Türkiye

Published on Mart 26th, 2023

0

İnfazda eşitlik ve umut hakkı sempozyumu: Siyasi tutuklulara ayrımcılık yapılıyor

Tutuklularla Dayanışma İnisiyatifi ve İHD, “infazda eşitlik ve umut hakkı” konulu sempozyum düzenledi. Yapılan konuşmalarda Kürtler ve siyasi tutuklular söz konusu olunca ayrımcılığın arttığı belirtildi.

Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi (TDİ) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, Şişli Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’nde “İnfazda eşitlik ve umut hakkı” konulu sempozyum gerçekleştirdi. “İnfaz rejiminde ayrımcılık” başlığıyla yapılan ilk oturumun moderatörlüğünü avukat Jiyan Tosun yaparken, avukatlar Gülizar Tuncer, Gül Altay ve İbrahim Bilmez konuşmacı olarak katıldı.

Oturum öncesi konuşan İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri, Marmara Bölgesi’ndeki cezaevlerinde tespit ettikleri ihlallere dair hazırladıkları 2022 yıllı raporunu hatırlatarak, tutuklulara yönelik hak ihlallerinin günden güne arttığını söyledi. Cezaevlerinde yaşam hakkı başta olmak üzere pek çok ihlalin söz konusu olduğunu belirten Yoleri, yıl içerisinde en az 3 bin ihlalin yaşandığını kaydetti.

Bir yılda 8 bin 443 ihlal

Yoleri, 2022 yılında Marmara Bölgesi’ndeki cezaevlerinde 8 bin 443 hak ihlali tespit ettiklerini aktararak, yaşam hakkı konusunda 177, iletişim hakkı bağlamında bin 894, işkence ve kötü muamele konusunda 3 bin 79, adil yargılama ve infaz yakma da 593, sağlık hakkında bin 450, adalete erişim hakkında 124, temiz suya erişimde 984 ve açlık grevleri bağlamında ise 142 ihlalin yaşandığını belirtti.

Yeni açılan S ve Y Tipi cezaevlerine dikkat çeken Yoleri, bu cezaevleriyle birlikte yüz binlerce tutuklunun tecrit altına alındığını dile getirdi.

‘Kürtler söz konusu olunca ayrımcılık artıyor’

Ardından avukat Gülizar Tuncer, “Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve umut hakkı”na dair konuştu. Cezaevlerindeki ayrımcılığa değinen Tuncer, devletin siyasi tutuklardan “öç alma” güdüsüyle hareket ettiğini söyledi.

Tuncer, “Bu ülkedeki ayrımcılık Kürtler söz konusu olduğunda bir kat daha fazla oldu. Sonrasında çıkarılan tüm düzenlemeler bu ayrımcılık gözetilerek yapıldı. Salgın döneminde cezaevlerine ilişkin düzenlemeler yapıldı. Burada adli-siyasi ayrımı yapıldı. Siyasi mahpuslar infaz süreleri dolmasına rağmen ‘iyi halli’ olmadıkları gerekçesiyle serbest bırakılmadı. İktidar gücünü elinde bulunduran yöneticilerin yaptığı bu ayrımcılık her dönem oldu ve olacak. Hukuk devleti deniliyor ancak bunun söz konusu olmadığını biliyoruz.” diye konuştu.

Benzer cezalar alan adli tutuklular bir süre sonra tahliye olurken siyasi tutukluların “ölünceye kadar” cezaevinde tutulduğunu dile getiren Tuncer, bu ceza sistemini “yasal işkence” olarak nitelendirdi.

İdare ve Gözlem Kurulu

“İnfaz yakma ve şartlı tahliye hakkına yönelik uygulamalar” başlığında konuşan avukat Gül Altay, İdare ve Gözlem Kurulu’nun ortaya çıkmasıyla birlikte ihlallerin daha da arttığını söyledi. Tutukluların tahliye olacağı gün infazlarının yakıldığını ve böylece tahliyenin engellendiğini belirten Altay, tutukluların mülakat sırasında “gülmesinin” dahi infaz yakma gerekçesi yapıldığını belirterek, “Bu ağır bir özgürlük ihlalidir” diye belirtti.

‘İmralı özel bir sistemle yönetiliyor’

Daha sonra Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından İbrahim Bilmez, “Eşitlik ilkesine aykırılıkta İmralı Ada Hapishanesi uygulamaları” başlığında sunum yaptı. Bilmez, yaklaşık olarak 20 yıldır PKK lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlığını yaptığını ve bu 20 yıllık süreçte sürekli İmralı Cezaevi’ni ve uygulamalarını anlatmaya çalıştığını ancak hala İmralı’nın tam olarak anlaşılmadığını ifade etti.

Muhalif kesimlerin de İmralı sistemine vakıf olmadığını belirten Bilmez, İmralı’nın Türkiye hukuk sistemine göre idare edilmediğini hatta hiçbir ülkenin sistemine göre idare edilmediğini, özel bir sistemle yöneltildiğine dikkat çekti.

‘Türkiye inandırıcılığını kaybetti’

Bilmez, “Görüşmeleri engellemek için sürekli müvekkillerimize disiplin cezaları veriliyor. Bu bize dahi söylenmiyor. Sonradan haberimiz oluyor. Aile ve avukat görüşlerine engel olmak için bu tür disiplin cezaları veriliyor. CPT de bu disiplin cezalarının gerekçelerinin inandırıcı olmadığını söyledi. Türkiye, inandırıcılığını kaybetti. 2 yıldır müvekkillerimizden haber alamıyoruz. Ne ailesi ne avukatları ne fax ne de mektup gidip gelmiyor” diye belirtti.

‘Yansıması bütün Türkiye’ye oluyor’

İmralı’dan 2 yıldır haber alınmamasının salt Abdullah Öcalan’ın, ailesinin ve avukatlarının sorunu olmadığını belirten Bilmez, “Bunun Türkiye’ye yansımaları oluyor. Örneğin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası diye bir ceza yoktu. Abdullah Öcalan ile birlikte getirildi. Bugün kaç kişiye uygulandığını dahi bilmiyoruz. Avukat-müvekkil görüşmelerinin kayıt altına alınmasına dair düzenleme İmralı’dan tüm Türkiye’ye yayıldı. Bir de bu işin siyasi boyutu da var. Kürt meselesinin çözümsüz kalması var” dedi.

Bilmez’in sunumu ardından sempozyum forum şeklinde devam etti.

Sempozyumun ikinci oturumunda, “Hapishane tipleri ve infaz rejimi” başlığı ile tartışmalar yürütüldü. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Avukat Ahmet Baran Çelik moderatörlüğü üstlenirken, avukatlar Seda Şaraldı, Rezan Gezer ve Ruken Altun ise konuşmacı olarak katıldı.

S ve Y tipi cezaevleriyle tecridin daha da yoğun yaşandığını dile getiren Av. Seda Şaraldı, bu tip cezaevleriyle tutuklular arasındaki kolektif yaşamının da hedef alındığını söyledi.

Oturum, yapılan konuşmaların ardından son buldu.

(Karınca)

Tags: , ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑