Feminizm

Published on Aralık 28th, 2022

0

EŞİK’ten anayasa değişikliği teklifine acil ‘hayır’ kampanyası

Eşitlik İçin Kadın Platformu, iktidarın sunduğu iki maddelik Anayasa değişikliği teklifinin, kadınların hak ve özgürlük alanlarını ciddi şekilde daralttığını belirterek ‘hayır’ denilmesini istedi.

Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), 500’ü aşkın kurumun imzacısı olduğu Anayasa değişikliği teklifine “hayır” metnini kamuoyuna duyurmak ve tüm milletvekillerini bu değişikliğe kesin bir dille “hayır” demeye çağırmak için basın toplantısı gerçekleştirdi.

Anayasa değişikliği teklifinin, haklar ve özgürlükler alanını ciddi ve tehlikeli ölçülerde daraltma amacıyla tasarlandığını ve bu teklife açık ve net biçimde “hayır” denilmesi gerektiğini ifade eden EŞİK Sözcüsü Sevilay Çelenk, muhalefet partilerine çağrıda bulunarak “Kadınlar olmadan kadınların hayatları hakkında karar verilmesine izin vermeyeceğiz. Müzakerelere katılmayın. Komisyon görüşmelerine de Meclis oylamasına da katılmayı topluca reddedin. Bu ses duymazdan gelinirse bunun tarihsel bir sorumluluğu ve vebali olacağını da hatırlatmak istiyoruz” dedi.

Kadın ve LGBTİ örgütlerinin, emek ve meslek örgütlerinin de katılım sağladığı açıklamada konuşan EŞİK Sözcüsü Sevilay Çelenk, 9 Aralık’ta AKP, MHP, BBP’den 336 milletvekilinin imzasıyla TBMM Başkanlığına sunulan Anayasa değişikliği teklifinin, haklar ve özgürlükler alanını ciddi ve tehlikeli ölçülerde daraltma amacıyla tasarlandığını ve bu teklife açık ve net biçimde ‘hayır’ denilmesini önerdiklerini ifade etti. 

“Kadını aile içi şiddet dahil olmak üzere her türlü şiddet karşısında savunmasız bırakarak Türkiye’yi dünya kadınlarının en büyük kazanımlarından biri olan İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olmaktan çıkartan, Anayasa’yı ve yasaları her fırsatta ve defalarca ihlal eden, yasalara uymayan ve ülkeyi hukuk dışılığa sürükleyerek yargı bağımsızlığını yok eden bir iktidar, böyle giderayak, siyasi ömrünü tamamlamışken, Anayasa değişikliği teklifi yapamaz” diyen Çelenk, Anayasa değişikliği teklifi ile bir kez daha kadınların başörtülü ve başörtüsüz diye ayrıldığını; temel haklardan olan ve her türlü sahiplenilmesi gereken kılık kıyafet özgürlüğünün, Anayasa konusu yapılarak, bütün özgürlük iddialarının aksine daraltıldığını belirtti.

Fotoğraf: Damla Kırmızıtaş/Evrensel

“AYRIMCILIKLAR KURUMSALLAŞTIRILIYOR”

Teklifte Anayasa 24. maddeyle ilgili değişiklik önerisinin mevcut Anayasacı 10. maddesine açıkça aykırı olduğunu ifade eden Çelenk, “Eşitlik ilkesini ihlal etmektedir, Anayasa eliyle ayrımcılıkları kurumsallaştırmaktadır. Çünkü bir dini inancın belli bir yorumuna dayalı kıyafetlere mutlak bir dokunulmazlık getirirken, diğer kıyafetlere ilişkin devletin keyfi de olsa her türlü kısıtlamayı yapabilmesinin önünü açmaktadır. Değişiklik teklifi bu anlamda laiklik ilkesine aykırıdır ve bu ilkenin güvenceye aldığı özgürlükleri tehdit etmektedir. Maddede, ‘dini inanç sebebiyle ve tercih ettiği kıyafet nedeniyle’ denmiş olması, konuyu ‘başörtüsü’ serbestisi ile ilişkili bir düzenleme olmanın da ötesine genişletmekte ve dini inanç nedeniyle olmayan diğer kıyafet seçimlerini hukuki korunmadan mahrum bırakmaktadır. Dahası, ‘dini inancı sebebiyle’ ‘kadının başını örtmesi’ gibi ibarelerle devletin belli bir dinin yorumlarıyla yapacağı düzenlemeler Anayasa’ya dahil edilmektedir. Oysa, Anayasa’nın ‘Başlangıç’ kısmında ‘laiklik’ ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı” ifadesi yer almaktadır” diye konuştu.

Değişiklik ile Anayasa’nın 41’inci maddesine ‘Aile, kadın ve erkekten oluşur’ tanımının getirildiğini söyleyen Çelenk, “Bu değişiklikle ilişkili gerekçedeki açıklamalar, LGBTİ+’ları açıkça ‘sapkın’ ilan eden bir nefret söylemi içeriyor. Burada, toplumun bir bölümü bakımından ayrımcı, düşmanlaştırıcı ve dışlayıcı bir söylem söz konusudur. Türk Medeni Kanunu’nda evliliğin kimler arasında olabileceği ve evlilik başvurusu ile ilişkili başlıktan itibaren, evlilik birliğinin kadın-erkek arasında kurulacağı açıkça tanımlanmışken, değişiklik teklifinde bu konunun Anayasal düzlemde LGBTİ+’larla ilişkilendirilmesi açıkça ideolojiktir ve siyasi iktidarın dilinin bir parçası olan nefret söyleminin sürdürülmesidir” dedi.

Muhalefete seslenen Çelenk şöyle konuştu:

“Anayasa değişikliği teklifini müzakere bile etmeyin çünkü;

Kadınların yaşamlarını doğrudan ilgilendiren bir konuda değişikliğe gidilirken hiçbir kadın örgütünün görüşü alınmamıştır. Görüş alınması bir yana kadın ve LGBTİ+ örgütler susturulmaya çalışılmaktadır. Esas öznelerini dışarıda bırakarak hazırlanmış olması, teklifi müzakere etmeyi reddetmek için tek başına yeterli bir sebeptir. Bu teklife ‘evet’ demek, Anayasa’yı defalarca ayaklar altına alan iktidarın hukuka saygısızlığını onaylamak anlamına gelir. Fiilen yok sayılmakta olan laiklik ve eşitlik ilkelerinin tamamen ortadan kaldırılmasına giden yolun taşlarını böyle bir iktidarla beraber döşemek demektir. Kadınlara ‘siyasi rehine’ olarak davranan iktidar bloğu ile aynı düzlemde siyaset yapmak, kadınları siyasal rehine olarak kullanmak ve can güvenlikleri de dahil olmak üzere tüm temel haklarına yönelik saldırıların önünü açmak demektir.”

“TEMEL HAKLAR REFERANDUM KONUSU YAPILAMAZ”

Çelenk, “Basında yer alan bir habere göre, Gelecek Partisi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığını desteklemek için, AKP’nin başını çektiği iktidar bloğunun Anayasa değişikliğini destekleme şartını öne sürmektedir. Türkiye siyasal tarihine bir leke olarak geçecek bu şantaj haberlerine inanmak istemiyoruz. Kadınları siyasal pazarlıkların ve oy hesaplarının malzemesi yapmaktan vazgeçmeyen bu siyasi tavrı bir kez daha kınıyoruz. Başta CHP olmak üzere meclisteki tüm partileri ve milletvekillerini bu tuzaklara düşmemeye çağırıyoruz. Anayasacı fiilen uygulanmadığı, yargının sadece muhalifleri tutuklayıp hapse atarak korkutma ve yıldırma aracına dönüştürüldüğü bir ortamda Anayasa hiçbir şekilde konuşulamaz. Temel haklar referandum konusu yapılamaz.  Din, inanç ve ibadet özgürlüğü, laiklik, eşitlik ve ailede eşitlik kavramları gibi temel haklar referandum ile tartışmaya açılamaz. Kadınların kıyafetine ilişkin düzenlemelerin yeri anayasalar değildir. Anayasalar insanların kılık kıyafeti ile uğraşmazlar. Eşitlikten ve laiklikten vazgeçmeyeceğiz” dedi.

“KADINLAR OLMADAN HAYATLARI HAKKINDA KARAR VERMEYİN”

5 Ocak’ta 6’lı masa tarafından yapılacak toplantıya katılarak kadınlar olarak taleplerini anlatmak için randevu istediklerini belirten Çelenk, “Daha önce kamuoyu önünde dile getirdiğimiz bu talebimizin altını bir kez daha çiziyoruz. Yanıt bekliyoruz. Kadınlar olmadan kadınların hayatları hakkında karar verilmesine izin vermeyeceğiz. Müzakerelere Katılmayın. Komisyon görüşmelerine de Meclis oylamasına da katılmayı topluca reddedin. Bu ses duymazdan gelinirse bunun tarihsel bir sorumluluğu ve vebali olacağını da hatırlatmak istiyoruz” sözleri ile açıklamasını tamamladı.


EŞİK tarafından yapılan açıklamanın tamamı:

Anayasa Teklifine HAYIR, Tartışmasız HAYIR Denmelidir

AKP-MHP-BBP’nin 9 Aralık 2022 tarihinde TBMM meclis Başkanlığına sunduğu Anayasa
değişikliği teklifi, demokratik bir anayasa metninin en temel ilkeleri olan laiklik, din, inanç
ve ibadet özgürlüğü ve eşitlik ilkelerine temelden aykırıdır.
Toplumsal ve ekonomik krizin giderek derinleştiği, şiddetin yaygınlaştığı bir ortamda,
toplumsal meşruluğu her gün biraz daha azalan bir siyasal iktidarın, seçim yatırımı olarak
kullandığı bu Anayasa teklifinin desteklenmemesi, müzakere bile edilmemesi gerekir.
Çünkü:
● Bu Anayasa değişikliği teklifi, toplumun bir arada özgürce yaşamasının güvencesi
olan, ama 20 yıllık AKP iktidarı süresince sistematik olarak zayıflatılan laiklik ve
eşitlik ilkelerini tamamen terk etmenin ön hazırlıklarından biridir.
● İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede, bir kişinin kararıyla çekilme kararı verenler ve
sayısız insan, kadın ve çocuk hakları ihlallerinin doğrudan sorumluları ile ne
Anayasa, ne de herhangi bir yasa yapılamaz.
● Özgür ve demokratik bir tartışma ortamı yokken, yargı bağımsızlığına güven
yitirilmiş, yargı, muhalifleri hapis cezaları ya da siyasi yasaklarla susturmanın temel
araçlarından biri haline getirilmişken; bu ülkede bir Anayasa tartışması yapılamaz.
● Başta BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel
İstismara karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (Lanzarote
Sözleşmesi) yükümlülükleri olmak üzere, çocuk cinsel istismarına ilişkin ulusal ve
uluslararası yükümlülükleri uygulamayan, kız çocuklarının evlilik adı altında yıllar
süren istismarını önlemeyen ve çocuk istismarı suçlularına defaten af getirmeye
çalışan bir iktidarın, bütün bir topluma aile tanımı üzerinden nizam vermeye
girişmesi en hafif tabirle samimiyetsizliktir.
● Üstelik iktidar 2016 yılından bu yana birçok kez çocuk istismarcılarının affedilmesi,
çocuklarla cinsel ilişki yaşının indirilmesi, tecavüzcü ile evliliğin tecavüzü suç
olmaktan çıkarması için Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesinde değişiklik önerisini

www.esik.org.tr
iletisim@esikplatform.net

TBMM’ye getirmektedir. Bu tehdit ve risk son derece güncel olup, çocuk
istismarcılarını affetmek için uğraşan bir iktidarın Anayasa’nın aileye ilişkin
maddelerinde değişiklik girişimlerine karşı net olunmalıdır.
● Sanatçı Gülşen örneğinde olduğu gibi, dini konular söz konusu olduğunda özrü
dilenmiş bir şaka için dahi insanların hapse atıldığı; dinle ilgili konuları özgürce
tartışmanın imkansız kılındığı; devlet politikası ve bütçesinin Diyanet İşleri
Başkanlığı ağırlıklı belirlendiği; LGBTİ+lara ve kadın örgütlerine karşı devlet
destekli gösterilerle nefret kampanyaları yürütülen bir ortamda herhangi bir
Anayasa tartışması mümkün değildir.

Anayasa’nın 24. Maddesi’ne yönelik değişiklik önerisi, başörtüsüne güvence getirme teklifi
değil; laikliği ve eşitliği yok etme teklifidir, çünkü:
Teklifte 24. Maddeye eklenmesi önerilen 1. Fıkra aynen şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ile kamu ve özel kesim tarafından sunulan mal ve
hizmetlerden yararlanılması, hiçbir kadının başının örtülü veya açık olması şartına
bağlanamaz.”
Bu öneri ile kadınlar anayasal düzlemde başörtülü-örtüsüz, inançlı-inançsız şeklinde tasnif
edilmiş oluyor. Ayrıştırma, kutuplaştırma ve ayrımcı politikaların zemini hazırlanıyor.
Geçmişte yanlış uygulamalarla sorun haline dönüştürülmüş olan, ama kadınların toplumsal
alanda büyük ölçüde çözdüğü başörtüsü meselesine ilişkin toplumsal uzlaşmayı bozma riski
taşıyor.
Bu fıkrada “kadının başının örtülü veya açık olması” ibaresi ile Anayasa’ya kıyafet üzerinden
dini bir referans eklenmiş oluyor ve anayasal laiklik ilkesi açıkça ihlal ediliyor.
Kaldı ki, fıkranın “Temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ile…” ibaresi ile başlaması,
yapılmak istenilen dini inanca dayalı bu Anayasa değişikliğinin 24. Madde ile sınırlı
kalmayacağını gösteriyor. Anayasa’nın temel haklar ve ödevlerle ilgili 2. Kısmında yer alan
düzenleme ve haklarda yapılmak istenilen bu değişiklik çerçevesinde yeniden

www.esik.org.tr
iletisim@esikplatform.net

yorumlanmasının önü açılıyor. Anayasa’nın bu kısmında yer alan haklar ve ödevler, kişinin
hakları ve ödevleri, sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler, siyasal haklar ve ödevler gibi son
derece geniş bir alanda düzenlemeler getiriyor. Yapılmak istenilen bu değişiklik, temel
hakların niteliği, sınırlandırılması, kötüye kullanılamaması, kullanımının durdurulması gibi
genel kriterlerin yanı sıra, tek tek sayılan Anayasal hakların her biri bakımından da yeni ve
din eksenli tartışmalara zemin hazırlıyor.
Teklifte 24. Madde’ye eklenmesi önerilen 2. Fıkra ise şu düzenlemeyi içeriyor:
“Hiçbir kadın; dini inancı sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı eğitim ve
öğrenim, çalışma, seçme, seçilme, siyasi faaliyette bulunma, kamu hizmetlerine girme ile diğer
herhangi bir temel hak ve hürriyeti kullanmaktan ya da kamu veya özel kesim tarafından
sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmaktan hiçbir surette yoksun bırakılamaz. Alınan veya
verilen bir hizmetin gereği olan kıyafet söz konusu olduğunda Devlet, ancak dini inancı
sebebiyle kadının başını örtmesini ve tercih ettiği kıyafetini hiçbir surette engellememek
şartıyla gerekli tedbirleri alabilir.”
Bu fıkranın Özlem Zengin’in iddia ettiği gibi, “…başı açık ve başı kapalı kadınların özgürlüğü
için ”yorumlanması mümkün değil. Zira başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı
ibaresiyle ancak her ikisini de karşılayan kadınların kıyafetlerini düzenliyor. Bu madde
metninde açıkça “…hiç bir kadının, dini inancı sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği
kıyafetinden dolayı…” ibaresiyle kadınların sadece dini inanca dayalı kıyafetlerinin
düzenlendiği açıkça ifade buluyor.
Bu teklif ile;
● Laiklik ilkesi sadece din, inanç ve ibadet özgürlüğüne daraltılıyor ve ilkenin eşit
önemdeki diğer unsuru olan dinin devlet işlerine ve politikaya karıştırılamayacağı
hükmünü ihlal ediyor. Teklifin genel gerekçesinde, laiklik ilkesi “her ferdin istediği
inanca, mezhebe sahip olabilmesi, ibadetini yapabilmesi ve dini inançlarından dolayı
diğer vatandaşlardan farklı bir muameleye tâbi kılınmaması anlamına gelir” şeklinde
tanımlanarak, bunun devlete verdiği negatif yükümlülüğe atıf yapılıyor. Laiklik

www.esik.org.tr
iletisim@esikplatform.net

ilkesinin en önemli unsuru olan devlet ve din işlerinin birbirinden ayrılmasına dair
ise herhangi bir referans verilmiyor. Dahası, “dini inancı sebebiyle” “kadının başını
örtmesi” gibi ibarelerle devletin belli bir dinin yorumlarıyla yapacağı düzenlemeler
Anayasa’ya sokuluyor. Oysa, Anayasa’nın Başlangıç kısmında “lâiklik ilkesinin gereği
olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle
karıştırılamayacağı” ifadesi yer alıyor. Bu haliyle, laiklik ilkesi en önemli anlamından
ve unsurundan koparılmış olarak bir Anayasa metnine giriyor.
● Kadınların dini kıyafetlerini sadece bir dini inancı ve hatta o inancın bir yorumunu
referans alarak yapıyor ve diğer inançlara karşı ayrımcılık oluşturduğu gibi Anayasal
laiklik ilkesini de ihlal ediyor.
● “Başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı” ibaresiyle, sadece başörtüsünün
altında da başörtüsüne uygun biçimde giyinen yani “ve” bağlacı ile ifade edilen her iki
durumu da karşılayan kadın kıyafetlerini düzenliyor.
● Kadınların sadece dini inanca dayalı kıyafetlerini hukuki koruma altına alıyor,
bunun dışındaki dini inanca dayanmayan baş örtme ve tercih edilen kıyafetleri ise bu
güvencenin dışında bırakıyor. Devletin kadınların dini inanç nedenine dayanmayan
bütün kıyafetlerini sınırlayıcı veya yasaklayıcı tedbirler almasının yolunu açıyor. Bu
tehdit, teklifte açıkça “Alınan veya verilen bir hizmetin gereği olan kıyafet söz konusu
olduğunda Devlet, ancak dini inancı sebebiyle kadının başını örtmesini ve tercih ettiği
kıyafetini hiçbir surette engellememek şartıyla gerekli tedbirleri alabilir.” şeklinde
ifade ediliyor. Üstelik devletin alabileceği bu tedbirler, tüm kamu ve özel sektör
hizmetlerinin sunumu ve hizmet alımını da kapsayan tüm toplumsal yaşamı
kapsayacak sınırsız bir alanı kaplayacak şekilde düzenleniyor ve tek istisna olarak
dini inanç belirtiliyor. Kısacası, dini inançla bağlı kıyafetlere mutlak bir
dokunulmazlık, karışılmazlık getirilirken; devlete bunun dışındaki tüm kıyafetlere
sınırsız müdahale, sınırlama, yasaklama, belli kıyafetleri zorunlu kılabilme yetkisi
veriliyor.
● Anayasa değişikliği teklifi sadece kadınların kıyafetlerini içeriyor, erkeklerin
kıyafetlerine ilişkin herhangi bir düzenleme getirmiyor. Cinsiyet ayrımcılığı yapıyor
ve kadın bedeni üzerinden yapılan cinsiyetçi tahakkümü Anayasa’ya taşımayı

www.esik.org.tr
iletisim@esikplatform.net

hedefliyor. Bu yönüyle cinsiyetçi olduğu gibi, teklifin kabul edilmesi durumunda,
eşitlik ilkesi ileri sürülerek erkekler için de sınırsız bir kılık kıyafet ve hatta yaşam
tarzı korumasının da getirilmesinin, yani erkekler için de kamu hizmeti sunumunda
sarık, cübbe gibi kıyafetlerin de serbestliğinin önünü açıyor. Kısacası, gelecekte hem
kadın, hem erkeklerin, yani tüm toplumun tek bir dini inancın, tek bir yorumuna
dayanan kıyafetlere büründürülmesi tehlikesini içeriyor.
● Teklif, “Hiçbir kadın dini inancı sebebiyle tercih ettiği kıyafetinden dolayı…”, “hiçbir
surette yoksun bırakılamaz” ve “hiçbir surette engellememek şartıyla” ifadeleri ile son
derece geniş ve riskli bir düzenleme ve uygulama alanı açıyor. Başörtüsü serbestliği
ötesinde, yetişkin kadınlar için kimlik tespiti sorunları yaratacak, peçeden burkaya
her türlü kıyafetin kamu ve özel sektör gibi her alanda hem hizmet alırken, hem
hizmet sunarken kullanılmasının serbest olması riskini taşıyor. Kimliklerde
kullanılacak fotoğraflar dahil birçok alanda yeni ve kutuplaştırıcı tartışmalar
doğurması riskini taşıyor.
● Teklifte yaş belirtilmediği için kadınların dini kıyafetlerinin “hiçbir surette
engellenememesi” ibaresinin kız çocuklarının da peçe ve burka dahil dini kıyafetlerle
okullaştırılmasının da önünü açıyor.
● Gerek kamu gerekse özel sektör için, kadınların “alınan ve verilen hizmetin gereği”
nasıl giyineceklerini belirlemeyi ve bunun için tüm tedbirleri almayı devletin
yükümlülüğü olarak belirliyor. Devlete, toplumsal yaşamın bütün alanlarında
kadınların nasıl giyineceğine yönelik sınırsız bir alanı belirleme yetkisi veriyor; yeni
kıyafet tartışmalarının önünü açıyor. Ayrıca, hizmet verirken de alırken de dini
gerekçelerle tercih edilen kıyafetler konusunda tamamen keyfi ve denetimsiz bir
alan yaratıyor, birçok meslekte karmaşaya neden olma riskini doğuruyor.
● Teklifteki “Hiçbir kadın dini inancı sebebiyle tercih ettiği kıyafetinden dolayı…”, “hiçbir
surette yoksun bırakılamaz” ve “hiçbir surette engellememek şartıyla” ibareleri,
korunması öngörülen dini inanç açısından mutlak bir dokunulmazlık,
sınırlanamazlık getiriyor. Oysa ki, ifade özgürlüğü ve hatta yaşam hakkının bile belli
sınırları vardır. Bu sınırlar hem anayasalarda hem de uluslararası sözleşmelerde

www.esik.org.tr
iletisim@esikplatform.net

açıkça belirtilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Temel hak ve
hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı13. Maddesi bu sınırları şöyle düzenlemektedir:

“MADDE 13.- Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili
maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu
sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik
Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

  1. Maddede yapılmak istenen değişiklik,13. Maddede her bir temel hak maddesinin
    kendisinde belirtilen sınırlamaların da “kadınların dini kıyafetleri söz konusu olduğunda
    uygulanmayabileceği kaotik bir ortam yaratma riski taşımaktadır.
    Kaldı ki, Türkiye’nin de tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Düşünce, vicdan
    ve din özgürlüğü” başlıklı 9. Maddesi’nin 2. Fıkrası bu özgürlüğün sınırlarını şöyle
    düzenlemektedir:
    “Din veya inancını açıklama özgürlüğü, sadece yasayla öngörülen ve demokratik bir
    toplumda kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlık veya ahlakın ya da başkalarının
    hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli sınırlamalara tabi tutulabilir.”
    Dolayısıyla “hiçbir surette yoksun bırakılamaz” ve “hiçbir surette engellenemez” gibi ibareler
    Anayasa ile çeliştiği gibi AİHS’in 9/2 fıkrasını da yok saymaktadır.
    ● İş sağlığı veya güvenliği konusundaki tedbirler ile dini inanç çakıştığında dahi dini
    inancın gereğinin öncelenmesi, işçi sağlığı ve iş güvenliği hükümlerinin özellikle
    kadın işçiler için uygulanmaması riskine kapı açıyor. Bu risk, madde gerekçesinde
    “Bu kıyafet iş sağlığı veya güvenliği, ya da markalaşma amaçlarıyla belirlenebildiği
    gibi yürütülen faaliyetin niteliğinin icap ettirdiği başka meşru amaçlarla da
    belirlenebilmektedir” şeklinde yer alıyor.
    ● Sonuç olarak kadınlara karşı sokakta, evlerinde, iş yerlerinde, sahnelerde,
    billboardlarda, filmlerde, dizilerde “edepli”, “ahlaklı” giyinmedikleri bahane
    edilerek, boyutları ve kapsamı gittikçe artan baskıları, saldırıları, sözlü ve fiziksel

www.esik.org.tr
iletisim@esikplatform.net

şiddeti daha da artırma tehlikesi taşıyor. Devletin de bu konuda başörtülü
başörtüsüz tüm kadınların kıyafetlerine sınırlayıcı müdahaleler yapmasının
Anayasal dayanağı oluşturuluyor.
● “Hiçbir kadın…- dini inancı sebebiyle – başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden
dolayı kınanamaz…” cümlesindeki “kınanamaz” ifadesi; başörtüsünü, dini kıyafet
“tercih iradesini”, dinin farklı yorumlarını, konuya ilişkin farklı görüşler ile
toplumsal tartışma/uzlaşma zeminini ve ifade özgürlüğünü kısıtlama riskini taşıyor.
Böylece kadınların kıyafetlerine ve kıyafetle doğrudan ya da dolaylı olarak bağlantılı
dinsel konularla ilgili görüşlerin veya buna karşı yapılan müdahalelere ve hatta
işlenecek suçlara dair ifade özgürlüğünü ve itiraz hakkını yasaklamanın yolunu
açıyor.

Anayasa’nın 41. Maddesine yönelik değişiklik önerisi; kadınları baskı altına alma,
eşitsizlikleri, ayrımcılığı ve nefret söylemini meşrulaştırma teklifidir.
Teklif ile 41. maddenin adına “evlilik birliği” eklenmesi yapılmakta ve 1.Fıkrası’nın şu
şekilde düzenlenmesi teklif edilmektedir:Aile Türk toplumunun temelidir. Evlilik birliği,
ancak kadın ile erkeğin evlenmesiyle kurulabilir ve…”
Bu teklif, Medeni Yasa’nın evlilikle ilgili maddelerinin lağvedilmesi ve erkek çokeşliliğinin
önünü açma riskini barındırmaktadır, çünkü:
● LGBTİ+ evlilikler yasaklanarak evlilik eşitliği ve çeşitliliğine karşı Anayasal bir yasak
getiriliyor. Anayasa eliyle ayrımcılık kurumlaştırıyor.
● LGBTİ+ varoluşunu yok sayan, LGBTİ+lara karşı yaratılan ve tırmandırılan
düşmanlığı kalıcı hale getirme ve halkın bir kesimini göz göre göre şiddet ve
ayrımcılıkla örülü bir hayata mahkum etme girişimi anlamına geliyor.
● Kaldı ki, Medeni Kanun’un 134. Maddesi, “Birbiriyle evlenecek erkek ve kadın”
ifadesiyle yapılmak istenen değişikliği hali hazırda karşılıyor. Buna rağmen
Anayasa’da da bir düzenleme yapılmak istenmesi bir yandan seçimler için yatırım ve
oy toplama kaygılarına işaret ediyor; bir yandan da iktidar bloğunun LGBTİ+

www.esik.org.tr
iletisim@esikplatform.net

varoluşa yönelik nefret politikasını geniş kitlelere doğru yayma ve bu kesimler için
bir linç ortamı yaratma çabalarını yansıtıyor.
● Teklifteki, aile“…ancak kadın ile erkeğin evlenmesiyle kurulabilir”ifadesi, fiilen bir
aile tanımı yapıyor, böylece başka türlü ailelerin, örneğin çocuğu ile yalnız yaşayan
kadın ya da erkeğin aile kabul edilmemesi ve böylece kadınların boşanmasını ya da
yetişkin kadınların bekar yaşamasını zorlaştırıcı uygulamalara yol açma tehlikesini
getiriyor.
● Teklifin genel gerekçesinde,“insan tabiatına uygun bir birliktelikle, bu bağlamda iki
aynı cinsiyetin yani kadın ve erkeğin evlilik yoluyla kurduğu aile” ifadesine yer
veriliyor. Böylece “insan tabiatına uygunluk” ifadesi Anayasa’ya giriyor; böylece
hiçbir bilimsel ve hukuk normuna sığmayan, bilimi ve eşitlik ilkesini tanımayan
“fıtrat” anlayışına yasal meşruiyet sağlanmaya çalışılıyor. Bu da, kadınların ve
erkeklerin “tabiatlarından” veya “fıtratlarından” kaynaklı farklılıklarına, rollerine,
görevlerine yani eşitlik karşıtı girişimlere kapı açma riskini barındırıyor. Böylece
kadınlarla erkekler arasında yaratılış farklılıklarına işaretle, eşitsizlik politika ve
propagandaları için zemin hazırlanıyor. Aynı zamanda da cinsel yönelim ve cinsiyet
kimliği nedeniyle ayrımcılık ve nefret suçlarının önü açılıyor.
● Madde değişikliğinin gerekçesinde, örneğin:Böylece aile ve evlilik kurumunun her
türlü tehlike, tehdit ve saldırılar ile sapkın akımların dayatmalarına karşı korunması
amaçlanmaktadır”, “aile yapısını korumak ve aileye yönelik her türlü tehlike, tehdit,
saldırı, çürüme ve sapkınlığa karşı tedbir almak…”,“…sapkın akımların
dayatmaları”gibi ifadeler yer alıyor. Genel ve madde gerekçelerindeki “sapkın
akımlar”, “çürüme”, vb. nefret söylemi ifadeleriyle, LGBTİ+ varoluşa karşı nefret
söyleminin Anayasanın bir parçası haline getirilmesini hedefliyor. Bu ifadeler, başta
Anayasa olmak üzere, hiçbir hukuk metninde olması kabul edilemeyecek nefret
söylemidir.
● Medeni Yasa’da konuya ilişkin maddeler evlilik ifadesiyle tanımlanırken, “evlilik
birliği” gibi bir kavramın kullanılmış olması, resmi nikah yapılmamış evliliklerin
önünü açma riskini getiriyor.

www.esik.org.tr
iletisim@esikplatform.net

● Genel gerekçede “bir kadın ile bir erkeğin birbiriyle evlenmesiyle” ifadesi yer aldığı
halde, madde düzenlemesinde “kadın ile erkeğin” şeklinde yer alması dikkat çekiyor.
Bu haliyle yapılan evlilik tanımı erkek çokeşliliğinin önünü açma potansiyeli taşıyor.

Müzakere bile etmeyin çünkü;
Kadınların yaşamlarını doğrudan ilgilendiren bir konuda değişikliğe gidilirken hiçbir kadın
örgütünün görüşü alınmamıştır. Görüş alınması bir yana kadın ve LGBTİ+ örgütler
susturulmaya çalışılmaktadır. Esas öznelerini dışarıda bırakarak hazırlanmış olması, teklifi
müzakere etmeyi reddetmek için tek başına bile yeterli bir sebeptir.
● Bu teklife ‘evet’ demek, Anayasa’yı defalarca ayaklar altına alan iktidarın hukuka
saygısızlığını onaylamak anlamına gelir.
● Fiilen yok sayılmakta olan laiklik ve eşitlik ilkelerinin topyekûn ortadan
kaldırılmasına giden yolun taşlarını böyle bir iktidarla beraber döşemek demektir.
● Kadınlara “siyasi rehine” olarak davranan iktidar bloğu ile aynı düzlemde siyaset
yapmak, kadınları siyasal rehine olarak kullanmak ve can güvenlikleri de dahil
olmak üzere tüm temel haklarına yönelik saldırıların önünü açmak demektir.
● Anayasa’nın fiilen uygulanmadığı, yargının sadece muhalifleri tutuklayıp hapse
atarak korkutma ve yıldırma aracına dönüştürüldüğü bir ortamda Anayasa hiçbir
şekilde konuşulamaz.

Temel haklar referandum konusu yapılamaz. Din, inanç ve ibadet özgürlüğü, laiklik, eşitlik
ve ailede eşitlik kavramları gibi temel haklar referandum ile tartışmaya açılamaz.
Kadınların kıyafetine ilişkin düzenlemelerin yeri anayasalar değildir. Anayasalar insanların
kılık kıyafeti ile uğraşmazlar.
Eşitlikten ve laiklikten vazgeçmeyeceğiz.
Kadınlar olmadan kadınların hayatları hakkında karar verilmesine izin vermeyeceğiz.

www.esik.org.tr
iletisim@esikplatform.net

Müzakerelere Katılmayın.
Komisyon görüşmelerine de Meclis oylamasına da katılmayı topluca reddedin.
HAYIR deyin.

HAYIR,#TartışmasızHayır

EŞİK – Eşitlik İçin Kadın Platformu
15.12.2022
www.esik.org.tr
iletisim@esikplatform.net
Hazırlayanlar; Av. Hülya Gülbahar, Selen Lermioğlu Yılmaz, Av. Yelda Koçak.

Tags: , , , , ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑