Makaleler

Published on Ocak 23rd, 2024

0

Bu ülkede mülteciler istenmiyor | Gül Güzel


Mülteciler bu ülkede istenmiyor!
Elbirliği ile yine Cellatlarına gönderilmeleri planlanıyor!

Bu yazıma cevabı yine verilemeyecek bir kaç soru ile başlamak istiyorum  derken; yıllardır bu kadar sorumsuzluk, lakayıtsızlık, adaletsizlik karşısında artık çok yorgun/argın/kızgınım! Burada da dünya düzeni bozuk demeye gerek ve hakkımız var mı?

Çaresizlikle hukuksuzluk ve neo-Nazillik ayyuka vurunca, toplumda duyarlılık mı uyandı birdenbire?

Neden bugünkü gibi dün veya evvelki gün sokaklara çıkamadık?

Neden yıllardır Akdeniz’de mültecilerin boğulup, ölmelerini kabul edip, sessiz kaldık?

Neden mültecilerin yurtdışı edilmelerine yıllardır, bu kadar süre sessiz kalıp, kabullendik?

Mültecilerin yurtdışı edilmeleri için sınırlarda ve havaalanlarında yapılan Cezaevlerine karşı neden yıllardır ses çıkaramadık; benimseyip, görmemezlikten gelip, sessiz kaldık?

Cellatlarından canını zorla kurtarıp, buraya sığınmacı olarak gelen kadınların, bir gece yarısı polislerin köpekler eşliğinde onları yurtdışı etmelerine neden müdahale edemedik?

Neden hala faşizmin güdümünde olan partilerin mültecileri yurtdışı etmek için gizli görüşmelerine tanık oluyoruz?

Sadece faşizme, sağ yönelime karşıyım demek yetiyor mu?

3 yaşındaki mülteci Alan Kurdi’nin ölü bedeni, Akdeniz’in Bodrum kıyılarına 2 Eylül 2015’te dalgalarla vurulurken neredeydik?  

Ekim 2023’te, Kusel şehrindeki mülteci kampında ölü bedeni 19 gün sonra bir ağaca asılı olarak bulunan 24 yaşındaki Mülteci Hogir Alay için kaç bin kişi sokaklara çıktık?

Senelerdir her fırsatta, Akdenizde boğulan mültecilerin bedenlerinden beslenen balıklar yenmez!!! Dememizi şimdiye kadar neden kimse duymadı??? Dedikten sonra, son günlerde(19 Ocak 2024’ten beri) Almanya’nın birçok şehrinde milyonlarca insanın sokaklara çıkarak faşizmi, aşırı sağcı AfD parisi ile CDU/CSU partisinin mültecileri yurtdışı etmek için yaptıkları gizli görüşmelerini protesto etmek için sokaklara taşıma nedenlerini değerlendirelim.

Kanımca, en acil bir şekilde mülteci politikasına yönelik kısıtlayıcı önlem paketi masadan hemen kaldırılmalı!!!!

Günlerdir Mültecilerle dayanışma dostları, belli kurumlar, Partiler ve halkın büyük bir kesimi, 19 Ocak 2024’de Federal Meclis’te kabul edilen sözde Geri Dönüşü İyileştirme Yasası’nı kararlı bir şekilde protesto ediyor.

Hükümet ise, artan sığınmacı sayısına ve sözde kıt barınma seçeneklerine yanıt olarak önlem paketini gururla sunuyor. Ancak üstü kapalı formülasyonların arkasında, mültecilerin haklarını daha da kısıtlayan sert kısıtlamalar ve şüpheli yöntemler  bu Geri Dönüş yasasında yer alıyor.

İçişleri Bakanlığı’na göre 2023’te planlanan sınır dışı etmelerin üçte ikisi başarısızlıkla sonuçlanmış. Berlin Brandenburg Havalimanı’ndaki çıkış gözaltı merkezi, sınır dışı edilme tehdidi altındaki kişileri tutmak için kullanılıyor ve 28 güne kadar orada gözaltında kalmaya zorlanıyorlar. Bu düzenlemeyle, mülteci mağdurların özgürlüğü ciddi bir şekilde kısıtlanıyor. Bu paradoksal duruma Kürt siyasetçi Kenan Ayaz davasını göstermek mümkün. Bir taraftan mültecilerin yurtdışı edilmesi için gizli yasalar düzenlenirken, diğer taraftan Kürt siyasetçilerin iade edilmesi için bazı devletler mecbur ediliyor. Örneğin, siyasetçi Kenan Ayaz, 15 Mart 2023 tarihinde, Kıbrıs Larnaka havaalanında Alman devleti tarafından çıkarılan tutuklama ve iade talebi doğrultusunda gözaltına alınıp, tutuklanmıştı. Sonrasında Kıbrıs devleti tarafından Haziran ayında Alman devletine iade edilmişti. Almanya’da tutuklu yargılanan Kenan Ayaz’ın ilk duruşması 3 Kasım 2023 tarihinde yapıldı ve hala Hamburg cezaevinde tutuluyor…

Mülteciler için 19 Ocak 2024’de Federal Meclis’te kabul edilen sözde Geri Dönüş İyileştirme Yasası, bu Kanunla açıklanan değişikliklerle, sınırdışı işlemlerinin kolaylaştırılması amaçlanıyor. Yeni yasaya göre, bu aramaların, sığınmacıların kimliklerini açıklığa kavuşturmak için genişletilmiş arama yetkileriyle birlikte herhangi bir bildirimde bulunulmaksızın derhal yapılmasına olanak sağlıyor. Bu durum, yasal olarak kişiye dair korunan mahremiyetin açık bir şekilde ihlalini temsil teşkil edip, keyfi tedbirlere kapı açmakta ve temel insan haklarını ihlal etmektedir.

Göçmenlerin gözaltında tutulduğu ya da daha sıkı sınır dışı edilmeye tabi tutulan kişilere avukat sağlanacağı iddiası, bu tedbirlerinin insani görünmesini sağlamak için daha çok arkasına sığınmak istedikleri utanma duvarı niteliğinde. Gerçekte ise bu hakların ancak yetersiz şekilde kullanılabileceğinden korkulmaktadır.

Federal eyaletlerin talebi üzerine, sığınmacıların sosyal yardımlardan tam olarak 1,5 yıl yerine 3 yıl sonra yararlanabilmesine de karar verildi. Bu karar entegrasyonun önündeki yeni bir engeli temsil ediyor ve pek çok mültecinin hâlihazırda içinde bulunduğu istikrarsız durumunu göz ardı ediyor. Sığınmacıların daha erken çalışma izni almalarına yönelik sözde kolaylık, genel gelişmenin çok daha kısıtlayıcı bir mülteci politikası anlamına geldiği gerçeğini gölgeleme halidir. Böylelikle koruma arayanların hakları daha da kısıtlanırken, yetkililere daha fazla yetki veriliyor.

 Frankfurter Rundschau ise 19 Ocak 2024 tarihli haberinde şunları belirtmişti: “Alman Barolar Birliği, Aralık ayındaki Federal Meclis duruşmasını, bu duruşmanın sadece mülteciler ve onların yardımcıları aleyhine olan orantısız tedbirler içermekle kalmayıp, aynı zamanda ilgili makamlara ve mahkemelere ciddi ek yükler getirdiğini söyleyerek eleştirmişti. . Duruşmaya sivil toplum kuruluşlarından hiç kimse davet edilmedi. Ancak AfD’nin önerisi üzerine avukat Ulrich Vosgerau’nun duruşmaya çıkmasına izin verildi. Aynı zamanda, aşırı sağcılar ile AfD ve CDU/CSU siyasetçileri arasında, göçmen geçmişi olan kişilerin sınır dışı edilmesine yönelik planların tartışıldığı, Potsdam’da düzenlenen ve ağır şekilde eleştirilen gizli toplantıda da hazır bulundu.”

Mültecilerle farklı kurum ve kişilerden oluşan dayanışma dostları ise, Kasım 2023’te önde gelen AFD üyelerinin katılımıyla ortaya çıkan gizli bir toplantıda ortaya atılan faşist “geri dönüş planına” karşı artan kitlesel protestoları memnuniyetle karşılıyor. Ancak Berlin’deki tüm partilerin temsilcilerinin ayağa kalkıp Potsdam’daki toplantının demokrasimizi tehlikeye atacağı yönünde uyarıda bulunmasını ikiyüzlülük olarak görüyorlar. Olaf Scholz’un, 11 Ocak 2024, “Herkesi koruyoruz – kökenine, ten rengine bakmaksızın…” demesi eğer ciddi bir şeyse, o zaman mültecileri gerçekten korumalı ve sığınma hakkı verilmelidir.

Sağa karşı mevcut gösteriler aynı zamanda federal hükümetin bu tür faşist planlara alan sağlayan gerici mülteci politikasına karşı protestoları da içeriyor. Son birkaç günde birçok kentte on/yüz binlerce kişinin katıldığı protestolar, halkın çoğunluğunun, faşist tehlikeye karşı savaş ilan etmek istediğini gösteriyor. Bu anlamda yapılacak eylemlere herkesin geniş katılımda bulunması hepimiz için elzemdir ve gereklidir.

Ek olarak, yabacı + mülteciler Almanya’da ne zaman oy kullanabilir? Sorusunun cevabını yine partiler üstü yetkililere sormaya da gerek yok! Halbuki, mülteci ve yabancıların da diğer yurttaşlar gibi eşit haklara sahip olması; seçme-seçilme hakkının  herkes için adalet ve hukuk gereğidir. Seçme ve seçilme hakkı, toplumun da daha eşit düzeyde yönetilme ve yaşamasına olanak sağlar demeye ne hacet? Hele de Mültecileri, yabancıları dışlamak ve kriminalize etme durumu tam da bu denli ayyuka çıkmışken! Hadi hep birlikte, her yerde faşizme karşı demokrasiyi savunalım!


Kadının Kaleminden: Gül Güzel – 23.01.2023

Tags:


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑