Makaleler

Published on Ağustos 29th, 2021

0

Dünya barış – savaş karşıtı günü ve dahası… | Gül Güzel

Barış korkusuyla kendi kendimize kaçışlar…

Malum 1966’dan beri her 1 Eylül’de hepimizde(savaş karşıtı olan) bir refleks gelişir. Barış sanki yedi dağın ardındaki ejderhanın midesindeymiş de, oradan çıkarıp getirmemiz gerekiyormuşçasına… Halbuki Barışı başkalarından beklemek bireyin kendinden, vicdanından, sorumluluğundan ve fedakarlığından kaçışıdır. Bu nedenle, birilerinin bize BARIŞI getirmesi beklentisi içerisine niye gireriz diye sormak zorunda kalırım kendime. Sayısını bilmiyorum ama herhalde bulunduğum bölgede 25 yıldan beri her sene 1 Eylül Barış – Savaşa Karşı Günü eylemlerine kameramla katılan birey, gazetecilerden biriyim. Ama her seferinde içsel olarak kendimi de bu konumdaki yetersizliğimle eleştirmişimdir…

Başkalarının bize getiremediği BARIŞI, biz kendimize ve çevremize getirebiliyor muyuz? Birey olarak kaç yoksul Aileye elimizi uzatabildik?, kaç yetim veya yoksul çocuğun ayağına bir ayakkabı, sırtına mont alabildik? Darda kalan en yakınımıza bile yüzümüzü çevirmeden, severek dar gününde yanında olabildik? Neden kıtalar, ülkeler, gruplar arasındaki silahlı savaşlara karşı hep başkalarının bir şeyler yapmalarını bekler dururuz? Savaşları kargalar, serçeler, ayılar, aslanlar, ağaç, çiçekler yürütmüyor ki! biz gözü doymayan, bencilliğin kuyusuna düşen İNSANLAR yapıyoruz. O halde BARIŞI ilk önce kendi kendimize kaçışlarda arayalım. Çünkü ideoloji, inanç, kimlik arayışları savaşa dönüşmeden, diğerini kendimize benzetmeye çalışmadan kabul etmektir BARIŞ. Tam da bu noktada kendimizi DARA(Alevi öğretisinde suçun tespiti eylemi) çekmemiz gerek. Kendi küçük aile, arkadaş, komşu çevresiyle barışık olamayan, her kesi kendi çıkarları uğruna göz kırpmadan sömüren kişilerin, 1 Eylül Barış Günü sokaklara çıkıp, BARIŞ talep etmeleri gibi çelişkili bir durum olabilir mi? O halde BARIŞI ilk önce bireyler olarak, kendi davranış, yaklaşım ve düşüncelerimizde aramaya başlamamız ve kendimizi Barışa adapta etmemiz gerekmez mi?…

Bu konuda daha yeni yaşadığım bir anoktetimi örnek olarak yazmak istiyorum. 2 ay önce Annemin vefat günü olduğunu Aile çevremle paylaştım. Bunun üzerine amcamın oğlu abimin, ’Gül merak etme. Ben şimdi annenin ruhuna Yasin okuyacağım’ demesi kendince iyi bir davranış ve beni mutlu edeceğinin sonuç düşüncesiydi. Halbuki bu söylem üzerine benim bütün isyanım ayağa kalkmış ve tepkisel bir dille, ’sen benim annemin ruhuna Yasin okuyarak değil, mahallenizdeki yoksul çocuklara küçük hediyeler vererek, o çocukları sevindirerek, Annemi anabilirsin. Annemin ruhu o zaman rahat eder çünkü annem her gün yoksul, kimsesiz çocukları eve çağırıp, karınlarını doyuruyordu’’ dedim. Çocukları sevindirmek, onlara sevgi eşliğinde küçük şeyler armağan etmek en büyük içsel BARIŞTIR kendi bireysel kanımca. Annemden kalma miras olarak, alış-veriş yerlerine gittiğimde de, sürekli gözüm çocuklar için alabileceğim ve onları sevindirebileceğimi düşündüğüm küçük armağanlara takılır ve bu eylemimi pratikleştiririm hep. Bu benim içsel barışım ve dilerim çevreme de bulaşıcı olur…

Yukardaki bütün değerlendirmelerimi de göz önünde tutara, benim için barış yalnız silahlı savaşlara karşı değil, en yakınımızdaki yoksulluğa, adaletsizliğe karşı da mücadele etmektir. Biliyoruz ki, fani dünya hiç birimize ebedi kalmayacak ve hiç birimiz beton binalarımızı, lüx arabalarımızı, kilolarca altınlarımızı, bankalarda biriktirdiğimiz dövizlerimizi alıp beraber götüremeyeceğiz. O halde yoksulluğa karşı savaşta, bir şeylerden feragat etmesinin bilincine vararak, etrafımızdakilerle bizde olan fazlalıkları paylaşma BARIŞINI öğrenelim. Böylelikle ilk önce BARIŞI kendi kendimizle yapalım. kendisiyle bu küçük barışı yapamayan bireyler, lütfen sokaklara çıkıp, BARIŞ İSTİYORYZ! Diye bağırarak, kuşları, börtü-böcekleri lütfen korkutup, rahatsız etmesinler…

Bir Barış günü ve dahası…

Yine bir “1 Eylül Dünya Barış Günü” sürecinde yine esefle belirtmek zorundayım ki, “BARIŞ” sözcüğünün içeriğinin boşaltıldığını, savaşları meşrulaştıracak, katliamlara zemin hazırlayacak nefret söylemlerinin giderek yaygınlaştığını üzülerek, gözlemlemekle yetiniyoruz…

Çağımıza hakim olan emperyalist savaşların, katliamların, mülteci trajedilerinin, linç girişimlerinin, tecavüzlerin hayasızca, pervasızca devam ettiği iğrenç, çılgın, Adaletten yoksun, utançla dolu zamanları at gözlüğü ile izleyerek yaşıyoruz hep birlikte.

Kapitalist barbarlığın dolaylı ya da dolaysız yolla açtığı kuraklık, iklim değişikliği nedeniyle ormanların yandığı, nehirlerin, göllerin kuruduğu, denizlerin kirlendiği, yağmur sularının sellere dönüşerek binlerce canlının yaşamını katlettiği, “Barış, hak, hukuk, adalet” diyenlerin zindanlara atılarak cezalandırıldığı kirli, karanlık zamanlar yaşıyoruz.

Türkiye’nin egemenleri sadece uyduruk resmî ideolojiye dayanarak, artık sömürüsel, inkarcı, gaspçı iktidarlarıyla yönetemeyeceklerini çok iyi biliyorlar… Bu yüzden tarihte sürekli tekerrür eden dinci gericiliği yardıma çağırmak zorunda kaldılar… O yüzden de, toplumun ve devlet aygıtının dinci gericilik tarafından kuşatılması asla bir tesadüf veya beklenmedik bir şey değil… Bütün bunlar bilinçli bir tercihin sonucudur… Haklara, özgürlüğe, demokrasiye ihtiyacı olanların ne ile cebelleştiklerini bilerek sahaya çıkmaları, işe koyulmaları zaruri bir durum artık. Zira bu topraklarda/coğrafyada radikal bir rejim değişikliği olmadan, bir arpa boyu yol almak mümkün olmayacaktır. Böylelikle amaç olarak yenilgi tuzağından kurtulmak, yaşanabilir toplumsal bir düzen kurmak, içi boşaltılan demokrasinin bir söylem olmaktan çıkıp bir gerçekliğe dönüşmesi kaçınılmaz oluyor. Bu ise, halklar nezdinde bir bilinç devriminin gerçekleşmesi ve bu gerçeklikle yüzleşilmesi gerekisinimini getiriyor…

DİP NOT: Dünya Barış Günü veya Savaş Karşıtı Gün olan 1 Eylül, Alman tarihindeki bir gerçeğin ürünüdür. 1 Eylül 1939’da, Alman ordu güçlerinin Polonya’ya yaptığı saldırıyı anıyor. Bu anma gününün girişimi Alman Sendikalar Federasyonu olan (DGB) tarafından ilk kez 1957’de savaş karşıtı günü olarak kutlandı. Daha sonraları yani 1966’dan beri her yıl 1 Eylül Dünya Barış Günü olarak kutlanıyor.


Kadının Kaleminden: Gül Güzel – 29.08.2021

Tags:


About the Author



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to Top ↑