Published on Ekim 24th, 2021
0Neden sol içi şiddet? | Erdal Boyoğlu
1987 yılında yaşanan bir acı ve bir o kadar da üzücü bir ölüm olayını ele alarak, sol içi çatışmanın nedenlerini değerlendirmek istiyorum.
Hamburg’da bir restaurant da çıkan bir (iki) kavga sonucu kaza ile Aydın Erol öldürüldü.
Bu kavga bildiri dağıtıp dağıtmama meselesi yüzünden başladı. Restoranda doğum günü partisi vardı. Bildiri dağıtan grup ikinci bir sefer tekrar geldiğinde şiddetin boyutu silah çekmeye kadar varıyor. Ve o istenmeyen ve de kabul edilmeyen üzücü ölüm olayı gerçekleşiyor? Orta da kazayla bir ölüm olayı var. Şimdi biz öldürmedik kendi arkadaşları öldürdü diyenler mi? Yoksa ikinci sefer gelip kavgaya vesile olanlar mı? sorumludur.
Bu kimlerin siyasî duygularını rahatlatır. Yitirilen bir devrimci Aydın Erol.
Ki Aydın Erol (Yavuz) dışarıdan içeri girdiği an kavga başlamış durumda. Daha ne olduğunu anlamadan tavandan seken kurşun ile şiddetin kurbanı oldu.
Sosyalizm mücadelesinde düşenleri anarken sol sekterliğin kurbanı olanları, birbirimize yönelik sekterliğimizi unutmak eğilimindeyiz.
Aynı şekilde birbirimiz hakkındaki sürdürdüğümüz dışlayıcı ve spekülatif tarz , bir bütün olarak inandırıcılığımız ve gelişmemiz önünde temel bir engel oluşturmaya devam ediyor.
Yani kendimizi sekterlik ve olumsuzluklardan arındırma sorumluluğunun üzerinden atlanarak başarılmayacağı açık.
Bu temel sorunumuzun nedenlerine ilişkin sorgulama örgütsel düzlemde hala ciddi çözümlemeler yapılmamıştır. Birlikte mücadele ettikleri, ölümlere gittikleri yoldaşlarına karşı işlenmiş suçlara ilişkin özeleştiri örnekleri sergilenmemiştir.
Dolayısıyla sol içi çatışkılar da sorumsuz davranışlarla karşı karşıyayız.
İşte Aydın Erol şahsında tekrar gündeme getirdiğim sol içi şiddeti ve bu sorunu aşmaya yönelik bir düşünce paylaşımı olarak algılanmalıdır.
Haksızlığa ve zulme karşı çıkarken, haksız ve zalim olmaktan ne kadar kaçınabildik?
Birlik, Zafer ve Dayanışma ideali ile yola çıkılırken, doğası gereği bütün farlılıklarımızla farklı siyasi akımlar neden birlikte bir hedefe yönelip bir kanala akamıyorlar, birleşemiyorlar.. Neden
Bölünmelere meydan veriliyor…
Sol içi çatışma/çatışkı sonunda nasıl bir mahalle içi çatışmanın ötesinde, bazen farklı siyasal tercihler nedeniyle aile içi kardeş çatışmasına bile dönüşebilmişti?
Bu aynı zamanda, bütün toplumu saran sosyolojik parçalanmanın bir parçası mıydı?
Örgüt içi şiddeti çatışma ve şiddet geleneğini zaten tartışmıyoruz bile.
Aile içi, cemaat içi disiplin ve cezalandırma anlayışı ile bunun arasında acaba bir bağlantı yok mu?
Namus cinayetlerini, “feodal” olarak nitelendirerek , mahkum etmek kolay.
Acaba , oradaki “feodalliğin” , geleneksel toplumsal kültürün, yeni kalıplar içinde kendini yeniden üretmesi mı söz konusuydu?
Ve kadın-erken eşitliği bakımından geleneksel normlar, nasıl kendini “sol” kalıplar içinde kendini üretebildi?
(İsviçre’de, Almanya’da kadın-erken ilişkisinden dolayı kavgalar ve öldürmeler oldu)
Sol gerek kendini gerekse toplumu ne kadar dönüştürmeye uğraşabiliyordu?
Sol içi şiddet ve çatışma kullanımı da, bu olgunun , yani bunun sosyolojik, etnik, kültürel köklerin ayrıntılı olarak araştırılması gerekiyor.
Türkiye solunun ana akımları arasında kan aktı. Bu asla sorgulanmadı ve yargılanmadı. Özür de dilenmedi . Yeni bir dayanışma, yeni bir cephe anlayışı ile bunun yarattığı zarar giderilmedi. Bu tahammülsüz olguyla yüzleşmekten hep kaçınıldı.
Özellikle sol içi sekterlik ve şiddetten yana yaşananlar, sosyalist kimliğimizin en dramatik yaralarından biri olarak sırtımızda duruyor. Ve de sürüyor…
Ne ki bu temel sorunu yok saymakla olağanüstü bir ‘maharet’ sergilemeye devam ediyor. Ve söz konusu sorun örneklerini “hainlik” suçlamalarıyla geliştirerek özeleştiri sorumluluğundan da kaçıyoruz.
Sırtımızda ağır bir yük olarak duran sorunlarla yüzleşmekten kaçıyor ve tıpkı devletin kendi sorunları karşısında yaptığı gibi, sorunların üstünü örtme ve kendi dışımızda bahaneler üretme eğilimi sergiliyoruz…
Dünya solu içinde Türkiye’de olan sol içi şiddet kadar bir çatışma ve öldürme var mıdır. Sol neden sol içi şiddetle yüzleşmiyor.
Bunun sosyolojik ve psikolojik boyutunu neden araştırmıyor.
Sol içi şiddetle mutlaka yüzleşmeliyiz.
Erdal Boyoğlu – 24.10.2021