Makaleler

Published on Ekim 31st, 2022

0

Susarak Sorunlar Çözümlenemiyor | Faik Akçay


Ekonomist Mahfi Eğilmez, ekonomi konularında önemli araştırmalar, açıklamalar yapan bir aydın. Çoğunlukla siyaset çarkına dokunmadan, ekonomik işleyişin sınırları içinde, gerçekçi, verilere, belgelere dayanan araştırmalar yapıyor.

Yaptığı bir yorumda, ülkenin son zamanlarda yaşadığı olayların resmini çekmiş. Resimde seçmen davranışlarının, siyasal kültürün akıl almaz körlüğü konusunda önemli saptamalar var.

“Bir ülkede enflasyon yüzde 90’ları zorluyorsa, risk primi 700’ün üzerindeyse, nüfusun yarıdan fazlası geçim derdindeyse, gelir dağılımı bozulmaya devam ediyorsa, demokrasi, hukukun üstünlüğü, eğitim kalitesi gibi sosyal ve siyasal göstergeler sürekli geriye gidiyorsa, o ülkede siyasal iktidarın oyunun hızla düşmesi, muhalefetin oyunun hızla artması gerekir. Ne var ki Türkiye’de böyle olmuyor. Siyasal iktidarın (AKP) belirli bir çekirdek seçmen kitlesi var. Bu kitle (yüzde 20 diyelim) gidiş ne yönde olursa olsun AKP’yi destekliyor. Ama bunun üstündeki seçmenler, muhalefetin çözüm getiremeyeceği görüşünde olduğu için aslında soruna neden olmuş olan AKP’yi destekliyor. Tuhaf bir durum var karşımızda: Ülkeyi yirmi yıldır AKP yönetiyor, ülkenin bugün geldiği aşamanın sorumlusu AKP, ama seçmenin yüzde kırkı ülkeyi AKP’nin düzlüğe çıkaracağına inanıyor. Böyle bir durumda muhalefetin şu soruyu yanıtlaması gerekiyor: “Biz ne yapıyoruz (ya da yapmıyoruz) da bu kadar yanlışına, hatasına, açığına karşın iktidar partisinin oyları azalmıyor?”1

Ülkeyi batışın eşiğine taşıyanların, kurtuluşun can yeleği olarak gören gözleri kararmış yığınlarla, ülke kurtuluşa değil,  batışa sürüklenebilir.

Geniş halk yığınları, gözlerine takılan “Dinler” ve “Milliyetçilikler” gözlüklerinin içinden olaylara baktığı için, gerçek yaşamda olup bitenleri göremiyorlar. Bu gözlükler, insan yığınlarının gerçekleri çıplak gözlerle görmelerini engelliyor. Ellerinden ekmeklerini alıp yiyenlere, kendilerini insanlık dışı koşullarda yaşamak zorunda bırakanlara ses çıkarmalarını engelliyor. Olayları, yaşanan gerçeklikleri sağlıklı biçimde değerlendirebilme yeteneğinden yoksun bırakılmış durumda olan bu kesimlerin parmakları, birilerinin tepelerinde daha çok at oynamaları için havaya kalkıyor. Bu kısır döngüde, sürekli biçimde kişisel çıkarların peşinde koşmaktan kurtulamıyorlar. Yaşanan bunca yıkıma, olumsuzluğa karnından konuşmayı bırakarak yeterli tepkileri yükseltemiyorlar, kendilerini insanca yaşatacak koşulların oluşturulması için hiçbir eyleme geçemiyorlar.

Büyük insanlık, insanlığın büyük çoğunluğu “beni nasıl yönetirsen yönet” teslimiyetçiliğini bırakarak, nasıl yönetileceğinin ilkelerinin konulmasında, düşünme üretmeye, yönetim süreçlerinin tümünü gözleyip denetleyerek, kendileriyle ilgili konularda söz söyleme, karar oluşturma eylemlerine girmediği sürece kötü yönetimler bitmez.

Türkiye Cumhuriyeti’nde siyasal parti yandaşı olma, bir siyasal partiye oy ver, futbol takımı yanlısı olmaktan farksız.

Suskunluk sarmalına paçasını kaptırmış olanlar, buradan bir türlü kurtulamamakta.

12 Eylül 1980’de askerlerin zorla yönetime el koyarak TBMM’ni kapatıp siyasetçileri devre dışı bırakmalarının ardından, Çoğunlukçu – Yarı Parlamenter Döneme geçildiği sıralarda, Almanya Sosyal Demokrat Partisi Milletvekillerinden biri, İstanbul’da bir konuşma yapmıştı. Konuşmasında, “Türkiye’de insan hak ve özgürlükleri çiğnenmelerinin diz boyu olduğu, bu olguya karşın neden sol bir partinin gelişip güçlenmediğini, neden bu konuda yeterince tepkiler yükselmediğini anlayamadığını…” dile getirmişti. Sorusuna gerçekçi bir yanıt verebilen olamamıştı.

Bu ülke, hiçbir düşünce sisteminin önermelerine uymayan, ilginç bir toplumsal yapı içinde. Dünya’nın bir ülkesinde % 5 zam yapılınca, insanlar ayakta, sokaklarda, bu ülkede devletin (TÜİK’in) açıklamasına göre %61, bu konuda çalışan kuruluşların açıklamalarına göre %178 fiyat artışı oluyor, geniş halk yığınları akıl almaz bir suskunluk içinde günlerini geçiriyorlar. Seçimleri bekleyerek öçlerini almayı düşünmenin sorun çözemediğini anlayabilme çabasına girilmiyor.

Ülkede kitle iletişim araçlarının %95 gibi büyük bir kesimi yönetimin yanında, yardakçılık peşinde, % 5 gibi küçük bir bölümü de yönetimin ağır kıskacı altında. Geniş insan yığınlarının gerçekleri yansıtan bilgi edinmeleri, çıkarları doğrultusunda düşünme üretmeleri olanaksızlaşmış durumda. Bu kuşatma altında oluşacak kültürel algıların sağlıklı olmaları düşünülemez.

Suskunluk sınırlarını aşmadan gerçekçi çözümler üretme, insanca yaşam koşullarını örme olanağı yok.

——

1. https://www.mahfiegilmez.com


Faik Akçay – 31.10.2022

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑