Japonya

Published on Mart 11th, 2024

0

‘Nükleer santral projeleri acilen durdurulmalı’

Fukişima’da meydana gelen nükleer katliamının 13. yılında açıklama yapan Nükleer Karşıtı Platformu, AKP’nin nükleer santralleri tercih ettiğine dikkat çekti. İliç katliamının “ikinci bir Çernobil vakası” olduğunu belirtilen açıklamada, “Kamu yararı bulunmayan Akkuyu NGS başta olmak üzere nükleer santral projeleri acilen durdurulmalıdır. Madenlerimizin yağmasına da son verilerek işletmeler kapatılmalı, ülke kaynakları toplumun öncelikli ihtiyaç ve çıkarları doğrultusunda kullanılmalıdır” denildi.

Japonya’da meydana gelen ve ardından oluşan tsunami ile Fukuşima Daiichi Nükleer Santralinde meydana gelen nükleer felaketin yıldönümü. 11 Mart 2011 tarihinde radyoaktif maddeler rüzgâra, toprağa ve suya karışmış, çevre ve insan sağlığı üzerinde yıkıcı etkiler bıraktı. Meydana gelen katliamın ardından birçok ülek nükleer endüstrisinden vazgeçerken, AKP iktidarı Türkiye’yi nükleer katliama adım adım sürüklüyor. 

‘AKP ÜLKEMİZİ ADIM ADIM NÜKLEER KATLİAMA SÜRÜKLÜYOR’
Fukuşima katliamının 13. yılına ilişkin açıklama yapan Nükleer Karşıtı Platform, AKP’nin enerji talebi ve savunma ihtiyacı gerekçesiyle olası bir kaza, saldırı ya da doğal afetler karşısında vahim sonuçları olan, atık sorunu çözülemeyen nükleer santrallere sahip olmak için tüm imkanlarını seferber ettiğinin altı çizildi. “Bilindiği gibi; zemin çatlakları, su baskınları, işçi ölümleri, salgın hastalıklar ve Japonya gibi ciddi deprem riskine rağmen, Akkuyu Nükleer Güç Santralı (NGS) inşaatına devam etmiştir. İlk nükleer yakıtı ülke sınırlarımıza sokarak Santrala ‘nükleer tesis’ statüsü kazandırmıştır” ifadelerinin kullanıldığı açıklamada, Sinop’ta yapılacak ikinci nükleer santral için Rusya ve Güney Kore ile Kırklareli’nde yapılacak üçüncü nükleer santral için ise Çin ile görüşmeler yapıldığını aktardı.

‘İLİÇ, İKİNCİ ÇERNOBİL VAKASI OLARAK TARİHE GEÇMİŞTİR’
Açıklamada, “Küçük modüler reaktörlere yönelik temaslarda bulunulduğu, hatta daha da ileri gidilerek dördüncü bir nükleer santrala yönelik saha araştırmalarının da devam ettiği duyurulmuştur. Neoliberal politikalarıyla toplumsal ve çevresel maliyetlerine karşın yerli ve yabancı şirketlerin kârları uğruna; Akkuyu’dan Kazdağları’na, Akbelen’den Hanönü’ne, Gaziemir’den Durağan’a topraklarımızı; enerji, madencilik, inşaat sektörlerinin talan ve sömürüye açan siyasi iktidar, 22 yıllık iktidarı boyunca ölümcül riskler getiren politik tercihleri ile ülkemizi adeta bir cehenneme dönüştürmüştür. Erzincan İliç Çöpler altın madeninde yaşanan katliam, tüm halkımıza doğanın ve canlıların yaşamlarının sermaye karşısında ne kadar önemsiz olduğunu en acı şekilde gözler önüne sermiştir. Deprem bölgesinde faaliyete giren, kapasite artırımı izni verilerek siyanürlü boruların patlamasıyla ölüm saçan madende, göz göre göre gelen faciaya neden olan ihmaller zinciri, daha nükleer santral devreye girmeden ‘ikinci Çernobil’ vakası olarak tarihe geçmiştir. Tonlarca siyanür ve sülfürik asit doğaya zehir saçmıştır”  denildi.

‘SİYASİ İKTİDAR NÜKLEER SANTRALİ TERCİH EDİYOR’
Açıklama şöyle devam etti: “Ülkemizde elektrik enerjisi alanında arz fazlası olduğu bilinmektedir. Siyasi iktidarın mevcut kaynaklarımız düşünüldüğünde nükleer santralları tercih etmemesi için çokça nedeni olmasına rağmen; kendi topraklarımız üzerinde başka bir ülkeye nükleer santral kurdurarak işletme yetkisi vermesi, toplumun tamamını ilgilendiren santral yatırımları konusunda son dönemde yürüttüğü gizli görüşmeler, pahalı elektrik üretimi sağlayacak, enerji alanında bağımlı olduğumuz Rusya’ya ülkemizi daha da bağımlı kılması anlaşılır değildir. Mersin Akkuyu’da, Sinop İnceburun’da ve Kırklareli İğneada’da faaliyete geçirilmeye çalışılan nükleer santralların Çernobil ve Fukuşima gibi olmayacağının hiçbir garantisi yoktur. Ülkemizi enerji alanında bir üst lige taşıyacağı inancı ile toplumun sağlıklı ve huzurlu yaşama hakkını elinden alınarak nükleer santral projeleri hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Siyasi iktidarın desteği ile Rosatom tarafından kamuoyunu duyarsızlaştırmak, nükleer karşıtı mücadeleyi zayıflatmak adına Sinop NGS projesine ilişkin yaptığı açıklamalara ise itibar edilmemelidir. Nükleer santralların barındırdığı ciddi riskler unutulmamalı, enerji ve iklim sorununu çözecek; en temiz, en güvenilir araçmış gibi bir yanılgıya düşülmemelidir.

‘NÜKLEER SANTRAL PROJELERİNDEN VAZGEÇİLMELİ’
“Nükleer santralların, emperyalist ülkelerce nükleer pazarın genişlemesi için karlı bir sömürü aracı olduğu görülmelidir. Bu vesile ile Belçika’da, 21-22 Mart 2024 tarihinde; ‘nükleer enerjinin küresel zorluklarla başa çıkmada fosil yakıt kullanımını azaltmak, enerji güvenliğini artırmak ve ekonomik kalkınmayı teşvik etmek’ amacıyla taşıdığı öneme dikkat çekmek için Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) tarafından 30 ülkenin katılımı ile düzenlenecek ‘Nükleer Enerji Zirvesi’ni ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (COP28) kapsamında ABD öncülüğünde 22 ülkenin ‘Nükleer Enerjiyi Üç Katına Çıkarma Deklarasyonu’ imzalamasını kınıyoruz. Nükleer santral kazalarının yarattığı felaketler ile mücadele sürerken, nükleer endüstriye yönelik ilgiyi yeniden canlandırmak adına verilen çabayı emperyalizmin çürümüş düzenin bir parçası olarak görüyoruz. 31 Mart seçimlerine sayılı günler kala yukarıda belirtilen başlıklara ilaveten; ülkemizin tamamını ilgilendiren nükleer santrallar ve nükleer silahlara karşı, tüm belediye başkan adayları ve meclis üyelerini nükleere karşı mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz. Nükleer endüstri tekellerini memnun etmek için ülke geleceği ipotek edilerek, politik tercihler sonucu nükleer santrallar hayata geçirilmektedir. Sahte enerji krizleriyle kamuoyunun yanıltılmasından artık vazgeçilmeli, kamu yararı bulunmayan Akkuyu NGS başta olmak üzere nükleer santral projeleri acilen durdurulmalıdır. Madenlerimizin yağmasına da son verilerek işletmeler kapatılmalı, ülke kaynakları toplumun öncelikli ihtiyaç ve çıkarları doğrultusunda kullanılmalıdır.” (ETHA)

Foto: Arşiv

Tags: ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑