Makaleler

Published on Eylül 16th, 2023

0

Koşullar berbat ama herkes müthiş mücadele veriyor, pes etmiyor! | Gül Güzel


Özlemlerimiz artık heybelerimize sığmıyor olsa da sabretmek ve mücadele etmek bize güç veriyor. Cezaevlerindeki siyasi tutsaklar, ivedi bir şekilde öldürülmek için muamelelere tabi tutuluyorlar. İdam etmek yasak ama dolaylı yoldan öldürmek Cezaevlerinde siyasi tutsaklara günlük yaklaşım, tutum halinde. Halbuki, 21.07.2004 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 5218 sayılı,’’Ölüm Cezasının Kaldırılması, bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına ilişkin Kanun’’ ile tüm suçlar için ölüm cezası resmi düzeyde kaldırılmıştı.

 Hasretlerimizden prangaları eskittiğimiz Cezaevi ve 21 yıldan beri mektup arkadaşım G.’in yazdıklarına bir şey eklemeden, dolaylı yollarla nihayet elime geçen mektubuyla siz okurlarımızı baş başa bırakıyorum ve siyasi tutsaklara, ’’Bir mektup da sen yaz!’’ diyorum.

Sevgili Gül Hevalim Benim merhaba,

Canım benim, dünyada, ülkede de çok şey değişti ama zindanlarda da çok şey değişti. Ekonomik kriz bize de pis vurdu. Artık bir mektup gönderemez olduk. Bir kişi iki satırlık mektubunu bir diğerinin zarfına koyamaz oldu. Birinci çoğul şahıs olan (biz) kullanmak bile örgütsel ifade kabul ediliyor, kendine iyi bak, moralli ol vb. demek bile örgütsel motivasyonu sağlama tarzında görülüp el konuluyor mektuplara. Her türlü ve her açıdan iletişimi koparmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Bir yerden sonra gına geliyor ve yazmıyorsun. Belki yine de vazgeçmemek lazım ama ekonomik kriz de eklenince, düşün bir mektubu 45 Lira etmişler. İki yıl önce 5 Liraydı oysa. Öyle olunca artık mektup yazmanın tadı – tuzu kalmıyor ve artık hemen hemen hiç kimseye yazamıyorum.

Parmaklarım da pek iyi değil. Bu da işin tuzu-biberi. Romatizma sanırım. Ağrı şişlik ile birlikte, parmaklarımdaki hakimiyeti yavaş yavaş kaybediyorum. Hastane- tadavi meselesine de hiç girmeyeyim. Her durumda, her kişiye, ’’Bir şey yok’’ deyip ağrı kesicilerle yolluyorlar. İnsanların içerden sağ çıkmaması, sağ çıksa bile sağlam olmaması için ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar!

O kadar çok sorun – sıkıntı var ki buralarda. Anlatsam aklın hayalin durur saçmalıklardan. Hiç birinin güvenlikle, ülkenin bütünlüğü ile alakası yok. Sırf eza olsun; sırf ceza olsun diye yığınca şey yapılıyor. Ben en iyisi hiç girmemeyim, içinden çıkamam.

Benim de çıkışımıma çok kalmadı. 3 yılın altına düşmek üzereyim. Bazen bir ömür kadar uzun geliyor ama burada 25’lerinde bir sürü gencecik kadının ağırlaştırılmış müebbetle tekli hücrelerde tutulduğunu görünce bu süre neki diyorum. O insanların eline müddetnameleri tutuşturularak küçücük hücrelere alındı. Ve o müddetnamelerin üzerine koca harflerle,’ ’ÖLÜNCEYE KADAR’’ yazıyordu. Hücre dedikleri de tabutluk. Diri diri gömmek gibi bir şey. Şu demek, artık o tabutlukta ne kadar süre nefes alabilirsen. Ve bir değil, iki değil, onlarca genç var böyle… nasıl olacak, insanlar, halk ne düşünüyor acaba? Kahrolmak, üzülmek dışında yapmayı düşündükleri bir şeyleri var mı acaba? Şu an cezaevinde 10’a yakın arkadaş var öyle. En güzel yaşlarındalar. Ve bir yol, bir çözüm bulunmalı onlar için. Beni en çok etkileyen, sarsan bu olmasaydı belki kalan zamanımın çok olduğunu düşünür, öfleyip, püflerdim. Böyle işte benim kadim dostum.

’’Kalbimin Hikayesi’’ adlı kitabı bitirdim bu sabah. Gece uyandım, askerlerin yansıttığı projektörlerin ışığında bitirdim. Sarsıla sarsıla okudum. Meğerse çok ihtiyacım varmış. Zindanın tüketiciliğine karşın bu kitap ilaç gibi geldi bana. Bir kez daha olmuştu. En boğulduğum anda elime ‘’ZAP’’ ile ‘’Bizim Çocuklar’’ geçmişti. Ve onlarla ruhumu yeniden arındırmıştım. Şu an iyi olmaya çalışıyorum. Her şeye anlam vermeye çalışıyorum. Yitirdiğimiz insan ne büyük hazineydi. Heval ATAKAN’ı kaybetmemeliydik. Kimse kabullenmeyecek bu gidişi. Zira o tek insan değildi. Birçok insan kadardı…

Demek tutuklanmadan önce Ahlat’a uğramış ve burda kal demişlerdi sana. Canım Benim sen kendine iyi bak, sana bir şey olmasın. Ben seni ille Ahlat’a getirteceğim. Heybemiz dolu yaşamamışlıklarımızla. Diz boyu. O heybeleri boşaltmak için ömrümüz kaç olursa olsun çabalayacağız. İnsan hayallerini gerçekleştirmeden ölmemeli. Kendisiyle sözüdür. Birçok kıymetli insan bu oluşturacağımız güzel yaşamı bekliyor. Lütfen iyi ol. Ben de iyi olmak için çabalıyorum. Annem de gayret ediyor. O da kendini kilitlemiş, ben çıkmadan ölmeyecek, yeminli. Bu yemin çok güç veriyor bana.

Seni dağdaki taşlar, yıldızlar, denizler kadar selamlıyor kocaman öpüyorum. Nasıl, nasıl özlemişim seni bir bilsen. Senden haber alamamak beni çok zorluyordu. Bir ara anneme sordum durumu nasıl dedim, sanırım epey hasta deyince, kahroldum. Bide ne olursa olsun sen beni bu kadar habersiz bırakmazdın ya, demek iyi değil diyordum ve açıkçası çok da korkuyordum. Bu son haftalarda abime dedim sesini duymak istiyorum. Öyle 2 dakikalığına da olsa sesini duymaya çok ihtiyacım vardı. Tabi ayarlayamadı, en son,’’bari nasıl olduğuna dair bilgi getir bana’’ dedim. İki gün sonra bu kart niyetine yazdığın mektubun geldi. Nasıl nasıl sevindim, bir o kadar rahatladım.

Tüm arkadaşların selamını ileteyim. Bir sürü genç var burada, pırıl pırıl hepsi. Anneler var yine bir sürü. Bir Ali Fırat’ımız var çok fırlama😊) herşeyi bilen, ince ruhlu, sevgi dolu çocuğumuz. Keşke aynı koğuşta olsaydık.

Hastalar çok, tedavi yok. Beslenme koşulları berbat. Velhasıl… ama okuyoruz, bazen yazıyoruz. Uğraş çok. Herkes kendi içinde dirençli olmak için müthiş mücadele veriyor. Zor, yine de kimse pes etmiyor.

Seni yürekten, özlemle kucaklıyor, öpüyorum.

Seni çok seven Arkadaşın G. A.,  Eylül 2023

Dipnot: Mektubu yazan Tutuklu arkadaşın güvencesini göz önünde bulundurarak açık isim ve adresini yazmıyorum. Mektup yazmak isteyenler bana ulaşabilir…


Kadının Kaleminden: Gül Güzel – 16.09.2023

Tags: ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑