Makaleler

Published on Mayıs 26th, 2021

0

Mektuplar & Rüyalar: “Eski devrimci” | Naim Kandemir


Kim kendini nasıl görüyorsa görsün de, nasıl tutabiliyorsa işin ucundan biraz tutsun. Biliyoruz ki: 19 yıldır hazırlık dönemiydi, asıl şimdi başlıyorlar.

Cengiz!

Sana anlatacaklarım var.

Bu pandemide evlerimiz kalemiz oldu! Neyse ki sosyal medya ve telefon var. İsteyen görüntülü-görüntüsüz arayıp konuşabiliyor arkadaşıyla.

Eski arkadaşımız Keko aradı gece yarısı beni. Sana da çok selamı var. Ses tonundan, neşesinden belli ki en az bir 35’liği devirmişti. Önce beni yanaklarımdan tele öpücükle! öptü: şap şap. Başladı konuşmaya: Seni çok özledim, iyi ki yazıyorsun; vallah yazılarını senin sesinle okuyup, mimiklerini gözümün önüne getiriyorum. Bak sana bi şey anlatacam ama adımı sakın yazma, bizim kabile tefe koyar beni!…

Gardaş, milletin ağzında bir ‘eski devrimci’ lafı geziyor, nedir bu ya? Sen ne diyorsun bu lafa? Hele, devrimci çaput mudur ki, eski-meski nedir öyle? Devrimci devrimcidir!

Arkadaşımın konuşması çok tatlı ve hoşuma gittiği için ve ben de onu özlediğimden araya girip bölmedim, dinledim doyasıya. Pandemi illetinden sonra ilk fırsatta ortada bir yerde, Ankara’da buluşup hasret gidermeye söz kesip kapattık telefonlarımızı.

***

Telefonu kapatmak kolay da zihinde kımıldayanı durduramıyor insan. Düşün dur.

Telefondaki arkadaşım haksız da değil dediğinde, fakat öte yandan kimileri de diyor ki; Ben gençliğimdeki gibi riskleri alamam ama benim de kalbimde devrimcilik var.

Gayet insani bir hal. Hatta kimileri de: Benim kamuda çalışan çocuklarım var veya şu şu hastalıklarım var, ben bu yaşta polisti, hapisti; göze alamam…

Bunlar da gayet normal bana göre. O zaman herkesin netleşmesi lazım. Devrimcilik Ülkü Ocakları üyeliği değil ki davadan dönen vurulsun!

Peki, devrimciliğin de bir emeklilik yaşı olmalı mı? Yoksa belli periyotlarda bir yeterlilik sınavı mı yapılmalı? En iyisi bir kategorizasyon mu yapsak?

1-Mezara kadar devrimciler!

2-Pazara kadar devrimciler!

Bu kategorilere bir de Fuarcıları mı eklesek diye kafam gıdıklanıyor. Eskiden, büyüdüğüm şehir Samsun’da 1963’ten 90’ların başına dek 1-31 Temmuz arasında Fuar olurdu. Milli bir fuar olan bu Fuar’ın bölgesel çekiciliği vardı. Özellikle hafta sonları yöre illerinden, ilçelerinden binlerce insan otomobillerle, minibüslerle, otobüslerle akın akın Fuar’a gelirler; dolaşırlar, yerler, içerler, aktivitelere katılıp paralarını acımadan harcarlardı. Fuar bitince içindeki cümbüş de biterdi. Kalabalıklar dağılır, alan ıssızlığa teslim olurdu. Çok daha sonraları Samsun’da Fuar düzenlenmez olunca Fuar alanı metruk yapıların nöbetçiliğinde çöplerin park yeri oldu yıllarca.

Şimdi, meseleye Fuar metaforuyla bakarsak; ülkede 12 Eylül darbesiyle Fuar bitti mi? Evet, cılız tek-tük çıkan sesler olduysa da cunta ülkedeki siyasi cümbüşü bitirdi. İş orada bitti mi? Bitmedi! Terk edilen Fuar alanına dönen ülke o günden bu güne çöplüğe dönüştürüldü. Şehirlerin caddelerini, sokaklarını saran çöpler artık evlerin kapısını, bacasını zorluyor içeri girmek için.

Şimdi ne olacak? Evlerimizde kapıdan, bacadan girecek çöplere dahil mi olacağız, yoksa bu çöpleri el birliğiyle savurup atacak mıyız? Bunun için dayanışma gerekmez mi? Dayanışmada herkesten gücüne göre, yeteneğine göre kuralının işleyeceği herkesin malumu.

***

2012 yılında İspanya’da işler kızışınca, 60-89 yaş aralığındaki bir grup dede ve nine meydanları, bankaları işgal etti. Che kolyeleri boyunlarında, sol yumrukları havada, ne yapacağını şaşırmış polislerin önünde dimdik durdular. İspanya’da bu harekete Iaio Flautas yani flütlü dede-nine anlamında fareli köyün kavalcıları dediler. Onlar kendilerine takılan bu ismi severek taşıdılar, tıpkı bizim Çapulçular gibi.

İspanya’da örgütlenen bu eski solcu ihtiyarların sayısı bin civarındaymış. E, ayaklarımız yere bassın gider ayak da olsa! Bizim eski tüfeklerin İspanyollardan neyi eksik? İsim kolay: Eski Kulağı Kesikler diyebiliriz mesela!

***

İspanyollardan bizim neyimiz eksik diyenlerimiz çıksa da aslolan önce niyet.Ramazan ayında baktım çevreme; gerçekten mütedeyyin olan insanlar, hacca gidemeseler de güçleri yettiğince fitresini, zekâtını inanışı gereği vermeye çalıştılar ihtiyaçlı kişilere.

E, şimdi dönüp bizim tarafa bakalım: Hayatında  bir zamanlar devrimci olmuşlar veya o Fuar’a katılmış olanlar devrimin fitresini, zekâtını güçlerine göre vermesinler mi? Bunun türlü yolları var…

Sol cenahta ağzını açan Siyasal İslamcı deyip duruyor ya, bir gün de birileri çıkıp bizim tarafta olduğunu söyleyen bazılarına Siyasal Devrimci! derse, ben karışmam! Ayrıca benden küçük bir uyarı: Bugün dayanışmayanlar sanmasın ki onların kapılarına zebaniler dayanmayacak! İnanmayan 1979 İran’ına baksın.

Lafın kısası: Kim kendini nasıl görüyorsa görsün de, nasıl tutabiliyorsa işin ucundan biraz tutsun. Biliyoruz ki: 19 yıldır hazırlık dönemiydi, asıl şimdi başlıyorlar.


Naim Kandemir – 25 Mayıs 2021 – Çanakkale

Tags: ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑