Makaleler

Published on Ağustos 12th, 2023

0

Taşından öptüm mezarını! | Hasan Sağlam


Hasan Sağlam
Alnının ortanca çizgisi mezar taşının en keskin yerine dokundu. Ben tanrıyı zorda gördüm. Dilimin kekeme yanına sığınan bir eski zaman kahrı ile inledim.

Bir fotoğrafa bir hüzün bu denli ilişir mi yoksa ilişikte bir ölüm ilanı mı asılıdır zaten. Sonra bakarsan bir ağustos ısmarlanmıştır cezanın evinden ve teni eylülde 12’den vurulmuş gül ile Ağustos’a çiçek dökmüş budala ezgiler ile bir mevsim dolanır.

Orta yerde durup ortadan yarmak vardı ülkeyi şimdi de nerde bizde o erkeklik?
Hani erktik erkektik bütün e-ler ile erbaptık.
Yemez öyle penç-u se, düşeş atmadan, yıkılmış duvarların enkaz oluşturduğu harabe bize mezar değil kuşkusuz. Ölümü en temiz yanı ile devrimciler tanır. Gültan Kışanak sarsıcı bir devrimcidir, alnında “dağ ateşi” ile eğildi ve dokundu mezarın taş ile yas arasında kirpiklerinin eğrisiz morluğuna. Ben direniş derim sen Gültan anla işte. Ben onur derim kavga derim devrimcilik derim ülke derim kadın derim sen Gültan anla.
Bir ömür durmadan sataşıyor ne Diyarbakır diyor ne Elâzığ, dağı dağa vuruyor duvarı duvara. Kan ile değil, canı can ile değiş tokuş ediyor.
Sen Diyarbakır ceza evini bilir misin? Bende bilmem çokça duydum kulağım aşinadan öte doludur, oradan bilirim. Su tutmaz sesini, saz çalmaz bendini, piri kalır Koçgiri de varmaz eli saçının teline.
Ben hayatımda yüreğini bu denli hayata çeper tutmuş bir kimse tanımadım. Gültan Kışanak bembeyaz saçı ile yırtar apoletlerini düzenin, vurur ellerini toprağın gerdanına sığınmaz acının eteğine, akılları eritir. Su dökülmez acılar vardır, mezar taşına ateş üflersin. İşte oradan gelir Gültan’ın sesi.

detail-photo-fancybox-0

Kuşkusuz ölüm devrimciler için bilince çıkarılmış doğal seleksiyon içerisinde bir olgu. Ancak doğal olduğunda bu doğal karşılanır. Hayatımda tanıdığım en sarsıcı devrimcilerden biri Gültan Kışanak’tır. Büyük bir saygım var.
Keskindir sözleri, yıkıcıdır, ancak insana değil yalana talana soyguna karşı olur ve düzenden yana olana yıkıcıdır. Tipsiz devrimcileri eleştirir, vurguncu talancı beyleri tanımaz.
Metin Göktepe’nin annesi “oy ben öleyim oy beni de öldürün” diyerek ölümün evladına kavuşmak olduğunu çoktan hawazgê ile rüzgâra iliştirtmişti.
Bir olgudan bahsedeyim. Saçma gelebilir ama derin düşünürsen anlam kazanır. Üstelik işin kolaylaşsın diye iki örnek vereceğim.

1-Çocuk sürekli babasına “baba, bana denizi anlat!” der. Babası anlatır anlatır anlatır durur. Çocuk sürekli aynı şeyi söyler, artık on yedi yaşına gelmiştir. Bir gün dayanmaz alır oğlunu yüzlerce kilometre uzaktaki denize götürür. Çocuk denize bakar bakar ve babasına döner derki “baba bana denizi anlat” der.
2- Süleyman Cihan’ı babası ölmüştü. Ahmet Cihan’a başsağlığı dilerken babasının yaşını sormuştum. “Babam yaşlıydı Hasan, ama insanın babası ölünce babası ölüyormuş” dedi.
Durdum, kendime kaç şamar atsaydım kendime gelirdim bilmiyorum. Yani diyelim doksan dokuz yaşında veya elli dokuz yaşında ne fark edecek ki. Hayatı bu şekilde soğutamayız. Anlam içinde mana aramaktır bu, hani muhteşem bir Alevi deyişi vardır “Seyir var seyir içinde” der.
Ondandır ki ölüm gerçektir ancak onu anlatmak aynı gerçekliğe tekâmül etmez. Sözün dövdüğü yer orası değildir. Bir şiirimde; “Adını andıkça çoğalıyorum, Ayrılıklara ezgiler ölümlere ağıtlar uyduruyorum” demiştim, sanırım uydurmak gerçeği anlatmak için mevhumuna perde çekmektir.
Fotoğrafta gördüm, acısı ile nasıl haşir neşir olduğunu. Bu sarsıcı gerçeklik apaçık bir destandı. Alnının ortanca çizgisi mezar taşının en keskin yerine dokundu. Ben tanrıyı zorda gördüm. Dilimin kekeme yanına sığınan bir eski zaman kahrı ile inledim.
Oradan ecel yırtıldı ve cezaevinden çıktı Gültan, ablasının mezarına kürek ile kahır çekti. Mezarına taş koydu, sessiz ağladı, toprak eledi. Saçlarının ulu beyazı ile göğümüze su serpti, acıları ile geri döndü esir kampına. 


Hasan Sağlam – Munzur Press – 11.08.2023

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑