Makaleler

Published on Mart 2nd, 2024

0

‘Hilalin Altında’ katlederken sızlayan vicdan | Gül Güzel


Helmut von Moltke’nin ‘’Eski Türkiye’de yaşananlar-1835 – 1939’’ adlı eseri, o süreçte ablasına yazdığı mektuplardan ve Federal kütüphanenin resmi bilgi eklemlerinden oluşuyor. Osmanlı imparatorluğunun parçalanıp-yıkılmaya yüz tuttuğu döneme dair çok nadir belgeler, Sultan Selim ve II. Mahmud sürecine dair bilgilerden oluşuyor. Ancak bu belgeler şimdiye kadar Türkçeye çevrilmedi veya çevirtilmedi. Hatta kitabın Almancasını bulmak bile oldukça zor. Zorluğu bilinçli olarak bazı çevrelerce saklanması, saklı tutulması, bilgilerin gizlenmesinden kaynaklı bir durum. Bilindiği gibi okunan kitaplar, sona yaklaşıldıkça okuyanın elinde hafifleşir. Ama velakin ‘’Hilalin altında’’ kitabı, sonlara yaklaşırken demir gibi ağırlaşarak, yüreklere de ağırlık basıyor.

Helmut von Moltke, sultan II. Mahmud’a danışmanlık yaptığı 1836-39 yıllarında, bütün küçük Asya’yı gezer. Tabii Toros ordusuna da danışman olarak eşlik eder. Bu yüzden Çanakkale boğazında başlayan seyahati, 1839 yılına kadar Doğu Anadolu, Kuzey Suriye ve Mezopotamya’ya kadar gider. Bu gezilerini bazen de, Dicle ve Fırat nehirleri üzerinde, koyun ve keçi derilerinden şişirilerek yapılan sallarla Musul’a kadar gerçekleştirir.

Moltke bu gezileri süresinde yaşayıp-gördüklerini mektuplarla ülkesine/ablasına yollayıp, belgeselleştirir. Yazılan bu mektupları ‘Unter dem Halbmond- Erlebnisse in der alten Türkei’ (Hilalin altında- eski Türkiye’deki yaşananlar) adı altında Marixverlag yayın evi tarafından ancak 1984 yılında yayınlanır. Yalnız internet üzeri temin edilebilinen bu kitabı okudukça, Alman-Türk nasyonallerinin işbirliğinin, Kürt halkına karşı her tarih diliminde ortak yapılan imha projelerini ve programlarını üzülerek görmek mümkün.

Katlederken sızlayan vicdan(!?!)

Okudukça ellerde ve yüreklerde ağırlaşan bir kitap. Çünkü 49 başlıktan oluşan kitabın her bölümünde 19. YY. Başında ‘’Bosporus’un hasta Adamı’’ olarak adlandırılan Osmanlı imparatorluğunun kendi iktidarını sürdürmek için işlediği farklı katliamlar net bir şekilde kitapta yer alıyor. 16 Haziran 1826 yılında Sultan II. Mahmut İslam inancına tehlike olarak gördüğü her inancı ve kültürü temizleme reformunu camilerde vaazlarla halka duyuruyordu. Hedefinde şimdiye kadar Osmanlı ordusuna hizmet eden Hacı- Bektaş dergahının yetiştirdiği Yeniçeriler de vardı. İlk saldırıda 6.000 Yeniçeri katledilmiş, devam eden günler içinde 4.000 kişi daha katledilmiş. Hiç kimsenin Yeniçeri adını asla ağzına almama ve kıyafetlerini giymeme yasağı getirilmişti. Bunlarla yetinmeyen Sultan bütün Hristiyanların ve diğer Avrupalıların katledilmesi, mallarına el konulması, kadın ve kızlarının da köle olarak satılması kararı çıkarmıştı.

Moltke’nin seyahati sürecinde Almanya’daki ablasına yazdıkları mektuplardan oluşan Kitaptaki bölümlerden bazı kısa kesitlere baktığımızda, işbirlikçi katliamcıların işledikleri cinayetleri  görmek mümkün.

Helmut von Moltke, Dicle ve çevre dağların çevresindeki Bilecik’te bir olayı şöyle anlatıyor ‘’Bütün yardımcı güçlerle ağırlıklı olarak hedefimizi Kürdistan’a vermiştik. Köpekleri üzerine saldığımız halk-köylüler dağlara kaçıyorlardı. Ama kaçabilenler sadece genç ve güçlü olan kimselerdi. Kaçamayıp da yakalananlar genellikle çocuklar, yaşlılar ve engellilerdi. Bu yakalananlar uzun halatlarda birbirlerine, elleri çapraz şekilde bağlanıyor; esir olarak sürdürülüyorlardı. Kürt oldukları için ordudan kaçan ve hatta Türkçe hiç bilmeyen  asker kaçaklarını da yakalayan her askere, 20-100 Gulden arası para ödül veriliyordu’’.

4. Haziran 1838 Kürtlere karşı kuşatma- Karzandağı

Helmut von Molke bu hikayesini de yine ablasına yazdığı mektubunda şöyle anlatıyor ‘’Muş ile Hazu arasında yükselen yüksek sarp dağlar bölgesi burası. Bu dağları şimdiye kadar hiç bir Türk ordusu, hatta Reşid paşa komutası dahi aşamamış. Bu bölgede kimse vergi vermez. Hatta kimse askere de gitmez. Köy 200 ayak yüksekliğinde sarp-yüksek bir yamaçta. Köye ön cepheden girmemiz mümkün değil. Mahmud beye, köyün arka tarafına dolanıp, üst yamaçtan, köye arkadan inmemizi öneriyorum. Böylelikle köylülerin arka yönü-yolunu kesmiş oluyoruz. Bu şekilde bir süre sonra köylülerin başlarına dikildik. Oradan yağdırdığımız kurşunlarla, bulundukları damların üzerindeki köylüler ateşe tutuldu. Allah Allah! diyerek köye indik. Kaçanların çoğu süngülerle öldürülürken, bir kısmı da kaçmayı başardı. Ben kendim bütün bunları bindiğim eşek sırtında yaptım. Çünkü günlerden beri yorgundum ve yürümeye pek halim yoktu. Köydeki evler eşyalarla doluydu. Askerler buldukları çeşitli ganimetlerle geri dönüyorlardı. Çoğuda ceplerini dolduruyorlardı. Birisi benim de cebime avucundakilerden doldurdu’’.

            Yine Dicle kıyısında bir olay ve Yüreklerin parçalanması(!)

Moltke kendisi de suç ortağı olduğu hatta Osmanlı ordusundaki askerlere insanları nasıl katledilmesi gerektiği metotlarını öğrettikten sonra, kendi metodlarıyla katledilen Kürt halkı karşısında duygularını yazdığı mektupta şöyle ifade ediyor, ‘’Hafız paşa bir tepeden aşağıya bakıyordu. Oraya ganimet ve tutuklular getiriliyorlardı. Erkek ve kadınlar, kanayan yaralarıyla… Yaralılar arasında bebek ve her yaşta çocuklar da vardı. Bir yanda kazanlarda kesilmiş kafalar ve kulaklar toplanıyordu. Bu kafa ve kulakları kesip, getirenlere, karşılığında 50-100 Piasta kadar para veriliyordu. Kürtlerin bu çaresiz sesiz üzüntüsü ve kadınların çaresizliği karşısında yürekler parçalanıyordu…(!)’’

Helmut von Moltke 1836-39 yıllarında Kürdistan toprakları üzerinde  yürekleri parçalanırcasına Kürtleri katlederek, Osmanlı ordusunu reforme etmeyi başardı. Ancak aradan geçen yüzyıllar, bu şekilde devam eden Alman- Türk ırkı  işbirliğinin hala sürdüğünü kanıtlıyor. 1914-15 işbirliği daha unutulmamışken, günümüzde de bu işbirlikçi zihniyet bütün karanlığı ve kirliliği ile devam ediyor. Bugünkü Alman rejimi de her türlü silah ve savaş malzemesini Türkiye’ye vererek, Kürt halkını ve Coğrafyasını imha etmeye devam ediyor. Acaba hangi Moltke şimdiki ayıplarla dolu bu Alman tarihini kaleme alıp-yazacak? Bu yazarlar belki Heckler&Koch, Reinmetall veya Daimler Benz ve benzeri firmalar olacaklardır!!!

Helmut von Moltke’ye dair

Moltke, Avusturya kabinesinden Kral III. Friedrich Wilhelm’in, Osmanlı Sultanının talebi üzerine verdiği karar doğrultusunda, Konstantinopol’a gider. Çünkü Osmanlı ordusu dağınık ve istikrarsızlıkla  karşı karşıyadır. O yüzden, Osmanlı Türk sultanı II. Mahmud kendi iktidarını sürdürmek için, ordularını Avrupa ordu örneği çerçevesinde yeniden toparlamak ve reforme ettirmek istiyor. O yüzden bu konuda bazı çalışmalar yürütüyor. Çünkü hem ordusu dağılmak üzere hem de, iktidarı sarsılmaktadır. Hem de Kürt toplulukları kendi bölgelerinde baş kaldırmaya, hata bazı bölgeleri kendi kontrolleri altına almışlardır. Sultan II. Mahmud, Prusya generalinin yardımıyla, başkaldıran Kürtleri bastırmak ve Mısır paşası Mehmet Ali’nin eline geçirdiği güneydoğu illerini geri almak için planlar kurmaya başlar. Onun için ordusunu reform edip, çeki düzen vermesi için Avusturya kabinesinden uzman kişiler talep eder. O yüzden de Kral III. Friedrich Wilhelm kendisine uzman komutanı Helmut Molke’yi gönderir.


Kadının Kaleminden: Gül Güzel – 02.03.2024

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑