Güncel

Published on Kasım 10th, 2022

0

Uçar: İktidar ideolojisi doğrultusunda avukatlığı şekillendirmek istiyor

Avukatlık mesleğine yönelik saldırıların temelinde devletin kendi ideolojisi doğrultusunda baroları ve avukatları şekillendirmek olduğunun altını çizen EHB avukatlarından Sezin Uçar, hak ve özgürlükler konusunda avukatlığın temel bir yeri olduğunu kaydetti. Kimyasal silah ve sınırötesi operasyonlarda devleti sorgulayan, araştırma yapılmasını isteyen hukuk kurumlarını bertaraf etmek istediğini söyleyen Uçar, TBB başta olmak üzere barolara ve hukuk kurumlarına daha cesur olmaları ve daha gür ses çıkarmaları çağrısı yaptı.

AKP-MHP iktidarı avukatlara ve avukatlık mesleğine yönelik çok uzun süredir saldırı halinde. Ancak 2015 yılından bu yana savunmanlara dönük özel bir devlet politikası uygulanıyor. Ölümsüzleşen devrimci müvekkillerinin cenazelerini almak, onların cenaze törenine katılmak, tutsak müvekkillerini hapishanede ziyaret etmek hatta mahkemelerde yaptıkları savunmalardan dolayı avukatlar hakkında soruşturma başlatılıyor; meslekten men ediliyor, tutuklanıyor.

Bu hafta boyunca sürecek olan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve 8 Kasım’da görülen Ezilenlerin Hukuk Bürosu (EHB) avukatlarının yargılandığı dava da bunun somut örneklerinden. İki davada da avukatlar mesleklerinin gereğini yerine getirdikleri için “örgüt üyeliği”, “örgüt propagandası” başta olmak üzere çeşitli iddialarla yargılanıyor.

GENEL KURUL KONUŞMALARINA SORUŞTURMALAR
Öte yandan avukatlar artık genel kurullardaki konuşmaları nedeniyle de hedef haline getiriliyor. İstanbul Barosu’nun geçen yıl gerçekleşen kurulunda ÖDAV grubunun adayı Sezin Uçar’ın da aralarında bulunduğu 3 avukat hakkında adil yargılanma talebi için açlık grevi direnişinde ölümsüzleşen Avukat Ebru Timtik’in fotoğrafını açtığı ve onu andığı için soruşturma başlatılırken, bu yıl İzmir Genel Kurulu’nda ÖHD adına konuşan Avukat Aryen Turan ırkçı faşist avukatlar tarafından hedef gösterilmiş, gözaltına alınmıştı.

Mesleğe yönelik topyekün saldırıya karşı avukatlar her alanda direnmeyi, müvekkillerini sahiplenmeyi sürdürürken Türk Barolar Birliği ve İstanbul Barosu başta olmak üzere kimi barolar sessizliğini koruyor. 2015 yılında Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın rehin alınması eylemi sonrası İstanbul Adliyesi’ne girişte avukatlara da arama dayatılmış, itiraz eden avukatlara defalarca polis saldırmış, bu saldırılarda avukatlar yaralanmıştı. Ancak avukatların direnişi bu hukuksuz uygulamaya geri püskürtmüştü.

‘İKTİDAR KENDİ İDEOLOJİSİ DOĞRULTUSUNDA MESLEĞİ ŞEKİLLENDİRMEK İSTİYOR’
2015 yılından bu yana saldırılara karşı direnen avukatlardan Sezin Uçar ile süreci konuştuk. Uçar da mesleki faaliyetlerini yerine getirdiği için yargılanan hatta bir yıla yakın tutsak edilen, işkenceyle gözaltına alınan ve gözaltında da sistematik işkence gören müvekkilleriyle görüşmesi yasaklanan avukatlardan. Yaptığı değerlendirmede, “Hem tek tek avukatlık mesleğinin yapılış biçimine dönük hem de avukatların meslek örgütü olan kamu kurumu niteliğindeki TBB ya da tek tek barolara dönük devletin politikaları” olduğunu söyleyen Uçar, iktidarın avukatları kendi ideolojisi doğrultusunda şekillendirmek istediğini kaydetti.

‘BAROLAR BİR DEVLET KURUMU HALİNE GETİRİLMEK İSTENİYOR’
Çoklu baro sistemine geçiş düzenlemesinin yapılmasının esasa amacının bu olduğunu hatırlatan Uçar, “Barolar bir devlet kurumu gibi hareket etsin. Devlet politikalarının adeta tescillisi haline gelen kurumlar olsun. 2. barolar artık kurulabilir hale geldi” dedi.

‘AVUKATLARIN HAK VE ÖZGÜRLÜK ALANINDAKİ PRATİĞİ SINIRLANDIRILMAK İSTENİYOR’
Fakat 2. baroların devletin istediği avukatlık modelini ve boyutunu yaratmak için yeterli olmadığının altını çizen Uçar, genel kurullar aracılığıyla avukatlar ve barolar üzerindeki sistematik basıncın devam ettiğini dile getirdi. Uçar, şöyle devam etti: “İstanbul Barosu Genel Kurulu’nda benim de olduğum üç meslektaşla ilgili adil yargılanma talebiyle hayatını kaybeden Ebru Timtik için yaptığım konuşmalar nedeniyle, bu yıl da İzmir Genel Kurulu konuşması nedeniyle meslektaşım Aryen hakkında soruşturma başlatıldı. Aryen kimyasal silah kullanımına ilişkin konuştu. Ofisinden gözaltına alındı. Bu örnekler barolar ve avukatlar üzerindeki baskının artık genel kurul ortamına da yansımış hali. Genel kurullar herhangi bir avukatın mahkeme kürsüsünde yaptığı savunmadan ya da yurttaşın sahip olduğu ifade özgürlüğünden çok daha fazla özgürlük alanı olan mecralardır. Çünkü baro politikasına dair önerileri tartışırsın. Dolayısıyla herhangi bir ifade özgürlüğünden çok daha fazlasını ifade eder genel kurul konuşmaları. Buna rağmen Aryen hakkında böyle bir işlem yapıldı. Bu çoklu baro sistemiyle biraz  daha belirgin hale geldi ama öteden beri devletin yaratmak istediği avukatlık pratiği ya da baroları belli bir sınırda tutmak, hak ve özgürlük mücadelesi içindeki rolünü sınırlandırmaktı amacı. Meslektaşımız hakkındaki soruşturma bu yüzden başlatıldı ki Aryen avukatları aracılığıyla ifade vereceğini bildirmesine rağmen hakkında gözaltı kararı verildi, kaçma şüphesi olmayan bir avukat ofisinden gözaltına alındı. Hukuki bir dayanağının olmadığını herkes görebiliyor. Tıpkı Şebnem hocanın tutuklanması gibi.”

Devletin baroları resmi devlet ideolojisine yedekleyen, destekleyen bir kurum inşa etmek istediğinin altını çizen Uçar, devlet politikasına karşı gelen, kimyasal silah kullanılması gibi işlenen insanlık suçuna karşı bir hukuku örgütünün tutum almasını ya da BM nezdinde araştırılmasını istemesini dahi engellemek için tüm avukatlara ve barolara gözdağı verilmek istendiğini kaydetti.

‘AVUKATLIK MESLEĞİ HAK VE ÖZGÜRLÜKLER KONUSUNDA TEMEL BİR YERDE’
Avukatlık mesleğinin kamusal bir hizmet olduğunu hatırlatan Uçar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Avukatların yaptığı iş, meslek örgütü olan baroların ortaya koyduğu bir hukuk politikası devleti doğrudan ilgilendiriyor. Kimyasal silah kullanımındaki iddialar ya da sınır ötesi operasyonların hukuki niteliğinin araştırılması söz konusu olduğunda tavır alabilen, muhalefet edebilen, devleti bazı bakımlardan zorlayan, hukuka uygun hareket etmeye çağıran avukatlık mesleği hak ve özgürlükler  konusunda temel bir yerde duruyor. Bu mesleği revize etmek, sınırlandırmak kendi rolünden koparmak devletin en temel görevi. Çoklu baro sisteminde tek tek ve  öncü, birleştirici rol oynayabilecek avukatların yargılanması, tutuklanması, faaliyetlerinin engellenmesi biçiminde oluyor bazen. Pek çok avukat tutuklu yargılanıyor, ÇHD davasında olduğu gibi ACM’de devam eden davalar, müdafilik görevinden yasaklama kararı, fiilen avukatlık yapmasının engellenmesine dönük kararlar var. Avukatlık mesleğine dönük saldırılar bunlar ve sadece yargılanan, tutuklanan, hakkında soruşturma başlatılan avukatların mesleğini engellemek için yapılmıyor. Tüm avukatlara gözdağı vermek için de yapılıyor. Şebnem hocanın tutuklanması çok önemli bir meslek örgütüne nasıl bir gözdağı ise avukatların tutuklanması, müdafilikten yasaklanması, sözlerinden ötürü yargılanması da bu anlama geliyor.”

‘BAROLAR  DAHA CESUR OLMALI’
Bu saldırılara karşı direnen, mesleğini bu bilinçle icra eden ÖHD, ÇHD gibi avukat ve hukuk örgütü ve örnek pratik sergileyen barolar olduğunu belirten Uçar, “Ama esasta hem TBB’nin hem de tek tek baroların daha cesaretle ve daha etkili bir eylem planıyla bu saldırıları bertaraf etmesi gerekir. Meslektaşına daha güçlü bir şekilde sahip çıkması gerekir. Maalesef, İstanbul Barosu hem de TBB bu anlamda çok zayıf. Yargılanan avukatlara daha çok sahip çıkmak gerek. Bir avukat hakkında soruşturma başlatıldığında daha güçlü ses çıkarmak gerek. Ancak böyle sonuç alınabilir. Tüm baroların, hukuk kurumlarının daha cesaretle söz söylemesi, haklıdan yana olması, hak ve özgürlük mücadelesinde daha cesur şekilde konumlanması gerekir ki bu saldırıları püskürtelim” çağrısı yaptı. (ETHA)

Tags: , ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑