arasında yer aldı. Özellikle, mayıs seçimleri sonrası iktidarın büründüğü kibirle bütünleşen bu faktörler, sandıkta ilk kez sert bir tepkiyle karşılaştı.

Seçim değerlendirmesini çok farklı bakış açıları ile yapmakta fayda var.Ama taşların yerli yerine oturması için seçim sonuçlarını Kürdistan ve Türkiye ekseninde ayrı ayrı ele almak daha doğru olacaktır.

Kürtler, 31 Mart seçimlerinde AKP-MHP’nin Kürdistan’daki kayyum politikalarına karşı kararlı bir duruş sergileyerek, kendi dilleri, kimlikleri, kültürleri ve tarihlerine yönelik ret ve inkâr politikalarına güçlü bir cevap verdi. Tecrit politikalarına karşı çıktı. Seçim sonuçları, Kürt sorununa çözümde ısrarın ve Kürt düşmanlığı siyasetinin iflasının altını çizdi.

Kürdistan’da DEM Parti’nin başarısı ve AKP’nin erimesi “Kürt sorununu çözmeyen çözülür” tespitinin haklılığını gözler önüne serdi.

31 Mart seçimleri, Türkiye’de önemli bir değişim ve yeni bir siyasi dönemin kapısını araladı. İstanbul’un büyük farkla CHP’ye geçmesi ve birçok yeni belediyenin AKP ve MHP’den alınması, ülkenin genel siyasi manzarasında radikal bir değişiklik yarattı. Bu sonuçlarda DEM Parti’nin kent uzlaşısı formülü ve metropollerdeki Kürt seçmenin stratejik oy kullanması gibi faktörler belirleyici oldu.

31 Mart seçim sonuçları, kent yoksulları, işçiler, kadınlar, Aleviler ve mevcut sistemin haksızlığına uğrayan herkesin artık yeter demesinin somut bir ifadesiydi. Bu sonuçlar, demokrasi ve barışın kapısını araladı, ancak bu kapının tamamen açılması için muhalif güçlerin birleşik bir mücadeleyi büyütmesi gerekiyor. Bu nedenle, 2023 mayıs seçimlerinden önce oluşturulan Emek ve Özgürlük İttifakı, şimdi daha da önemli bir hale geldi. Emek ve Özgürlük İttifakı hızlıca tartışmalarını tüketip ortak bir mücadele/demokrasi programı ile toplumun karşısına çıkmalıdır. Sıkça belirttiğimiz “Emek ve Özgürlük İttifakı bir seçim ittifakı değildir” sözünün önümüzdeki seçimsiz dönemde hayat bulması için tüm öznelerin üzerine düşeni yapması zaruridir.

Sol muhalefet ve demokrasi güçleri, tarihsel rolünü oynamak için birleşik mücadele zeminini güçlendirmelidir. Bu, sadece örgütlerin yan yana gelmesinden öte, sokaklarda, fabrikalarda, tarlalarda ve yaşamın her alanında mücadeleyi örmeyi ve ağlarını genişletmeyi gerektirir. Bir öncelik sıralaması olmaksızın, halkın her sorununu sahiplenen ve çözüm için mücadele eden bir yaklaşım esas alınmalıdır.  

Van örneği, birlikte direnmenin ve birlikte kazanmanın ne kadar önemli olduğunu somut bir şekilde göstermiştir. Türkiye’den-Kürdistan’a kadar mücadele hatları birleştirilmeli ve ortak mücadele zemini güçlendirilmelidir.

Bugünün en büyük sorunu olan Kürt sorununu demokratik ve barışçıl bir şekilde çözmek için birlikte çalışmalı ve ortak söz kurmalıyız. Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’nin demokratikleşemeyeceği gerçeğinden yola çıkarak, yeni, demokratik, çoğulcu ve kadın özgürlükçü bir toplumsal sözleşme için çalışmalıyız. İşçi sınıfına, emekçinin haklarını almanın yolunun Kürt sorununun çözümünden geçtiğini birlikte anlatmalıyız.

Kadın özgürlük mücadelesini birlikte yükseltmeli, doğanın talanına ve rantçı politikalara karşı toplumu örgütlemeliyiz. Yerelden başlayarak yeni bir yaşamın mümkün olduğunu göstermeli ve halkı bu yönde harekete geçirmeliyiz. Halkçı yerel yönetim anlayışını yaşama geçirmek için çaba göstermeliyiz.

KESK, DİSK, TMMOB ve TTB gibi emek meslek örgütleri hızla bir araya gelip emek mücadelesinin öncülüğünü yapmalıdır. 1 Mayıs, bu yönde atılacak adımlar için önemli bir fırsattır. Herkes, 1 Mayıs’ın coşkusunu artırmak için şimdiden çalışmalıdır.

Ana muhalefet partisinin, toplumun ihtiyaçlarına soldan bir bakış açısıyla yanıt vererek siyaset sınırlarını aşması önemlidir. Özellikle Kürt sonunun demokratik barışçıl çözümü başta olmak üzere emek, kadın, ekoloji  ve inanç başlıklarında cesur adımlar atmayı başarabilir ise 2028 yılında iktidar değişiminin yolu açılmış olacaktır. Şimdi tam da bunun zamanıdır. Toplum bunun onayını vermiş rızasını göstermiştir. Toplum şoven dile, faşist uygulamalara ve savaş siyasetine artık yeter demiştir.

Zaman, birleşik mücadele zamanıdır, faşizmi yenme zamanıdır.


Gülistan Kılıç Koçyiğit – Evrensel – 16.04.2024

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑