Makaleler

Published on Kasım 13th, 2023

0

Zindanları unutmayalım! | Gül Güzel


Yine Cezaevlerinden aldığım bir mektubu paylaşmak istiyorum. Ancak mektubu göndereni anonim tutmak istiyorum. Malum son süreçlerde küçük bahanelerle tutsakların infazları keyfi bir şekilde yakılıyor!. O yüzden okurlarımızdan anlayış bekliyorum. Mektubun içeriği Cezaevlerindeki duruma ayna tutar nitelikte. Ancak mektubu okumaktan ziyade bir imdat ve dayanışmanın yükseltilmesi çağrısı olduğunu belirtmek istiyorum… Zindanları unutmayalım! Ömürler gidiyor. İnsanlar direniyor ama yıllar akıp gidiyor. Koşullar çok zor. Bu insanalar daha ne kadar dayanacak! Toplumsal duyarlılık şart. Bunu demek, istemek zorunda kalıyor insan.

Değerli Arkadaşım Gül,

Mektubunu kısa süre önce aldım. Çok mutlu oldum. Bilirsin senin her sözün, her selamın, mektubun bana baharlar getirir, bana dostluğu, güzellikleri, direnci, gücü getirir.

Burada zaman kendi mecrasında akıyor. Tek dışarı kapımız televizyon. Ondan dünyanın nasıl döndüğünü görmeye çalışıyoruz. Biliyorum çok şey değişmiş ve değişme düzeyini ancak çıkınca anlayacağım. Ne yapalım değişimin önünü alamayız. Sadece hangi yöne döndüğü sorun.

Artık sizin dünyayla aramızdaki mesafe daha da büyüyor. İletişim – ilişki kurma araçları azaltıldıkça kopuyoruz dünyadan. Elimizde belirlenmiş tv kanallarından takip etmek kalıyor. Onun dışında, aslında genel zindanlar da İmralı’laştırılıyor. Belki burası T tipleri olduğu için 10-12 kişi birlikte kalıyoruz ama S Tipleriyle herkesi cezası bir ay, bir yıl, 10 yıl kalanı da tekli hücrelerde tutuluyorlar artık. Ve en yakın akrabanın bile görüşe gelmemesi için engellemeler, göz korkutmalar yapılıyor. Düşün öz yeğenim, ablamın kızı görüşüme geldiği için 3-4 gün gözaltında tutulmuş. Niye o kadar sık görüşüne gidiyorsun? Demiş polisler. Bizleri bırak halktan, kendi ailelerimiz, en özel bağlarımızdan bile koparmaya çalışıyorlar. Hani cezaevleri islah evleriydi, hani toplumla yeniden buluşmayı sağlama amaçlıydı. İnsanı tecrit ederek, tüm sosyal ilişkilerden kopararak sınamak zulümdür. Bir kişi göndereceği mektuba bir cümle bile yazamıyor, mektubun gitmez. Ya da sen aynı yere ama birkaç kişiye mektup yazıp bir zarfta gönderemezsin. Ekonomik krizin diz boyu olduğu şartlarda bu uygulamalar ne anlama gelir?.

Dergi yasak. Gel de anlam ver. Hiçbir basın aracı yok. Deponda tutulan kitaplarına bile kota konmuş. 100’den fazla ise eve göndermeden kitap vermem diyor!…

Geçen gün kadın doğuma gittik biz 4 arkadaş. Ultrason yapılacak. Doktor kendisi de kadın –elimizi açtırmadı. Ben elbisenizi çıkarırım; sen uzan diyor! kelepçeli de olur!!! dedi. Tartışmaların hiç biri sonuç vermedi ve muayyene olmadan geri döndük. Asker sorun çıkartırırdı daima, şimdi asker bu doktorlar karşısında daha naif kalıyor. Anahtar elinde hazır; doktor aç dese açacak ama doktor kalsın diyor. Diş doktoru yine öyle. Hayatımız, aylarımız, yıllarımız bu hiç bir mantığa sığmayan haksızlıklar zinciri içinde gidip, geliyor.

Kaldığımız Cezaevleri genelde sapa, ailelerin gelemeyeceği yerlere konuyorlar ki, aileler de gelmekten vazgeçsin. Haftada bir saatlik spor etkinliği dışında hiçbir aktivite yok. Böyle olunca zamanımızı sadece okumak, yazmakla geçirmek durumunda kalıyoruz. Bir yerden sonra bunlar da sıkıcı gelmeye başlıyor. Sadece bir alışkanlığa dönüşüyor. Böyle can sıkıcı şeyleri dizdim ya arka arkaya; biraz iç karartıcı oldu biliyorum. Aslında herşeye rağman iyiyiz. Gülüyoruz, dalga geçiyoruz bazen bu gerçeklikleri hafifletmeye çalışıyoruz. Ve sonra bir çıkış yolu ille de buluyoruz…

Ama içerde çok insan var. Gencecik yüzlerce insan var. Pırlanta gibi çocuklara ağırlaştırılmış müebbet verilmiş ve alınmışlar tekli hücrelere. Dışardan halkın, devrimci, demokrat insanların duyarlılığına ihtiyaç var. Yani bizler, en önemlisi de bu gençler bu hücrelerde unutulup gidecek mi? İmralı sistemi başta olmak üzere bu yüzlerce ağırlaştırılmış ceza verilen gençleri çıkarmanın bir yolu olmalı. Öyle imza kampanyaları, sloganlarla ya da rutin alışılmış basın açıklamalarıyla olmuyor! Daha farklı şeyler olmazsa bu çocukar ve Önderliğimiz nasıl özgür olacak?

Hak ihlalleri karşısında başvurularımızın tek bir tanesi bile sonuç almıyor. Hukuk mücadelesinin anlamsız olduğu anlatılamaya çalışılıyor herhalde…

İyi olun, güvercin postasına güller, kelebeklerle gelmek isterdim; bir yığın dertle geldim. Napalım bu hepimizin ortak derdi.

İnançla, dirençle hepinizi dostça, yoldaşça, yürekten selamlıyorum.


Kadının Kaleminden: Gül Güzel – 13.11.2023

Tags: ,


About the Author



Comments are closed.

Back to Top ↑