Yazarlar

Published on Nisan 8th, 2020

0

Koronavirüs söylenceleri – Muazzez Uslu Avcı

Bu yaşadıklarımız hepimiz için kötü. Her zaman olduğu gibi acıyı ezilen sınıf çekmekte ve çekecek. Ama görünen o ki kapitalizmin de çarkları durdu…


Binlerce kilometre uzağımızdaki Çin’in Wuhan şehrinde başlayan koronavirüsün hakkında onlarca rivayet edilmekte. Gerici bir güruha göre allahsız komünist Çin’in cezalandırıldığından, her ”boku yemiş” olmasının, yani her türlü canlıyı yemesinden kaynaklı bir salgın olduğu söylendi. Ki bunu söyleyen hayvanların en boktan yeri olan işkembe ve kokoreç yiyen kültürün insanlarıydı.

Diğer taraftan onlarca komplo teori devreye girdi. Bunları madde madde yazacağım
1- Bu salgın devletlerin sırtına bir yük haline gelmiş yaşlı nüfusun azaltılması için planlanmıştır
2- Bu salgın ABD tarafından laboratuvar ortamında üretilmiş bir virüs olup ekonomik olarak devasa büyümekte olan Çin’in durdurulması içinmiş.
3- Bu salgın Rusya’nın bir planı olup, Putin yakında dünyanın en önemli lideri haline gelecekmiş.
4- Bu salgın bilimsel, sosyal, iklimsel dijital planlı bir deneymiş.
5- Salgın sırasında insanlar Çin’de wechat Rusya’da ve ABD’de başka dijital sistemlerle takip edilmekte ve yeni dijital uygulamalar test edilmekteymiş.
6- Salgın sırasında kapitalistler özellikle Amerikan Merkez Bankası (FED) öncülüğünde bol miktarda para basarak Dünya varlıklarını borsalar üzerinden yağmalamaktadırlar. Salgın bittiğinde birçok zenginlik el değiştirmiş olacakmış.
7- Salgın sırasında denenen dijital faşizan uygulamalar kalıcı hale gelecek büyük gözaltı daha da kapsamlı hale gelecek nefes alışımız dahi izlenecek her türlü kaçamak imkansız hale gelecekmiş.
8- Bu salgını bir ilaç firması çıkartmıştır. Çünkü dünyada tekel olan bu ilaç firması aşıyı bulmuş ve kasasında bekletmektedir.

Yukarıdaki söylenceler, internet ortamından toplamış olduğum bir kısmıydı, daha eklenebilecek çokça komplo teori vardır. O yüzden belirli bir kaynak sunamıyorum.

Bu salgını kasıtlı olarak çıkardığı söylenen kapitalizmin ne kazandığına ve ne kaybettiğine bakmalı. Tüm üretim mekanizması durmuş, milyonlarca şirket kârından olmuş, milyonlarca mağaza kapanmış. Yani globalizm dediğiniz o sistemin içinde sınırsız dolaşan finans kapital, girmediği yer para satmadığı ülke kalmayan finans kapitalin işine niye gelsin? Tüm finans kurumları kapanmış, borsalar kapanmış, bankaların daha önce sattıkları paraların geri dönüşü şüpheli hale gelmiş? Yani kâr etmeden bir hiç olan kapitalizm, niye kendi ayağına kurşun sıksın?

Bu virüsü laboratuvar üretimine gelince; öyle olmadığı genetik biliminde kanıtlanmıştır. Diyelim bir emperyalist devlet buna niyet etti rakip emperyalist devleti çökertmek için. İyi de iki ağızlı bıçak, yada bumerang gibi er geç kendine dönecek bir virüsü niye üretsin ki? İlaç firması ilaç satmak için niye yapsın bunu? Kapitalizm dünyada sadece ilaç firmasından ibaret değil ki; otomotivi, silahı, elektronik eşyaları, giyimi, kozmetiği, mobilyası, beyaz eşyası, turizmi, seyahati varken… Niye sadece ilaç satmaya endekslesin karını?

Dijital sisteme geçmek meselesine gelince; zaten bir çok şeyimizin bankacılıktan, iletişimden hizmete kadar dijitalleşmeye başlamışken ve dahi dijital para olan bitcoin’i bile hayata geçirmeye başlamışken, dijitalleşmek için bir ölümcül virüsü yaymanın mantığı ne olabilir ki?
Diğer bir komplo teori de, ”yaşlı nüfusu temizlemek içinmiş bu virüs” gibi komplo teorileri hemen çöp oldu. Ki orta ve üst sınıftaki yaşlı nüfus en çok tüketen para harcayan kesim. Fakir zaten uzun yaşamaz. Kapitalizm altın yumurtlayan tavuğu niye kessin?

Ve ayrıca olaylar karşısında hiç bir zaman erken konuşmamalı, Bugün kendi ülkemizin durumunu sağlık bakanın ağzından duyduk ”vakaların ağırlıklı olarak 20 ila 65 yaş arasında olduğunu” söyledi. Demek ki en çok yoğun virüs olan ve bulaşan ortamlarda çalışanları; yani sağlık emekçilerini, işçileri, gündelik çalışanları, hizmet işlerinde çalışanları, kısacası tüm işçi ve emekçi sınıfını vuruyormuş.

Tüm bu komplo söylenceler insanların aklını karıştırmakta ve insanlar bilimsiz ispatsız bu söylencelerin rüzgarına kapılıp endişe ile büzüşmekteler. Diğer taraftan sosyalist kültüre yakın olan insanlar da bu yaygaranın rüzgarına kapılmakta. ”Komünist Çin Coronoyı yendi” gibi, bir övünç çıkartmaya çalışmaktaydılar. Sözde Çin, komünist olduğu ve insani bir disipline sahip olduğu için başarı elde etmişti.

Ama kapitalist üretim ilişkilerini kullanan Çin nasıl komünist olurdu? Ve ayrıca Marksist literatürde komünizm sadece bir bölge veya bir ülkeye ait bir sistem olur muydu? Kafa ve kol emeği çelişkisi tamamen ortadan kalkmadan komünizm olur muydu? Zannederim Marksizmi omurgasıyla özümsememiş, diyalektik tarihi materyalizm kavrayışını kaybetmiş olanlardır böyle düşünenler.

Tarihsel süreçlerde yaşanmış bir çok ölümcül salgın hastalıkların bugün de olmasına şaşırcak ne vardı? Belki şöyle bir kurguyla bakarsak daha sağlıklı olurdu. Kapitalizm doğayı bitirdikçe doğa savunma refleksini kaybetti. Tıpkı bünyemizin bağışıklık sistemi zayıflayınca virüse bakteriye yenik düşüp hasta olmamız gibi. Doğada yok edilen ormanı, suyu, zehirlenen havası toprağıyla zayıf düştü ve üreyen kötücül virüslere karşı savaşamıyor. Yakın bir tarihte bu deneyim yaşanmıştı, kuş gribine neden oluyor diye milyonlarca kanatlı hayvan itlaf edilmişti de arkasından hemen Kırım Kongo kanamalı hastalığını yayan bir kene çıkmıştı ortaya. Çünkü keneleri yiyecek kanatlı sayısı çok azalmıştı. Doğanın kendi diyalektiğine müdahalenin sonuçlarıydı bu olanlar. Yani onlarca koplo teori üretmeden doğanın kalbini dinlesek bu içinde yaşadığımız vahşeti anlayacağız.
Ve ne yazık ki bu ölümcül virüsün gelişi gidişinden belli olmaya da başladı. Evet en çok bağışık sistemi düşük olan hasta ve zayıfları vuruyor. Ama diğer taraftan da en çok işçileri emekçileri vuruyor/vuracak. Kısaca , virüsü yağmur gibi düşünürsek yağmurun altında en fazla kalan ıslanıyor. Yani virüsü bünyene ne kadar çok alınırsan o kadar tehlikedesin, eğer az miktarda almışsan immün sistemi savaşıp yenebiliyor.

Her gün metro, tren otobüsle işe gidenler, her gün kalabalık yerlerde çalışanlar, cezaevlerindekiler, sağlıkçılar? Korona sağanağından nasıl kaçacak? Ayrıca kaçamadığı gibi evlerine de taşıyacaklar. Sözde sokağa çıkmaları yasaklanmış 20 yaş altı ve 65 yaş üstleri ya anaları babaları ya da çocuklarıdır.

Yani sonuca bağlamak istersek; Hayatın gerçeklikleri burnumuza gözümüze vurup dururken, biz olayları olmaz yerlerde dedikoduda, söylencede, komplo teorilerinde arıyoruz. Çünkü gerçek saftır. Zaten saf görüneni görmek yerine, görünmeyen dedikoduların cazibesine kapılıyoruz. Bu yaşadıklarımız hepimiz için kötü. Her zaman olduğu gibi acıyı ezilen sınıf çekmekte ve çekecek. Ama görünen o ki kapitalizmin de çarkları durdu.

Dünya genelinde vahşi tüketim en azından şimdilik üst ve orta sınıf için askıya alındı. (fakir ne yemişti ki zaten ne etsindi)

Şıkır şıkır mağazalarda beni al, beni al diye bağıran objeler, kıyafetler, kozmetikler, güzellik salonları, tatiller, balolar, seyahatler, marka marka arabalar, sürekli yenilenen elektronik malzemeleri, restoranlarda, kafelerde tüketilen keyif yemekleri, tiyatrolar, sinemalar… Ve en önemlisi savaşlar askıya alındı.

Şimdi tüketilecek birincil ihtiyaçlar; gıda, ilaç, temizlik malzemesi. Doğa kendini biraz temize çeksin, hak etti…

Tags: , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑