Makaleler

Published on Ekim 15th, 2022

0

“Kahrolsun İstibdat Yaşasın Hürriyet” mi? | Kadir Akın


Kahrolsun İstibdat, Yaşasın Hürriyet’’ sloganını bugün mevcut rejim karşısında tekrarlamak, ister istemez İTC’nin iktidarı ele geçirdiği ve 1913 Babıali baskını ile kendi diktatörlüğünü kurduğu süreçleri de insanın aklına getiriyor.

Meclis’te müzakere edilerek görüşmeleri tamamlanan ve iktidar milletvekillerinin oylarıyla kabul edilen ‘’dezenformasyon’’ yasası; 2023 seçimlerini kazanmaya dönük olarak iktidarın baskı ve yasakları büyütme hamlesinden başka bir şey değildir. Geçtiğimiz yasama döneminde Meclis Başkanlığı’na sunulan ama sonra geri çekilen bu yasa önerisi, 1 Ekim’de açılan meclise iktidar tarafından sunulan ilk yasa teklifi oldu.

Bu yasaya göre ‘’endişe, korku veya panik yaratmak amacıyla ülkenin iç ve dış güvenliği kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde yayanlar 1.5 yıldan 4.5 yıla kadar hapisle yargılanacaktır’ denilmektedir. Bu suçlar için iddianame düzenleyecek ve kararı verecek mahkemelerin rejimin denetiminde olduğu düşünülürse önümüzdeki günlerde rejim karşıtı medya mensuplarına ve bu haberleri sosyal medyada beğenen ve paylaşan birçok insana dava açılacağına kesin gözüyle bakabiliriz. Yaklaşan seçimlerin nasıl bir ortamda gerçekleşeceğinin işaretlerini de bu yasanın yürürlüğe girmesiyle almış oluyoruz.

‘’Dezenformasyon’’ yasasının mecliste onaylanmasından sonra iktidar yanlısı medya grubu bu yasayı ya görmedi ya da ‘’güvenlik’’ gerekçesini öne çıkartarak olumladı. Muhalif ve rejim karşıtı gazetelerin manşetten görüp haberleştirdiği bu yasayı bir ‘’sansür’’ yasası olarak görmeleri ise ortak yanlarıydı. Ne var ki Cumhuriyet Gazetesinin bu haberi duyururken tercih ettiği başlık, kimi muhalif sol gösterilerde de kullanılan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin (İTC) Abdülhamid’e karşı mücadele ederken simgeleştirdiği ‘’Kahrolsun İstibdat Yaşasın Hürriyet’’ oldu. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in de pek sevdiği, kimi mitinglerde ve Meclis’teki grup toplantısı konuşmalarında tekrarladığı bu slogan gerçekten demokrasi güçlerinin kullanabileceği bir slogan mıdır?

İTC öncülüğünde gerçekleşen 1908 devrimi, 33 yıllık Abdülhamid despotizmini devirmiş ve askıya alınan Kanun-i Esasi yeniden yürürlüğe konularak parlamenter sisteme geçişin kapısı aralanmıştı. Jurnal ve sansür nedeniyle zapturapt altında olan basın süratle özgürlüğüne kavuşmuş ve belli başlı merkezlerde geniş halk yığınlarının katılımıyla Meşrutiyet ilanı kutlamaları başlamıştı. Abdülhamid bile ustaca bir manevra ile artık halkın parlamenter sisteme geçilebilecek bir olgunluğa eriştiğini söylüyordu. İTC’nin ve Abdülhamid diktatörlüğüne karşı mücadele eden liberallerin, Osmanlı demokratik aydın hareketi içinde değerlendirilebilecek farklı milliyetlerden Partilerin bir başka sloganı ise ‘’Eşitlik, Adalet ve Özgürlük’’ talebi idi ve bu slogan Osmanlıca, Arapça ve Ermenice olarak kitle gösterilerinde taşınan pankartlara yazılıyordu. Elbette Fransız Devrimi’nin temel şiarları olan bu talepler o gün son derece aktüeldi ve bugün bile hala güncelliğini koruyor. Siyasal demokrasi talebini en güzel özetleyen bu sloganlar, belki de içinde bulunduğumuz siyasal koşullarda Faşizme gidişe dur diyebilecek ve demokrasi güçlerine hitap edebilecek en iyi slogandır.

İTC ile özdeşleşmiş ‘’ Kahrolsun İstibdat, Yaşasın Hürriyet’’ sloganını bugün mevcut rejim karşısında tekrarlamak, ister istemez İTC’nin iktidarı ele geçirdiği ve 1913 Babıali baskını ile kendi diktatörlüğünü kurduğu süreçleri de insanın aklına getiriyor. O süreçlerin; muhalif gazetecilerin öldürülmesinden tutunda, ‘’sopalı seçimler’’ diye bilinen antidemokratik seçim yasasına, seçim bölgelerinin değiştirilerek İTC dışındaki güçlerin milletvekili çıkarmasına engel olunmasına ve muhaliflerin tutuklanmasına kadar bir dizi zorbalığa uzandığını biliyoruz. Daha sonra ise Alman Emperyalizmi ile birinci paylaşım savaşı öncesi oluşturulan ortaklık, nihayetinde büyük bir insanlık suçunun işlenmesine yani etnik kırıma kadar varmıştı. Bu toprakların kadim halkları, Ermeniler, Rumlar, Pontus ve Süryani’ler kök saldıkları topraklardan sökülüp atılmış ve zorla göç ettirildikleri yollarda katledilmişlerdi. Bu pogrom tümüyle İTC projesiydi ve ‘’Kahrolsun İstibdat Yaşasın Hürriyet’’ sloganı ile başlatılan iktidar yürüyüşünün sonlarında gerçekleşecekti. Dolayısıyla bu sloganı bugün kullananların boğazlarının dokuz boğum olması gerekir!

2023 seçimleri ister Mart, isterse Nisan veya Mayıs ayında yapılsın, sonuçları açısından ülke geleceğini belirleyecek önemdedir. Seçimlerin kazanılması durumunda, bu rejimin tasfiyesi ile yetinilmeyecekse ve siyaset alanı restorasyoncu güçlere bırakılmayacaksa, birleşik bir mücadelenin koordineli biçimde örülerek büyütülmesi sosyalistlerin biricik aktüel görevi olarak önlerine gelecektir. Yeni bir anayasa ve bunun kurucu meclis eliyle yapılması, ancak demokrasi güçlerinin birlikte hareket etmesine bağlıdır. Sosyalistlerin bu konuda başarılı olup olamayacakları perspektiflerine ve aralarındaki ilişkinin nasıl gelişeceğine bağlı olarak şekillenecektir. Enternasyonalist sosyalistlerin bu rejimin tasfiyesi için mücadele ederken kullanacakları propaganda da ise İTC’nin sembolü olan ‘’Kahrolsun İstibdat Yaşasın Hürriyet’’ sloganının elbette yeri olmamalıdır.


Kadir Akın – Siyasi Haber – 15.10.2022

Tags: ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑