Makaleler

Published on Ağustos 22nd, 2023

0

Şiir mi şairi, şair mi şiiri etkileyen? | Gül Güzel


Bu konuda Adil Okay ve Ercan Sarıçiçek‘in değerlendirmeleri çok önemli ve değerlidir…

Bu makalemde dilim döndüğünce, kalemim itiraz etmedikçe Şiir ve Şair imgelerini işlemeye çalışacağım. Uzman Şair arkadaşlarımın katkısını da alarak…özgürlüğe olan sevdasıyla, Güneş doğuyor dağların doruklarına, mutlu bir hayat filizleniyor kavganın ufuklarında! misali…

Şiir nedir? Sorusunu ilk önce kendi kendime sordum ve birçok cevap ayaklanıp, kalemimle kağıt üzerinde dansa-halaya durdular. Önce ben de şaşırıp halaya mı, yoksa dansa mı eşlik etsem? diye!…sonra ikisini de kırmamak için orta yerde durmaya çalıştım. Kanımca ŞİİR kısa haliyle sevginin, özlemin, üzüntünün, isyanın  naciz anlatımındaki betimlemelerin aforozlaşarak anlam bulmasıdır. Şiir, yalın halindeki adı olan duygu seli gibi şarkı, türkü, melodilerde de insanlık duygularına ses ve his katar…O yüzdendir ki, Şiir bizi teskin ederken, Şair de bizi bu duygu seline teşvik eder…

Şiir denince, insanı yaşamaya, yürümeye, düşünmeye, sevmeye, acı çekmeye, özlemeye, bilmeye, bilinmeyene, mücadele bazen de tarihin bir süregeni olmaya davet eder. Bu yüzdendir ki, insan her şeyin şiirini yazarken, bir nevi yaşama dair duyguları da eğiterek, yönlendirerek varlığın sınırlarını, sırlarını ve serzenişlerini de yine yeniden tanımlamaya çalışır.

Şiir, birikimlere dayanan çok zengin edebi bir Dünya, renkli bir Gökkuşağıdır. Bu dünyaya ağırlık kazandıran aşk, acı, mutluluk, nefret, ayrılık, yaşanmışlıkları ve yaşanamamışlıklarla birlikte; belli konularda verilen mücadeleyi de kapsar. Diğer adıyla Şiir, yüreğin en derinliklerine sinen korkunun ve yine yüreğin gözüyle oluşan ilhamın beyinde şekillenmesi, aşka sirayet etmesinin de şekillenmesidir.  

Kendi yaşam ve eylem alanlarında gerekli tarihsel fırsatları olmayan toplum ve bireyler için hem yazar, hem eser, hem de şiirin içeriğinin önemi büyüktür. Benim de zaman zaman Cezaevlerindeki siyasi tutsaklara yazmaya çalıştığım şiirlerle düşüncelerimi aktarmam gibi…Mayıs 2020 tarihinde siyasi tutsak Aynur Epli’ye yazdığım OYY YAR!!! adlı Feryat imgeli çığlıklarım gibi, ‘’Hasretinin sarhoşuyum! / Şaraba ne gerek? / Özleminin Tutsağıyım! / Zindana ne gerek? / Hasretinin sürgünüyüm! / Çöle, Zindana ne gerek? / Özleminin zifiri karanlığındayım! / Geceye ne gerek? / Hasretinden boğuluyorum! / Deniz, deryaya ne gerek? / Özleminin kölesiyim! / Asker – Polis, kelepçeye ne gerek? / Hasretinden can verirken! / Ecele ne gerek ? / Özleminin senfonisinden dans ederken / Gitar, Davul, Saza ne gerek? / Hasretinden deli/divaneyken! / Çıldırmaya ne gerek ? OYY YAR!!!!’’ şiirimdeki gibi özlem, sitem, isyan karışımı güzel bir duygudur şiir kavramı; hele kavuşmak? Ondan bahsetmiyorm bile. Zor şeydir insanın insan gibi yaşaması bu devirde. Ya elinden ekmeğini, ya da yüreğinden sevgisini çalarlar derken, Şiir, edebiyatın MOR rengidir ve herkes düşlerinin büyüklüğü kadar özgürdür! Kalbinizden geçen tüm güzellikler Çiçek açsın, Mutluluk dolsun yüreğinize. Her nefes alışınız sağlık, sevgi, huzurlu olsun! Diyor; Şiir, Şair ve sanat konusunda kendi fikirlerine başvurduğum iki değerli Şair, yazar arkadaşımın da bu konudaki fikirlerini makaleme eklemek istiyorum.

Hepimizin yakından tanıdığı şair, yazar Adil Okay bakın şiir, sanat ve şair hakkında ki değerlendirmeleri:

 Aklın aldığı olgular, gözün gördüğü nesneler dille, sözcüklerle, tanım, isim ve / veya metaforlarla anı bohçasına – bilgi kutusuna konulur! Etimolojik kökene bakılmaksızın otomatiğe bağlamış gibi kaydederiz yeni adları- tanımları! Kimi zaman da asıl anlamlarından soyarız sözcükleri ve değim –vecize- imge- metafor – teşbih diye açıklarız bu edimimizi! Bu edim sadece filozoflara has bir yeti değil aynı zamanda sanatçıların da sahip olduğu bir meziyet! Ama sanat ediminde “Dil” yetmez, “Anlamın” yetmeyeceği gibi.  Üslup bulmak – yaratmak gerekir.

            Peki nasıl üslup yaratacağız? Bilindiği gibi sanat biçimlendirmedir. Heykeltıraş taşa form verir, taşı biçimlendirir. Sonra da fazlalıkları atar. Rodin’in dediği gibi geriye “eser” kalır. Bir panelde birlikte konuşmacı olduğum heykeltıraş Mehmet Aksoy, “önce taşı sonra ışığı yontuyorum” demişti. Şair ve yazarlar da dili yontuyorlar. Sözcüklerin fazlasını atıyor, yazdıklarını damıtıyor ve “eser”e varıyorlar. Dili söküp parçaları karıştırıp yeniden inşa ediyorlar.

Bu inşada dilin tüm kıvrımları, gizli geçitleri, dilbilgisi kuralları zorlanır. Dağıtılan sözcükler yeniden çatılırken kullanılan harç imgelerle süslenir. Şairin- yazarın fırça darbeleridir imgeler. Tabi bunları bilmek de ustalık için yetmez. Ustalık da sadece doğuştan gelen “yetenek”le oluşmaz. “ilham geldi, yazdım…” modern çağda olmuyor. O “ilham”ı yontmak gerekiyor. Bu nedenle değil mi, Valery’nin saptadığı üzere “ilk dize tanrı vergisidir. Gerisi çalışmaya bağlıdır.” Tristan Tzara’nın dediği gibi: “Şiir hem at hem dizgindir. İlham ve işçilik. Atsız dizgin ya da dizginsiz at değil.”

            Estetik çıtayı yükselttiğimiz zaman eserlerimiz “eser” olur, ciddiye alınır. İşte o zaman “anlam – mesaj- tema- içerik önemli” dediğimizde sesimiz daha çok insana ulaşır. Diğer yandan postmodern zamanlarda “Sanatın anlam – toplumsallık – umut ya da gelecek tasavvuru, kaygısı olmamalı” diyenler çoğaldı. Bunlara aldırmayalım ama işimizi de ciddiye alalım derim.

Elbette ne alıntı yaptığım, yararlandığım yazarlar, şairler ne de ben “şiirmetre – otorite” değiliz. Tersine “otoriteler”e karşıyız. Sanatta (evrensel) olmazsa olmazları kendi deneyimlerimden, okumalarımdan yola çıkıp anımsatıyorum. Belki yararlı olur diye. Ben aldığım bir şiir ödülüne (ödüller de tartışmalıdır katılıyorum), birkaç şiirimin bestelenmesine, Arapça, farsça ve Fransızcaya çevrilmesine rağmen şiirden uzaklaştım. Zira şiirde vasatı / kendimi tekrarı geçemedim. Ben şiiri, şiir de beni bıraktı. Sonuçta onun kararına saygı duydum. Ama sanattan, yaratım ediminden uzaklaşmadım. Metin yazmaya başladım. Bildiğiniz gibi son çalışmam bir roman arkasından bir tiyatro oyunu oldu. Şiir yazacağım diye yola çıkıp şiire varamayanlara, “biçim (dil) – içerik (anlam) eytişimsel birliğini” kuramayanlara da (tabi bana sorarlarsa) tavsiyem şu oluyor: Olmuyorsa yırtın, yeniden yazın. Yine de olmuyorsa ısrarla şiir yazmaya çalışmak yerine, mesela deneme veya öykü yazmayı deneyebilirsiniz.

Ama haklarını yemeyeyim, az da olsa, azınlık da olsa muhalif sanatın ve sanatçının saldırıya uğradığı, yok sayıldığı bu dönemde bile “suya sabuna dokunan”, “ellerini taşın altına koyan” adlarını yeni yeni duymaya başladığımız şair, yazar ve sanatçılar itirazlarını yüksek sesle, biçim ve anlam diyalektiğini ihmal etmeden sözle, yazıyla, notayla, fırçayla, oyunla, kamerayla, mısraıyla dile getirmektedir. Şimdi onları destekleme zamanıdır.

Son olarak bir de şiir ve sanat konusunda Kürtçe şiirler yazan değerli arkadaşım Ercan Sarıçiçek’in bu konudaki değerlendirmelerine bakalım:  

Her şeydan evel şairlerde birer insandır.  Diğer insanlar gibi dünya nimetlerini kullanırlar. Var olmak için yoklukla mücadele ederlerken, Aşkı ve acıyı da tadarlar. Her bakımda hayatın zorluklarıyla tanışarak birer hayat sürerler. Ama onları diğer insanlardan  ayrı kılan bir özellikleri vardır ki ,ona da ben ; hissi irfan, mevcut-i mekan diyorum.  Dertlerin, kederlerin, hüzün ile acıların ,aşk, sevgi , özlem ve hasretliklerin yüklendiği yufka yüreklere sahiptirler. Doğa, toplum, toplum insan ilişkileri ve  olaylarının yoğunluğunu omuzlarında hissederler. Derin sezgilere sahiptirler. Olumlu ve olumsuz olayların yansımasını evvelden görüp, sezgileriyle harmanlayıp topluma iletirler. Bir nevi toplum katmanlarının gözü, kulağı, tercümanı olurlar. Hareketli olan hiç bir nesneye ,olaya kayıtsız kalmazlar. Anın ruhunu en içten şekliyle yaşarlar. Aşksa aşk ,hüzünse hüzün, direnişse direniş nağmelerini yüreklerinde  besleyip, dillerinde büyüterek, vücuda getirerek toplumla paylaşırlar. Dolayısıyla şairler, toplumsal değerlerin vücut bulduğu, hissi irfan mevcudi  mekanlarıdırlar. Ne ararsan vardır içlerinde. Bu duygularla ve bunun için yazarlar şairler.  Aşk ile… ile diyen sevgili Ercan Sarıçiçek ve Adil Okay’a katkılarından dolayı teşekkür edip, son olarak kısa şiirimsi duygularımı siz okuyucularıma sunuyorum: Limanlar Küçük / Bekleyen yürekler büyük / Sevda umutlu / Aşk sonsuz – Sevda eski / Umut genç / Bekleyiş heyecanlı / Limanlar bu duygulara küçük gelir Bazen Cigeremin!..


Kadının Kaleminden: Gül Güzel – 22.08.2023

Tags: ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑