Seçtiklerimiz

Published on Mart 22nd, 2020

0

Rifat beyin yüzü güldü, peki ya emekçilerin? – Mustafa Eberliköse

Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan 85 kişi doğru kararlar alamamış. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun neşesini yerine getiren bu kararlar son derece sermayeden yana, emekçilerin taleplerini görmezden gelen ve kaygıları artıran kararlar .


18 Mart akşamı Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan 85 kişi koronavirüs salgınına karşı mücadele programı üzerine konuştu, tartıştı(!) ve açıkladı. “Ekonomik İstikrar Kalkanı” adı verilen ve 21 madde içeren önerilerin sunumu öncesinde halka abdest, dua, tevekkül ve sabır önerildi, daha sonra açıklanan “Kalkan”da da sermaye sınıfına teşvik, kaynak, kıyak sunuldu.

Yaşlılara bedava dağıtılacak olan maske ve kolonyadan bahsetmezsek haklarını yemiş olur muyuz?

Bir de başarılı müteahhitlerin hakkını yemeyelim. Böyle bir programa 500 binin altında satılacak daireler için çeşitli “kıyakları” ekletmişler!

DİSK, KESK ve TTB gibi emek ve meslek örgütlerinin temsilcilerinin davet edilmediği bir toplantıdan çıkacak sonucu tahmin etmek zor olmadı. Açıklanan 21 madde içinde mesela 8 milyon işsize dair tek bir kelime geçmiyor! Yiyecek ekmek bulamayan 8 milyon kişinin gerekli sağlık tedbirlerini nasıl alacağını kimse düşünmüyor mu?

Yoksulluk ve açlık sınırının altında ücret alan 10 milyon işçiyi de kapsayan düzenlemeler de unutuldu sanırım.

Neden asgari düzeyde elektrik, su, doğalgaz kullanımları parasız hale getirilmedi? En azından asgari ücret alanlara yönelik bu uygulama yapılamaz mıydı?

Milyonlarca işçi ne olacak?

Birçok sektörde, ki bunların çoğunluğu hizmet ve ticaret içeren sektörler, muhtasar ve KDV tevkifatı ile SGK primleri 6’şar ay ertelendi. Bildiğiniz gibi hizmet sektörü toplam istihdamın yarından çoğunu oluşturuyor. Peki COVİD-19 salgını nedeniyle kapatılan kafe, restoran, gazino, kıraathane, pastane vb. yerlerde çalışan ve şu anda işsiz kalan milyonlarca işçi ne olacak?

Bunlara bir de günlük geçici süreli çalışan işçileri ekleyelim.

Şimdi soru şu: Çalışabilir nüfusunun yarısından fazlası için neden bir ekonomik kalkan oluşturulmadı?

Örneğin, COVİD-19’dan etkilenen firmaların bankalara olan ana para ve faiz ödemeleri 3 ay ertelendi. Peki bankalara borcunu ödeyemediği için “kara listeye” alınan 3 milyon 763 bin kişi ne olacak?

Evlerine COVİD-19 virüsü taşıma ihtimali olan icra memurları mı gidecek?

Peki 116,7 milyarı bulan kredi kartı borçlarını 3 ay (ya da salgın bitene kadar) ertelemek mümkün değil mi?

Ya da 146,7 milyarlık takipteki krediyi 3 ay (ya da salgın bitene kadar) ertelemek mümkün değil mi?

Geçtiğimiz sene çekleri “karşılıksız çek” olan yaklaşık 50 bin esnafa artık COVİD-19’da geldi, kepenkleri tamamen kapatın mı diyorsunuz?

Kredi Garanti fonu 25 milyardan 50 milyara patronlar için çıkarılabiliyor da bir 25 milyar da halk için çıkarılamıyor mu?

Halkbank dışındaki bankalar neden kredileri ertelemiyor? Ya da ertelenmeyen bankalar neden kamulaştırılmıyor? Varlık Fonu, İşsizlik Fonu, İhtiyat Akçesi gibi fonlar şimdi değilse ne zaman kullanılacak? Tabii ki halk için diye soruyorum!

Emekli aylığını 1500 TL’ye yükseltmek!

Açlık sınırının 2 bin TL’nin üzerinde olduğu (Değerlendirme yapan kurumlara göre rakamlar değişebiliyor) bir ülkede en düşük emekli aylığının 1500 TL’ye yükseltilmesi, emeklilere aç biilaç ölün mü demek? Herkes kabul eder ki bu süreçte en çok yaşlıların bakıma ve iyi beslenmeye ihtiyacı var.

Herkes köyüne gidiyor ama köylerde ekilebilecek alan var mı? Mesela olası bir gıda krizini de düşünürsek en büyük yatırımın gıdaya yani onu üreten çiftçiye yapılması gerekmez miydi? 21 madde içinde çiftçilerin elektrik, su, mazot, gübre, banka borçlarının ertelendiğine ya da silindiğine dair bir ifadeyi göremedim.

20 bin öğretmenin atamasını yapan Cumhurbaşkanı bunu övünerek söyledi. İstihdam yaratmak övünülecek bir durum. Peki sağlık sektöründe de istihdam yaratılacak mı?

Türkiye’de doktorların tek örgütü Türk Tabipler Birliği (TTB). Mesela Sağlık Bakanlığı TTB ile koordineli bir çalışma yürütüyor mu? Hastanelerde yeterince test kiti, dezenfeksiyon malzemesi, koruyucu malzemeler var mı? Yoksa doktorlara başınızın çaresine mi bakın deniliyor? Mesela test sonucu pozitif çıkan hasta sayısı sağlık personelinin hizmet verebileceği kapasiteyi aşarsa ne olacak?

İşçiler nereye gitsin?

Cumhurbaşkanı hem evde kalın diyor hem de işçilere işe gidin, üretime devam edin diyor. DİSK geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada “Koronavirüse karşı işçileri koruyun” başlığı altında kaygılarını dile getirdi. İşyerlerinde ve işçilere yönelik alınması gereken tedbirlere dikkat çekti. DİSK’in dile getirdiği talepleri duyan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ne yapıyor? Cumhurbaşkanlığı hala büyük bir kinle neden duymak bile istemiyor?

Halk evlerine kapansın ama işçiler işe gitsin, zenginler ödemeleri ertelendiği için rahatlasın. Peki bir virüs salgını varken kim tatile gider ya da uçak kullanır ki yurt içi uçuşlar da KDV oranı yüzde 1 oldu diye sevinelim?

Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bu 85 kişi doğru kararlar alamamış. Bu kararlar son derece sermayeden yana, emekçilerin taleplerini görmezden gelen ve kaygıları artıran kararlar.

Birlikte yeneceksek…

Sözün gerçekten bir karşılığı varsa Cumhurbaşkanı yeniden bir çağrı yapsın. İşçiler de olsun, sağlık çalışanları da, memurlar da. Ziraatçiler, emekliler, gençler de olsun. Kadın örgütleri, LGBTİ örgütleri, azınlık temsilcileri de olsun.

Birlikte yeneceksek böyle yeneriz!

Kimsenin serveti, parası, makamı, statüsü COVİD-19’a karşı korumalı değil.

Toplantı sonunda açıklama yapılırken birer metre arayla oturduğunuzu resmetmek, çevrenizde size servis yapan emekçilerin ya da sizi kameralara çeken emekçilerin sabahları tıkış tıkış dolu metrolara, otobüslere bindiği gerçeğini ortadan kaldırmıyor.

Geçen gün açıklanan esasında sermayenin koruma kalkanı idi. Biz de “Halkın COVİD 19 Salgınına Karşı Ekonomik Koruma Kalkanı”nı açıklayalım:

  • Tüm bankalar kamulaştırılsın.
  • Tüm tüketici kredileri ve kredi kart borçları 3 ay (ya da salgın bitene kadar) ertelensin.
  • Elektrik, su, doğalgaz asgari ihtiyaçlar ölçüsünde parasız sağlansın.
  • İşsizlere gıda ve temel ihtiyaçları için 6 ay düzenli ödenek sağlanacak bir fon oluşturulsun.
  • İşsizlik Fonu’ndan yararlanma şartları daha kapsayıcı hale getirilerek COVİD-19 salgını nedeniyle geçici veya sürekli işsiz kalan işçilere işsizlik maaşı bağlansın.
  • Tüm hastaneler kamulaştırılsın ve sağlık hizmetleri parasız olsun.
  • Hastanelerde hijyeni sağlamak ve tıbbi malzeme alımı için ek ödenek çıkarılsın.
  • Emekli maaşları açlık sınırının üstünde yeniden belirlensin. Yaşlı bakım hizmetleri desteklensin.
  • Salgın sonrası dünyada gıda güvenliği sorununun derinleşeceği hesaba katılarak çiftçiler için özel yardımlar ve teşvikler çıkarılsın, çiftçiler desteklensin.
  • Kamuda ve özelde ücretli çalışan binlerce öğretmenin kayıpları karşılansın.
  • Ek sağlık personeli alımı yapılsın.
  • Şehir içi belediyelere ait tüm toplu taşıma hizmetleri parasız olsun.
  • Herkese COVİD-19 tarama testi yapılsın.

Bu süreci dayanışmayla, kolektif akılla, bilime ve akla güvenerek aşabiliriz.

“Ekonomik İstikrar Kalkanı” açıklanırken TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun yüzü gülüyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, önlem maddelerini açıklarken kendisine dönerek “neşen yerinde” diye espri yaptı.

Yalnız bu önlemler de bu espri de emekçilerin yüzünü pek güldürmedi. Belki de böylesi zamanlarda halkın yüzünün gülmemesi iktidardakilerin de dert etmesi gereken bir şeydir.

Edip Cansever’in dizeleri anlamını yeniden kazanır: “gülmek, bir halk gülüyorsa gülmektir.”

(sendika.or)

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑