Seçtiklerimiz

Published on Temmuz 17th, 2020

0

Yeşil Yeni Anlaşma vs. İlerici Enternasyonal – Fatoş Osmanağaoğlu


Mesela Brezilya İşçi Partisi’nden ya da İngiltere İşçi Partisi’inden bir vekile gayet uygun gelebilir bu program ama bunun ötesinde tek bir topluluk, mücadele örgütü yok. Ayrıca ülkeye verdiği zararlar da göz önünde bulundurulduğunda Brezilya işçi Partisi’nin olduğu bir yerde MST (Topraksız İşçiler Hareketi) olur mu?….

Yeşil Yeni Anlaşma[1] benim gibi ekoloji mücadelesinde uzun zamandır çalışanlar için bildik bir kavram, kavramı teorize edenleri biliyorum tabii esasen. Fakat bu kavramı programlarına yerleştirmiş kişi ve partiler, örgütlenmeler bugüne kadar en azından benim kadrajımda değildi. Şimdi neden derseniz, İlerici Enternasyonal isimli bir oluşum gündemimize girdi, bir süredir birçok isim tarafından tartışılıyor. Ben bu yazımda daha çok bu Yeşil Yeni Anlaşmanın  bana ne anlattığını, sonra da sırasıyla bu fikri programlarına yerleştirmiş örgütlerden Bernie Sanders, Varoufakis’in öncülüğünü yaptığı DIEM 25’i  ve İlerici Enternasyonal’e bu fikrin olası etkilerini tartışmaya çalışacağım.

Önce ekoloji mücadelesi açısından Yeşil Yeni Anlaşma ne diyor bir açalım. Yeni hiçbir şey söylemiyor. Yıllardır yeşillerin, çevrecilerin söylediklerini söylüyor. İklim değişiyor, tahammül edilebilecek sınırları geçtik, fosil yakıtları hayatımızdan çıkaralım, endüstriyi de buna göre düzenleyelim. Bunu yapabilmek için bir dizi öneri var; Yenilenebilir enerji kullanalım, sermayeye finans sağlayalım endüstrisini yenilesin, sürdürülebilir bir yaşam kuralım.


Yenilenebilir enerji  bir yalandır, kapitalizmde hiçbir koşulda sürdürülebilirlik mümkün değildir. Ayrıca  “yeşil kapitalizm” de mümkün değildir, boşuna yeşillenmeye uğraşmayın…


Peki ekolojik yıkımda, iklim değişikliğinde mesele sadece fosil yakıt mıdır? İklim meselesi Greta ile yeniden popülerlik kazandığından yeşil hareket de (özellikle ülkemizde) yeniden incilerini dökmeye başladı, “fosili bırak, rüzgara bak, güneşe bak”. Eskiden buna HES’ler de dahildi. Yeşil Yeni Anlaşma “sürdürülebilir” bir dünya için “yenilenebilir enerji” öneriyor bize. Bu “sürdürülebilir” sözü birilerinin diline Rio Konferansı’ndan sonra yerleşti. Doğayı her türlü katledip, sistemi değiştirmek diye bir derdi olmayanlar bize masal anlatıyorlar yıllardır. Yenilenebilir enerji  bir yalandır, kapitalizmde hiçbir koşulda sürdürülebilirlik mümkün değildir. Ayrıca  “yeşil kapitalizm” de mümkün değildir, boşuna yeşillenmeye uğraşmayın.

Enerji kim için sorusu yanıtlanmadan çözüm olamaz

Bu sorunun yanıtı kapitalizmin büyüme hırsıdır;  kirli, gereksiz endüstrisidir. Ne pahasına? Tüm doğal alanların, ormanların, yer altı ve yer üstü suların yok edilmesi pahasına. Misal otomotiv endüstrisi olduğu gibi duracak, yeşil otomobil üretecekler, yani elektrikli otomobil. Yani fosil yerine elektrik enerjisi kullanacağız. Nasıl? Yine ormanları, suları, tarım arazilerini sermayeye devredeceğiz ki bize “yenilenebilir enerji” üretecekler. Yıllardır dünyanın dört bir köşesinde halklar bunlarla da mücadele ediyor, hele de benim ülkemde. Pandemi günlerinde bile durmayan iktidara karşı ekoloji mücadelesi sokakta, alanlarda. Karbon tutulumu için kural ormanları, doğal tarım alanlarını korumak. Bu teorinin savunucularından Naomi Klein’ın, Amazon Ormanları’nın yok edilmesine karşı pek çok yazısı var. Amazon ormanları uzun yıllardır muhtelif iktidarlar tarafından yakılıp, kesilip  endüstriyel tarım yapılıyor, mısır ve soya üretiliyor. Brezilya’da otomobil yakıtı sadece fosil değil yüzde kırk biyo yakıt. Ormanlar en önemli karbon yutağı, endüstriyel tarım yaptığınızda da en az fosil yakıtlar kadar sera gazı üretiyor.

Karbon salımı meselesinin yaklaşık yüzde ellisi endüstriyel tarım kaynaklı: siz bunu büyük ölçüde hayvan endüstrisinin yem ihtiyacı diye okuyun. Arjantin, Meksika, Brezilya vb. gibi ülkeler GDO’lu mısır, soya üretiminin en büyükleri. Karbon salımının kalanı diğer sanayiden, yüzde on kadar da hanelerden kaynaklanıyor. Bizim ülkemize geldiğimizde endüstriyel tarım iktidarın her gün yeni çıkardığı yasalarla aynı biçimde ilerliyor. Bir yandan da tarım alanları sular, madene, HES’e, JES’e artık aklınıza zararlı ne gelirse devrediliyor. Batıda Çanakkale’de Kazdağları’ndan, kuzeyde Artvin’de Cerattepe’ye, İstanbul Kuzey Ormanları’na birer birer katlediliyor. Mesele fosili bırakmak değil, çok daha kapsamlı. Karbon tutacak bir şey kalmadı, gezegeni palyatif tedbirlerle kurtaramazsınız.

Enerji meselesini doğru kavramadan çözüm üretilemez. Bu büyüme ve kar hırsına 1930’ların ABD’sinde Roosvelt’in “Yeni anlaşma”sına referans vererek öykünenler, kapitalizmin geri adım atabileceğini sananlar hem yanılıyorlar hem de unutuyorlar: O zaman Roosevelt, göstermelik de olsa yüksek gelir grubuna vergileri kendiliğinden koymadı, işçi sınıfının gücü buna zorladı. Bu sayede bir miktar iş olanağı yaratabildi. O zamandan bu zamana çok sular aktı, kapitalizmin neoliberal evresindeyiz,  işçi sınıfının durumu ortada, sendikasızlaştırılmış, “yasal” değişikliklerle sendikaların eli kolu bağlanmış, devrimci sendika kalmamış durumda. 

Anlaşmayı uygulamak isteyen DIEM 25’in programı ne anlatıyor?

Programından (okumak isteyenler için buraya bırakıyorum https://report.gndforeurope.com/) bazı alıntılar yapacak, sonra değerlendireceğim.

“GPW (Green Public Works / Yeşil Bayındırlık Çalışmaları) programının temel finansman mekanizması ekonominin yeşil geçişine güç vermek için yeşil tahvil ihraç etmek – ona yardımcı olmak için vergi artırmayı engellemez. Aksine, vergilendirme, Avrupa için Yeşil Yeni Anlaşma’da sadece fon toplama aracı olarak değil, aynı zamanda çevresel ve sosyal adalete ulaşmada bir araç olarak hayati bir rol oynamaktadır.”

“Son olarak, özel sektör en iyi ihtimalle Avrupa için Yeşil Yeni Anlaşmanın her yönünü destekleyen ekonomik adalet ilkesine karşı duyarsızdır. Yeşil geçiş, yalnızca yatırımcılar için kar üretebilecek projelere değil, aynı zamanda sosyal getiriler üreten ve toplumun dayanıklılığını ve refahını artıran girişimlere de yatırım yapılmasını gerektiriyor. Kâr güdüsü, önemli ürünlerle bile bu tür sonuçları sağlayamaz.”

“Avrupa Yatırım Bankası liderliğindeki Avrupa kamu bankalarının koalisyonunu harekete geçirerek yeşil geçişi finanse ederek, GPW’ye kanalize edilebilen fonlamada Avrupa’nın GSYİH’sının en az yüzde beşini yükseltmek için yeşil tahvil ihraç edin.”

“Ancak GPW basit bir iş garantisinin ötesine geçecektir. Avrupa için Yeşil Yeni Anlaşmasının gerektirdiği malzeme hacmindeki azalma, bazı işgücü piyasalarında, özellikle fosil yakıta bağımlı endüstrilerde gevşeklik yaratacaktır. İşsizliğin ve yoksulluğun daha da kötüleşmesini önlemek için, GPW daha düşük çalışma saatleri ve daha iyi ücret için bir sürücü görevi görecektir.”

“Bu nedenle AB, AB üye ülkelerinin 1961 tarihli Avrupa Sosyal Şartı’ndaki taahhütlerini yerine getirerek, işçilerin ücretlerinin artmasını sağlarken, üç günlük bir hafta sonuna geçişe veya çalışma süresinde başka bir azalmaya yol açabilir. Çalışma Süresi Direktifi, çalışanlar için ücretli tatil günlerini artıracak şekilde güncellenecektir, böylece insanlar doğru iş ve yaşam dengesini seçme esnekliğine ve güvenliğine sahip olabilirler.”

“Karbon yoğun endüstrilerde çalışanlar için kanunla aşamalı olarak kaldırılması gereken bir gelir garantisi uygulayın.” 

DİEM 25’in fikri zemininin önemli savunucusu Varoufakis, yukarıda yazılı örnek paragraflarda belirtildiği üzere fosil yakıt endüstrisi ve ona yaslanan endüstrilerde yer alan özel şirketlere Avrupa Merkez Bankası’ndan Avrupa Yatırım Bankası’na aktarılacak kaynaklarla yeni tahviller çıkarılmasını, aynı zamanda endüstrisini yenilemek için şirketlere kredi verilmesini (söyleşilerde örnek olarak Siemens ve otomobil endüstrisinin önemli aktörü Wolksvagen’i gösteriyor) istiyor. Tahvillerin ikincil piyasalarda satılarak değerini yükselteceğini, bir zarar olmayacağını, karlılığa bir halel gelmeyeceğini iddia ediyor.

Peki fosil ve ona dayanan endüstrilerde çalışan işçiler için önerileri neler? Yukarıda da söylemiş, çalışma saatlerini düşür, bir süre için gelir garantisi sağla. Başka yerlerde bu önerilere emekli etmek için yüklü tazminat ödenmesi ekini yapıyor. Ayrıca yenilenebilir enerji üretiminde fosil yakıt sektöründe işsiz kalacak işçiler için işler yaratılabileceğini iddia ediyor. Oysa sermaye hem teknolojik yenilenme ile işsizliği artırırken ayrıca bahsi geçen enerji sektöründe işçi ihtiyacı minimumken bu ancak hayal görmek anlamına geliyor. Bir de tabii, , otoriterliğin de bu kadar arttığı neoliberal dönemde, hele de pandemik bir dönemde karları da hayli düşmüşken, kapitalist, ‘devletime zeval gelmesin’ diyerek bu ‘devlet kapitalizmi’ni, Keynesci model dediğimiz şeyi kabul mu edecek? Kar ve büyüme hırsından taviz vereceği ciddi bir zorlama henüz niye henüz? yok, olması olaslığı ve yer yer başkaldırılar var bunun için de devletlerin otoriterliği sermayenin rahatı için artıyor.

Ayrıca programda, şirin öneriler de var: Los İndignados Movement (İspanya’da anarşist bir topluluk) örneği, kırsal toplulukların “sürdürülebilir” uygulamalara adil bir geçişte desteklenmesi ve gıda üretimi ve tedarik zincirlerinin iyileştirilmesi vb. Bir bölümde de hem küçük çiftçiler ve büyük çiftçiler -siz bunu endüstriyel tarım yapanlar diye okuyun- için destekleme programları uygulanması önerileri var.

Sanders’ın deklarasyonu da çok benzer, ek olarak ABD’ye ‘hemen Paris anlaşmasına geri dön’ diyor. ABD yıllarca tam da aynı nedenlerle katılmadı bu gruba: her daim krizi vardı, endüstrisini yenileyemezdi. Trump başkanlığı alınca da malum, iklim meselesi ile dalga geçerek ayrıldı.

Yeşil Yeni Anlaşma’ya yaslanan programlar, sosyal demokrat, tam olarak yeşiller çizgisinde maalesef. Bu haliyle ne iklim meselesini çözebilir ne ekolojik yıkımı durdurabilir ne de gezegenin herhangi bir yerindeki işçiye, emekçiye, köylüye çare olabilir. Türkiye de dahil olmak üzere birçok yerde mücadeleler birikim olarak bu çizginin çok daha ilerisinde: sadece kolektif mücadeleler bakımından değil, bunun yan ısıra yaşam kurmuş topluluklar da var ve çoğalıyor.

Kapitalizmde “büyüme” odaklı bir “sürdürülebilir” durum yok. Gezegen ve geldiğimiz durum artık başka şeyleri konuşmamız gerektiğini söylüyor. Misal otomotiv sektörü tümden ortadan kalkmalı, yeşile boyayınca durum değişmiyor çünkü: topluluklar beslenmelerini yerellerde yetiştirdikleri ile sağlamalı, dünyanın bir ucundan öbür ucuna yiyecek taşımak diye bir şey olmamalı (bahsettiğim Afrika’ya yiyecek göndermeyelim değil, ejder meyvesi ithal etmeyelim. Ayrıca Afrika’nın yakasından düşseler orada da kendine yetecek üretim yapılır). Bunları tartışmak önceleri bazılarınıza tuhaf geliyor olabilirdi ama pandemi sürecinde belki biraz daha anlaşılır olabilir. Başka bir yazımın konusu olsun.


Bu anlatının içinde kadınlarla ilgili tek bir sözcük bile yok, en sıkıntılı durum da bu. Tam bir erkek yazımı, dünyanın her yerinde kadınlar ayakta, her yerde mücadele ederken bu görmezden gelme hali gerçekten irkiltici.


İlerici Enternasyonal umut olacak mı?

İlerici Enternasyonal’in çok dar bir ilkeler manzumesi var. Özet olarak; demokratik, anti sömürgeci, kimliklerin haklarını tanıyan, barışçıl, dayanışmacı, ekolojik olarak insan doğa uyumuna, çoğulculuğa inanan ve post kapitalist olduğunu iddia eden bir anlatı. Bu anlatının içinde kadınlarla ilgili tek bir sözcük bile yok, en sıkıntılı durum da bu. Tam bir erkek yazımı, dünyanın her yerinde kadınlar ayakta, her yerde mücadele ederken bu görmezden gelme hali gerçekten irkiltici.

Bir de bu ilkelerin yaslandığı blueprint sayfası var, (https://progressive.international/blueprint) burada yukarıda anlattığımız Yeşil Yeni Anlaşma’yı öneren ekonomi, ekoloji, emek vb. ile ilgili metinler var.

Enternasyonal, Eylül ayında toplanacak ve üyeleriyle bir tartışma yürütüp (sanırım) kendine bir yol çizecek. Eğer bu oluşum bir demokrasi cephesi çerçevesinde kalacaksa yukarıdaki ilkeler içine sığmak mümkün fakat detaylanıp bir program çıkarılmak istendiğinde yukarıda anlattığımız çizgi ile bir uyum sağlamak mümkün görünmüyor.  Konsey ve danışman grubu inceledim, katılımcıların büyük bir çoğunluğu yukarıda anlattığım çizgide, Marxist ve anarşist düşünürler de var ama onların etki yapabileceği bir durum olur mu muamma. Mesela Brezilya İşçi Partisi’nden ya da İngiltere İşçi Partisi’inden bir vekile gayet uygun gelebilir bu program ama bunun ötesinde tek bir topluluk, mücadele örgütü yok. Ayrıca ülkeye verdiği zararlar da göz önünde bulundurulduğunda Brezilya işçi Partisi’nin olduğu bir yerde MST (Topraksız İşçiler Hareketi) olur mu? Bu arada üyelerin çoğunluğunu Afrika’dan Asya’ya Amerika’ya medya mensupları oluşturuyor.

Umudu yeşertecek ipuçları görebilecek miyiz  bekleyip görelim, Eylül’e az kaldı..


[1] Green New Deal’i, Yeni Yeşil Anlaşma değil de Yeşil Yeni Anlaşma olarak çevirmemizin nedeni, fikri temelinin Roosevelt’in New Deal yani Yeni Anlaşma’sından gelmesidir. Yeşil Yeni Anlaşma’da önerilenler Yeni Anlaşma’nın “yeşile boyanmış (greenwashing)” halidir.


Yeşil Öfke – 16.07.2020

Tags: , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑