Faşizm

Published on Temmuz 30th, 2023

0

Magdeburg’ta AfD’ye karşı antifaşist direniş

Magdeburg haykırdı: “Dayanışma ve çeşitlilikten yanayız. AfD alternatif değildir, olamaz! Bu ülkenin dar görüşlü milliyetçiliğine ve dışlayıcı politikalarına karşı ortak bir tavır alıyoruz.”

Ganime Gülmez
Haber-Yorum: Ganime GÜLMEZ (Magdeburg)

Almanya’nın Magdeburg kenti! Birinci Paylaşım Savaşı sonrası SPD’nin sosyalizm umuduyla belediye binasını “Kızıl Ev” olarak adlandırdığı kent. 

Magdeburg! 1932’de beş bin kişilik nüfusuyla, Hitler’in konuşmalarının büyük bir isyanla protesto edilişine tanıklık eden kent. 

Magdeburg! 1933’te bu protestolarının bedelini belediye binasından sendikalara, evlerden okullara büyük baskınlarla ve kan revan içerisinde ödeyen kent. 

Magdeburg! 2023’ün ilk yarısında, cinsel saldırılardan hırsızlıklara dek on binlerce insanın ceza aldığı belgelenen, Almanya’nın “Kriminalize olayların gerçekleştiği en tehlikeli  on şehirden biri” ilan edildiği kent. 

Ve şimdi işte bu kent, Magdeburg! AfD’nin (Almanya için Alternatif) düşürmek istediği tarihi kalelerden biri olmaktan feragat etmeme isyanını sürdüren sayılı kentlerden biri. Magdeburg! 

*** 

68 Kuşağı olma köklerini kurutmayan “Sağa Karşı Büyükanneler”, SPD’deki tüm göçüşlere rağmen mücadele tarihlerine tutunurlar. Gençliği yalnız bırakmamakta direnirler. Irkçılığa ve faşizme karşı gerçekleşen her eyleme koştururlar. Tıpkı 28 Temmuz’da 30 şehirden Magdeburg’a aktıkları gibi.

Antifaşistler Birliği, Almanya’nın dünya tarihi içerisinde attığı sağlam tohumları unutturmamakta direnir hep. Ev baskınlarına, sokak gösterilerindeki saldırılara, sırtına yüklenen yüzlerce davaya rağmen hep çoğalarak akar sokaklara. Bir çok kurum onları yalnız bırakmaz. Onları yalnız bırakmanın Esther Bejarano ve Marianne Wilke’yle; canlı tanıklarla taşınan bu tarihe ihanet olduğunun bilincindedir.   

Antifaşistler Birliği basın açıklamalarında bu tarihe sıkı sıkıya tutunur. Çünkü bu tarihin sağlam-kötü, dünyayı karanlığa götürecek tohumları yine-yeniden bu diyarlarda yeşermektedir.  

Marianne Wilke’nin 92 yaşındayken özetlediği mücadele tarihlerinden alıntılar yapmaya devam eder: “Bizi Yahudi yapan Naziler oldu. Nazizmin kökleriyle birlikte yok edilmesi sloganımızdır. Barış ve özgürlüğün olduğu yeni bir dünya inşa etmek bizim hedefimizdir. Bu sloganımızdan ve bu hedefimizden vaz geçmeyeceğiz.” 

Yine koca çınarlarından Esther Bejerano’dan alıntılar yapar: “Katliamları, katledilenleri değişmek için hatırlıyoruz. Değişimin anahtarı ise gençliktir. Gençler! Dün olanlardan siz sorumlu değilsiniz. Ancak dünden ders çıkarmayıp bu gün olanlar karşısında sessiz kalırsanız, siz de bu suça ortak olursunuz.”

Sol Parti SPD’nin dibe vuruşuna karşı kurulur. Ancak içerisinde sayısız dalgalanma yaşar, tıpkı bu yeryüzündeki diğer deneyimlerde olduğu gibi. 

Onların da sağlam çekirdekleri yeni bir sol yaratma umudunu elden bırakmazlar. Tıpkı Magdeburg’a akan Sol Partililer gibi. “Yeni, daha canlı-daha diri bir sola ihtiyacımız var” biçiminde özetlerler mücadelelerini. 

Sendikalar: Sendikaların-sendikalıların, yazarların-okurların ve tüm tarihi arşivlerin dahi yakıldığı zamanların tanığı olan kurum. Özellikle sendikaların bu tarihlerle henüz pişmeye çalışan gençlik kolları “Irkçılığa-faşizme geçit yok. Faşizm! Bir daha asla!” der hafta boyunca. Tam da bu tarihlerin kucağında işte. DGB Sachsen-Anhalt bu tarihi haykırır, Magdeburg’da.

Göçmenlerle, şu adı “mülteciler” olarak damgalanan “ötekiler”le çalışmaktan ve çoğalmaktan vazgeçmez sayısız kurum. Gerek branş olarak gerekse yaşam perspektifi olarak on binlerce insan aynı toprakta yeşermiştir. Kaynaşmıştır. Onlar da akar Magdeburg’a: Müzikleriyle, resimleriyle, arşivleriyle. 

Ve tüm bu kurumlar büyük bir coşkuyla haykırırlar gökyüzüne. Seslerini kendilerinden sonraki kuşaklarla buluşturmayı hedeflerler öncelikle. Ki bu mücadelenin kökleri kurutulamasın. Ki bu mücadelenin yeni taşıyıcılarına dayanışma ruhu aktarılsın. Öyle ya; insan denen canlı, taşıyla toprağıyla talan edilen bu yaşam alanında, yani yeryüzünde var oldukça, direnişler bitmeyecektir. 

Tüm bu kurumlar büyük bir coşkuyla, birlik olmanın gücüyle haykırırlar gökyüzüne: Dün savaş karşıtı gösterilerde, tarihi anma toplantılarında, grev alanlarında. Bu gün Magdeburg’da. 

Seslerini en tepedekilerin duymayacağını bile bile hem de: “Irkçılığa, faşizme geçit yok. AfD bir alternatif değildir. Ona müsamaha gösteren herkes, geçmişte olduğu gibi bugün de, insanlığa yönelik işlenen tüm suçların sorumlusudur. Onları affetmedik. Yaşadığımız müddetçe ardıllarına da geçit vermeyeceğiz! Irkçılığa karşı ayağa kalk!” 

Ve nihayetinde memurundan işçisine, öğretmeninden öğrencisine, sendikasından partisine AfD’nin Avrupa Parlamentosu Seçimleri’ne hazırlık konferansını yaptığı binanın çevresinde şu ses ortaklaştırılır:  

“Dayanışma ve çeşitlilikten yanayız. AfD alternatif değildir, olamaz! Bu ülkenin dar görüşlü milliyetçiliğine ve dışlayıcı politikalarına karşı ortak bir tavır alıyoruz.” 

[Avukat-politikacı ve 2019’dan beri AB Parlamentosu üyesi olan Maximilian Krah, AfD listesindeki birinci aday olarak seçildi. Krah çok büyük bir miras davasında –kendisine bırakılan bir miras- vergi kaçırmakla suçlanmıştı. Ayrıca, nefret söyleminden hüküm giyen ve Holocaust’u inkar eden Kardeşler’in eski piskoposu Richard Williamson ile ilgili davada da avukat olarak aktifti] 

Tags: , ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑