Makaleler

Published on Ocak 5th, 2024

0

Kobanê – Kürtler direnişleriyle tarih yazıyordu! | Gül Güzel


Seyahatnamelerim adlı yazı dizimden kopyaladığım, Konané sınırındaki nöbetten bir kesiti an itibariyle bomba yağmuru altında olan Rojava’ya atfen paylaşmak istedim.

        Yaklaştığımız sınır köyü Maheser toz dumansı bulut görüntüsüne bürünmüştü. Ancak sınırda bekleyenlerin gözlerdeki umutlu bekleyiş, ışık saçıyordu. Her kes yüzünü Kobané’ye çevirmiş, pür dikkat bir beklenti içinde umutlarını besliyordu. Demokratik Özerk Bölge Yönetimi projesinde temsiliyet bulan tüm bileşenlerinden oluşan her yaşta, kadınlı erkekli özgürlüğe kenetlenmiş her ırktan ve inançtan insanlar burada nöbet tutuyor.

        Kurulan komünlerde pişirilen çorba ve çaylar özgürlük nöbetindekilere sunulduğu yer. Burada kaldığın birkaç gün içinde, dünyanın her tarafından gelen insanlarla karşılaşabiliyorsun. Sanatçı, politikacı, sendikacı, öğrenci, işçi, memur, inanç temsilcilsi vb. herkes birbirini sanki çok eskiden tanıyormuş gibi bir yaklaşımla selamlayıp, ilgileniyor. Her kesin amacı tavır ve duruşlarından belli oluyor. Kobané toprakları üzerinde birkaç yüz metre uzakta durarak, Kobané’nin DAİŞ çetelerinden temizlenip, özgürleşmesini bekliyorlar. Geceleri bir kaç yerde yakılan ateşlerin etrafında biriket taşlarının veya tarlalardan getirilen doğal taşların üzerine oturanlar, sabaha kadar ya Kobané üzerine söylenen sıtranları dinliyorlar veya günün aktuel durumunu değerlendirip, politik tartışmalarla geleceği tartışıyorlar. Analar yöresel giysileri içinde ortama güven ve canlılık veriyorlar. Başlarındaki beyaz tülbentleriyle Demokratik özerkliği, ekolojik yaşam, ve Kürdistanın birliği-özgürlüğü hakkında derin değerlendirmelere dalıyorlar.

Bizi Ailelerimiz ve yerlerimizle ortadan böldüler!

”Tarlalarımız tel duvarın öteki tarafında kaldı” diyor Kobané merkeze 3 km uzaktaki Misaynter köyünde oturan Xezal ana. Konuşurken zaman zaman sinirden isyana, zaman zaman çektiklerinin üzüntüsünden gözyaşına boğulan Xezal ana ”biz çok acı çektik. Çekmediğimiz acıyı bırakmadılar. Biz aslında Suruç’a değil, Kobané’ye bağlı köyleriz. 70 sene önce çekilen demir zincirlerle hem ailelerimiz telin iki tarafından kalmış hem de malımız-mülkümüz. Bizim tarlalarımız telin Suriye tarafında kalmış. Tarlalarımızı sürmek, biçmek için kaçak yollarla telin o tarafına geçmek zorunda kalıyoruz. Ama bu kaçak geçişlerde yakalananlarımız elektrik direklerine bağlanıp, işkencilerle öldürülüyorlardı. Tarla ve akrabalarımızın telin öteki tarafında kalması yetmiyormuş gibi bir de tarlalarımıza binlerce mayın döşediler(1954 yılında 133 milyon metre kare alana 606 bin mayın ekildi). Çevre köylerde bu yüzden binlerce insanın bacak veya kolları kopuk. Yapılan barajlarla bütün akan sularımız kesildi. Bu yüzden ilk önce kuyulardan çıkardığımız sularla bağ-bahçelerimizi sulayıp, hayvanlarımıza su verebiliyorduk. Ama zamanla yer yüzü gibi yer altı da kurumaya başladı. Onun için şimdi 100-200 metre derinlikten bile artık su çıkaramıyoruz. O yüzden gittikçe kuruyan toprakta artık pamuk ve benzeri ürünleri yetiştiremediğimiz gibi hayvan da besleyemiyoruz. Bu yüzden zorunlu olarak erkekler kaçak yollarla tellerin öteki tarafındaki Kobané merkezine geçerek, getirdikleri kaçak çay ve elbiseleri satarak geçimimizi sağlamaya çalışıyorlardı. Ama arazimize döşenen mayınlardan dolayı binlerce insanımız bacaklarını kaybetti. Devlet sisteminin yıllardır bu bölgeye uyguladığı politikadan dolayı buralar çölleşmeye ve bizler de fakirleşmeye mecbur bırakıldık. Adımız da kaçakçıya çıkarıldı” diyor 60 yaşındaki Xezal ana. Şimdi bütün imkanlarıyla Kobané’den kaçıp, gelen akrabalarına sahip çıkmaya çalışan Xezal ana, üzüntüyle yüzümüze bakarak, ”bizi yıllar önce birbirimizden ayırdılar. Bazılarımızın anne-babası, bazılarımızın kardeşleri, dayı-amcaları ve tarlalarımızın bir kısmı öteki tarafta kaldı. Yıllarca birbirimize hasret bırakıldık. Şimdi Kobané’ye DAİŞ çetelerinin saldırıları yüzünden telin öteki tarafındaki akrabalarımız, binbir zahmet ve zorluklarla sınırı geçip, bu tarafa geldiler. Bizim köyümüzde 12 aile yaşıyordu. Gelen akraba ailelerin sayısı 28. Onun için ilk günlerde evlerimizde kaldılar. Daha sonra samanlıklarımızı ve kullanmadığımız bazı boş yerleri boşaltıp, temizleyip tamir ettik ve aileleri oralara yerleştirdik. Şimdi partimiz onlara her türlü ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yardım ediyor. O yüzden bize hiç bir şekilde yük olmuyorlar” şeklinde aktuel bilgileri de ekliyor.        

Kobané’yi Özgürleşene kadar kadar bekliyeceğim!

Rıfat Horoz(Karker Kobané

        Müsaynter köyündeki mültecileri ziyaret ettiğimizde, gençlik çadırından 65 yaşlarında mavi gözlü yaşlı birisi elindeki bayrakla çıkıyor. Bizi görmekten memnun ve elinde taşıdığı bayrağın verdiği gururla bize selam veriyor. İlk önce kendisine kürtçe selam verişime o da kürtçe karşılık veriyor. Biraz sohbet etmek istediğimde, ”tebessüm ederek ”ben kürt değilim.Onun için kusura bakma kürtçe bilmiyorum” diyor. Elinde sımsıkı tuttuğu bayrağa bakarak, kendinden bahsetmesini rica ediyorum. ”Kürt olmasam da bir enternasyonal teroristim ben. 25 gündür (25.10.2014) burada Kobané direnişi için nöbetteyim. Kobané özgürleşene kadar da burada nöbet tutmaya devam edeceğim. Buradan ayrılmayacağım. Kobané özgürleşince de gidip, Kobané’ye yerleşip, orada ömrümün sonuna kadar yaşayacağım. Ben aslen Yugoslavya- Priştina’lıyım. Şimdiye kadar Sinop, Türkiye’li gaziler köyünde yaşadım. Ama artık burada-Kobané’de yaşayacağım. Demokratik özerklik, komünal ekolojik, cinsiyet özgürlükçü toplumu inşaa etmek için Kobané’de bulunup, Öcalan Yoldaşın Demokratik toplum projesi kapsamında yaşama kendimi katacağım.  Öcalan Yoldaş, sistemlerin menfaatleri uğruna birbirine düşman edilen ırkları, dinleri, dilleri ve cinsleri geliştirdiği projelerle birbiriyle barıştırarak, birlikte özgürce yaşayabileceklerini gösterdi. Onun için, böyle bir yaşamın mümkün olduğunu ve gerçekleşebileceğinin kanıtı olarak Kobané’de yaşayacağım” diyor Priştinalı Rıfat Horoz(Karker Kobané) amca.

Ya Özgürleşeceğiz, ya uğrunda Öleceğiz!

        Meheser köy meydanındaki Kobané direnişi nöbetindeki Van’dan gelen Zeri ana burnundaki hızması, yaşlılıktan dolayı küçülen bedeniyle giydiği yöresel kıyafetiyle dikkatimi çekiyor. Ayakta dimdik durarak, gözlerini kobané yönünden ayırmayan ananın omuzuna hafifçe değindiğimde yüzünü bana çeviriyor. Hiç tereddüt etmeden boynuma sarılarak, yanaklarımdan öpüyor. ”kurban olduğum sen de mi buradasın? diyor ve yüzü gülücüklere boğuluyor. Ana yüzün çok umutlu, sen Kobané için ne düşünüyorsun? dediğimde sağ elini zafer işaretiyle havaya kaldırarak ”artık kürt halkı özgürleşecek. Kürdistanımız birleşip, tek parça olacak. Bu uğurda ya hepimiz öleceğiz, ya da hepimiz ve kürdistanımız özgürleşecek. Artık bundan sonra başka türlü olmaz. Birlik olup, özgürleşmeliyiz. Özgürleşene kadar burda kalıp, hiç bir yere gitmiyeceğim” diyor Kürdistan’ın 75 yaşındaki Zeri anası.     

Kobané tarihi ve DAİŞ terörü

        Kobané ismi Compané’den geliyor ve kuruluşu 1912’lere dayanıyor. Almanların Bağdat demir yolunu yaparken işçilerin kalabileceği bir yer inşaa etmesiyle başlayan yerleşim alanı ilk başlarda tren istasyonu, daha sonra küçük bir yerleşim alanı, daha sonra etrafında 400 e yakın köyün oluştuğu bugün toplam nüfusu yüzbinleri aşan bir şehir haline gelmiş. 2012’den beri Rojava toplum sözleşmesi ile yönetilmeye başlandı. Onun için DAİŞ çetelerinin bombalarına 15 eylül 2014’den beri maaruz kaldı. Rojava toplum sözleşmesi DAİŞ çetelerini besleyen Kapitalist-emperyalist sistemlerin de hedefi halinde ve bu yüzden onların verdiği en modern ve ağır silahlarla bombalanıp, yok edilmeye çalışılıyor.  Bu silahların çoğu Kobané isminin oluşmasında etken olan Alman’yanın üretimi olması da çok ilginçtir. Her gün iki veya üç defa göstermelik bir şekilde 40 ülkeden oluşan Nato ülkeleri bileşenlerinin sözüm ona DAİŞ’i eleştirdiği ve DAİŞ çetelerinin ise, kürtleri yok etmek için her gün ve gece attığı bombaların dumanına mahkum olan Kobané her şeye rağmen direniyor. YPG/YPJ güçlerimizin olağan üstü gösterdikleri mücadeleyle hala çetelerin eline düşmeyen Kobané kan-revan içinde. Her gün şehit kanlarıyla sulanıyor. Kobané’nin her an düşeceğinin umudu içinde olanlar, hayatları boyunca hayal kırıklığı yaşayacaklarını artık anlamaya başlayacaklar. Neden Kobané bu kadar saldırı altında diye düşündüğümüzde sadece  Rojava toplum sözleşmesine kısaca göz atmamız yeterli bence.

        Rojava toplum sözleşmesi:

        Din, dil, inanç, mezhep ve cinsiyet ayırımının olmadığı, eşit ve ekolojik bir toplumda adalet, özgürlük ve demokrasinin tesisi edilmesi. Demokratik toplum bileşenlerinin siyasi-ahlaki yapısıyla birlikte çoğulcu, özgün ve ortak yaşam değerlerine kavuşması için. Kadın haklarına saygılı, çocuk ile kadınların haklarının hayata geçmesi için. Savunma, özsavunma, inanaçlara özgürlük ve saygı için. Bizler demokratik özerk bölgelerin halkları; Kürtler, Araplar, Süryaniler(Asuri ve Arami), Türkmenler ve Çeçenler olaarak bu sözleşmeyi kabul ediyoruz.

        Demokratik Özerk Bölge Yönetimleri; ulus devleti, askeri ve dini devlet anlayışını, aynı zamanda merkezi yönetimi ve iktidarı kabul etmez.

        Demokratik Özerk Bölge Yönetimleri; bütün etnik, toplumsal, kültürel ve ulusal oluşumların kendilerini kurumları aracılığı ile ifade etmeleri için toplumsal mutabaka, demokrasiye ve çoğulculuğa açıktır.

        Demokratik Özerk Bölge Yönetimleri; ulusal ve uluslararası barışa, Suriye’nin sınırlarına ve insan haklarına saygılıdır.

        Toplumsal sözleşmenin oluşması, demokratik toplumun inşaasının aracı ve toplumsal adaletin güvencesi olan Demokratik Özerkliğin tesisi ve bilimsel bir toplumun inşası için; Demokratik Özerk Yönetimler’deki Kürtlerin, Süryanilerin, Ermenilerin ve Çeçenlerin istemleri demokratik bir Suriye ve Domokratik Özerk Yönetimlerin siyasi-toplumsal bir yönetim için bu sözleşmeyi kabul etmiştir. 7 bölüm,  94 maddeden oluşan Toplumsal sözleşmesinin hayata geçmesi için Dış işleri ve Meşru savunma bakanlığı başta olmak üzere, 27 bakanlıktan oluşan sistemden oluşuyor. İşte bu nedenledir ki DAİŞ terör örgütü ve yandaşları bu Toplumsal sözleşmesinin hayat bulduğu Rojava’nın üç kantonundan biri olan Kobané’yi yaklaşık iki aydır bombalarla yok etmeye çalışıyor.


Kadının Kaleminden: Gül Güzel – Kobanê, Eylül/Ekim 2014

Tags: , ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑