Published on Eylül 8th, 2023
0Milli sevinç, kadın dayanışması ve ırkçılık | Tanya Kara
“Atatürk’ün kızları vatan için mücadele etmiştir”. Tıpkı maç esnasında spikerin anons ettiği gibi “vatan topraklarını savunur gibi savunmuşlardır gelen smaçları”. Sadece kadınların oynamakta olduğu bir spor müsabakası olarak değerlendirilemez bu maçlar. Birbirimize kadınlara, LGBTİ+’lara halkımıza karşı sorumluluklarımızla bağı içerisinde ele almak zorundayız.
Günlerdir sosyal medya üzerinden “Cumhuriyetin 100. Yılında Türk milletine armağan edilmiş şampiyonluğun, zaferin” etkilerini hep birlikte izliyoruz. Bu “milli zaferi” coşkuyla kutlayanlar arasında kendini sol, sosyalist, feminist, devrimci diye nitelendirenler de var. Bu nedenle söz konusu milli şampiyonluğun sevincinin, sosyalistler tarafından geniş kitlelere propaganda edilişi “kime ve neye hizmet ediyor” sorusunu sormak önemli oluyor.
Milli sevinçlerle şovenizmi örgütlemeye çalışan sömürgeci bir devlet gerçeği ile karşı karşıyayız. Hiç kuşkusuz milli sevinçlerin hizmet etmesi gereken de şovenizmi örgütlemektir. Devlet, tüm sınıfları amasız ve fakatsız birleştiren milli duyguları yükseltmeyi her zaman bir görev bilir. Çünkü varlığını korumanın ve sürdürmenin bir parçası olarak da ele alır.
A Milli Kadın Voleybol takımının şampiyonluğunu herkes farklı açılardan ele alarak değerlendiriyor. Görünen o ki büyük yanılgılara düşmekten, kitlelerin bilincini bulandırmaktan da hiç kaygı duyulmuyor. Öyle ki bu şampiyonluk, LGBTİ+’ların varoluş hakkının kazanıldığı, kadınlar için özgürce bir yaşamın inşa edilmesinde önemli bir eşiğin atlandığı anlamını taşımaya başladı. Tek tek LGBTİ+’lara, kadınlara dönük nefret söylemleri karşısında bir tutum geliştirmekle başlayan milli takımı sahiplenme refleksi, herkes için oldukça olağan bir hal almış gibi duruyor.
Ezen ulusun altında sömürülenlerin, asimile edilenlerin, LGBTİ+’ların, kadınların, Kürtlerin, Alevilerin, gençlerin bu milli sevince ortak olmasının kabul edilir bir yanı yoktur. Şovenizme karşı mücadele edenlerin ise bu görüş açısından kopma lüksü yoktur. İslamcı çetelerin, LGBTİ+ düşmanlarının nefret saldırıları, söylemleri karşısında LGBTİ+’ların, kadınların varlığını savunmak için illa “her şeye rağmen kazandık ve başardık, İslamcı çetelere ve kadın düşmanlarına cevap verdik” diyerek milli sevince, başarıya ortak mı olunması gerekiyor?
A Milli Kadın Voleybol takımının şampiyonluğu sonrasında duyulan bu büyük gururu, ezilenlerin varlık hakkını savunması, karşı koyuşu ve zaferi olarak görmek bizi güçlendirmez aksine zayıflatır. Milli duyguların örgütlenerek milliyetçiliğin her geçen gün dalga dalga büyümesini isteyen iktidarın ekmeğine yağ sürmekten başka hiç bir işe yaramaz bu sevinç gösterisi. Faşist iktidar, “biz voleybol ülkesiyiz” sloganıyla genç kadınlar başta olmak üzere tüm kadınları milli ve yerli duygudaşlıkta buluşturarak “Türk kadının gücünü” tüm dünyaya gösterme duygusunda birleştirmeye çalışmaktadır. “En milli biziz” diyerek milli sevinci coşkuyla yaşayan politik İslamcılığa karşı adeta zafer kazanmışcasına sevinen burjuva restorasyoncular var karşımızda. Bu sevinç milli duygularla yükselmektedir, “Atatürk’ün kızları vatan için mücadele etmiştir”. Tıpkı maç esnasında spikerin anons ettiği gibi “vatan topraklarını savunur gibi savunmuşlardır gelen smaçları”. Sadece kadınların oynamakta olduğu bir spor müsabakası olarak değerlendirilemez bu maçlar. Birbirimize kadınlara, LGBTİ+’lara halkımıza karşı sorumluluklarımızla bağı içerisinde ele almak zorundayız.
Milli takımda yer alan sporcuların, faşist Kemalist ideolojiyi sahiplenmesi gerekir. Aksi taktirde zaten milli takımda yer alması mümkün değildir. Başarılı bir Kürt sporcu milli takımda yer alamaz, yer alması için asimile olması, Türkleşmesi gerekir. Dolayısıyla milli takımda tek tek yer alanların faşist, en iyi ihtimalle sosyal şoven olmadığını düşünmek oldukça iyimser bir yaklaşımdır ve gerçeği yansıtmaz.
Geniş kitlelerde umudu örgütlemek, direnme ve mücadele etme ruh halini kazanmak için başvurulması gereken de milli sevinçlere tutunmak olamaz. Ne kendinizi ne de ezilen işçi emekçi kadınları kandırmayın. LGBTİ+’ların varlığını kabul eden, kadınların yaşam tarzlarına müdahale etmeyen bir AKP-MHP iktidarı yok karşımızda. Bu şampiyonluk ile birlikte mücadele ederek kazanılan bir hak da yok elimizde. Ebrar Karakurt homofobik saldırılar karşısında geri çekilmemiş, var olmakta ısrar etmiş, vazgeçmemiştir. Fakat bu durum Ebrar Karakurt’un, LGBTİ+’ların bir bütün olarak var oluş mücadelesini sahiplendiği anlamına da gelmez. Sonuç olarak “milli başarıyı” sahiplenmiş olmak bunda bir sorun görmemek Ebrar’ın karşı karşıya kaldığı homofobik saldırılarla da açıklanmamalı, açıklanamaz. Ebrar Karakurt’u sahiplenenlerin, Amedspor’a dönük linç saldırıları olurken Amedspor’u sahiplenmemesi elbette bir tesadüf de değil. Altında faşist saldırganlığın yattığı “Amedspor linci”ne karşı koymamak en hafif tabir ile sosyal şovenizmin sonucudur.
Kadınların, LGBTİ+’ların özgürlüğü için mücadele etme iddiası taşıyanların, A Milli Kadın Voleybol takımı ile sadece kadın ya da LGBTİ+ oldukları için kader ortaklığında buluşmasını kadın dayanışmasıyla da açıklayamayız. Milliyetçiliğin, şovenizmin olduğu yerde kadınların, LGBTİ+’ların özgürlüğünden bahsedilemez. Kadınların, LGBTİ+ların kurtuluşu erkek egemenliğine, milliyetçiliğe, şovenizme karşı mücadeleden geçer.
Tanya Kara – etha – 07.09.2023