Türkiye

Published on Mayıs 17th, 2021

0

“Polis 14 yılda 404 sivili öldürdü”

Baran Tursun Vakfı’nın raporunda, polisin yasadaki muğlak ifadelerden güç alarak silahını neredeyse ‘ilk seçenek’ olarak ölümcül sonuç verecek şekilde kullandığı ifade edildi.

“Yalnızca kabahatler yasasına muhalefet eden çoğu zanlıyı, yargılama sürecine dahil etmek yerine; ‘Öngörü, Makul şüphe ve Takdir’ gibi soyut kavramları kendi mantığına göre yorumlayan zanlı polis, 400’den fazla sivil insanı olay yerinde ölümle cezalandırdı.”

Baran Tursun Vakfı, “Kolluk Güçlerinin Orantısız Güç Kullanımı Sonucunda Yaşam Hakkı İhlalleri Raporu – Ölmek Zorunda Değillerdi” başlıklı raporunu açıkladı.

Hak savunucuları Mehmet Tursun ve Dr. Günal Kurşun imzalı 59 sayfalık raporda, “çoğu vakada siyasi yönü olmayan, polise şiddet uygulamayan, polisle çatışmayan, aralarında çocukların da olduğu 404 sivil insanın ölümüne dair ayrıntılar” yer alıyor.

Raporda, tüm Türkiye çapında son 14 yılda (2007 yılından beri) gerçekleşen ve faili güvenlik kuvvetleri olan vakalar araştırma konusu yapıldı. Vakaların 2007 yılından başlatılmasının nedeni, bu yıl Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nun (PVSK) 16. Maddesinde* düzenlenen polisin silah kullanma yetkisinin genişletilmesine yönelik kanun değişikliği.

Çalışmanın amacı, İçişleri Bakanlığı olmak üzere konunun tüm muhataplarının ilgilerinin çekilmesi ve mevcut uygulamanın değiştirilmesine katkı sağlanması olarak açıklandı.

Baran Tursun Vakfı’nın veri tabanında kayıtlı 404 vakanın analizi sonucunda oluşan raporda, ülkenin özellikle doğusu ve güneydoğusunda devam eden silahlı çatışmalardan kaynaklı yaşam hakkı ihlalleri konu dışı tutuldu, bu konuyla dolaylı ilişkili ölümlere ve “adli vaka” olarak adlandırılan ve kayıtlara “taksirli öldürme” olarak yansıyan vakalar kapsama alındı.

Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu, madde 16: Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir. Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedenî kuvvet, maddî güç ve kanunî şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.

“Silah ilk seçenek oluyor”

Raporda, kanunun barındırdığı muğlaklıkların bu duruma yol açtığı ifade edildi:

“Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda 2007 ve 2015 yıllarında yapılan değişikliklerle, polisin ateşli silah kullanma konusunda arttırılan yetkilerine tereddüt göstermeden başvurmaları sonucu, yaşam hakkı ihlallerinin önemli ölçüde arttığı gözlenmektedir.

“Yasanın öngördüğü gibi ‘son seçenek’ olarak silahını kullanması gereken polis, makul şüphe, öngörü ve takdir gibi yeterince eğitimini almadığı soyut kavramlara kendince bazı anlamlar yükleyerek, neredeyse ‘ilk seçenek’ olarak silahını ölümcül sonuç verecek şekilde kullanmaktadır.”

93’ü çocuk, 404 ölüm

Rapora göre 14 yıllık veriler şöyle:

Öldürülen çocuk: 93

Öldürülen kadın: 70

Öldürülen erkek: 241

Polis ile çatışan: 0

Toplam ölüm vakası: 404

Ölümlerin yıllara göre dağılımı da şöyle:

Tavsiyeler

Raporda, sorunun çözümü adına şu tavsiyeler sıralanıyor:

* Görevli polis hakkında yaşam hakkı ihlaline ilişkin bir soruşturmanın olduğu durumlarda, söz konusu kişinin aktif görevde kalmasına müsaade edilmemeli ve terfi verilmemelidir.

* Hukuka aykırı öldürme vakalarında savcılar daha hafif suçlar yerine daima öldürme suçundan dava açmalıdır. Açılan davalar bağımsız, tarafsız ve etkili yargı organlarınca görülmeli, olası cezasızlık algısının önüne geçilmelidir.

* Polisin taraf olduğu yaşama hakkının ihlal edildiği davalarda, başta delilleri toplama ve muhafaza olmak üzere tüm iş ve işlemlerin yanı sıra soruşturmaya esas alınacak olay yeri inceleme görevi polis gücünden alınıp Jandarma gücüne verilmeli, böylelikle delil yaratma ve delil karartma iddialarının önüne geçilmelidir.

* Yakınlarını kaybeden ve şikâyette bulunan kişilere karşı misillemede bulunulmamasına yönelik adımlar atılmalıdır. Şikâyette bulunan kişilere karşı uygulanan karşı suçlama uygulamalarına son verilmelidir.

* Tehdit altında bulunduklarını ifade eden tanıkların, mağdurların, mağdur ailelerinin ve üçüncü tarafların kendilerini emniyette hissetmelerini sağlayacak daha güçlü ve etkili koruma programlarının uygulanması bir öncelik olarak ele alınmalıdır.

* Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nun 4.maddesine (2559 sayılı yasanın 16.maddesine) eklenen “Makul şüphe, öngörü ve takdir” gibi kavramları konusu, polise verilen eğitimlerde ayrıntılı şekilde işlenmelidir.

* Ölümcül güç kullanımının son çare olarak ve yalnızca gerektiğinde, hayat kurtarmak için kullanılabileceğinin yasalarda soyut kavramlarla değil, somut kavramlarla ve net olarak ifade edilmesi, mevzuatın uluslararası standartlara uygun hale getirilmesi sağlanmalıdır.

* Mevzuattaki soyut ve son derece geniş yorumlanan yetkiler yerine, polisin silah kullanma yetkisi daraltılmalı ve kriterlere bağlanmalıdır.

* Başta durdurma, arama ve kuvvet kullanma yetkisi olmak üzere, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nun nasıl uygulandığını izleyecek ve değerlendirecek, aralarında Sivil Toplum Örgütlerinin de olduğu, bağımsız ve güvenilir mekanizmalar kurulmalıdır.

* Başta Kamu Denetçiliği Kurumu, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu olmak üzere, yaşanan olayların incelenmesi ve izlenmesinde alternatif kamu kurumlarının cesaretle olayın üzerine gidebilmelerini sağlayacak imkanlar geliştirilmelidir.

* Gözaltındaki şüphelilerin sorgusu sırasında ve polis karakollarının her yerindeki video ve ses kayıt sistemlerinin sürekli çalışıyor olması garanti altına alınmalıdır. Bu kayıtlarla oynanmamalı, silinmemeli ve gözaltında insan hakları ihlalleri iddialarının soruşturmasında kullanılabilmesi için derhal ve düzenli olarak savcılığa teslim edilmelidir.

* Polis okullarında ve polisin meslek içi eğitiminde, ölümcül sonuç doğuran silah kullanma tekniklerine “Mobil silah” kullanma teknikleri ve yetki sınırlarını ayrıntılı olarak açıklanmalı, eğitim yoluyla polisin mobil silah kullanma konusunda bilgi eksikliği giderilmelidir.

* Yargı kararıyla görevinde kusuru kanıtlanan polislere yönelik rücu mekanizması etkili biçimde çalıştırılarak cezasızlık algısının önüne geçilmeli ve hukuka aykırılıkların vergi mükelleflerinin kesesinden tazmin edilmesi uygulaması sonlandırılmalıdır.

(Bianet)

Tags: , , , , ,


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑